KALİFORNİYA SENDROMU
İnsanoğlu modern çağlarla, özellikle son elli yılda teknolojinin ve sermayenin akıl almaz bir şekilde genişlemesiyle beklide insanlık tarihinin en rahat dönemini yaşamaktadır.Emek gücünün sermaye karşısında küçülmesi bile bu rahatlığı engelleyememiştir.İbni Haldun’un yüzyıllar önce ortaya koyduğu bedevi-medeni ayrımının cemiyet hayatındaki tezahürü artık iyice gün yüzüne çıkmıştır.Sermayenin, sanayileşmiş emperyal ülkelerde toplanması,küreselleşme trendini kaçınılmaz kılmış,zenginlik artık Karunlaşma boyutunu çoktan aşmıştır.
Türk toplumunun belki arabesk kültüründen beklide tecrübesinden ürettiği “parayla saadet olmaz” deyişini haklı çıkaran bir kavramdan söz etmek istiyorum.Kaliforniya sendromu…
Psikologların üç ana belirti(zevke düşkünlük,ben merkezcilik ve yalnızlık)ile başlayıp mutsuzlukla noktalanan haleti ruhiyeyi yansıtan rahatsızlık olarak adlandırdıkları bu sendrom, modern zamanların dünyadaki cenneti diye tabir edilen Kaliforniya da teşhis edildiği için o isimle anılmaktadır.Zira Kaliforniya;zevk eğlence ve paranın dorukta olduğu bir eyalet..Genel olarak bu eyalette yaşayanlar açısından ;zengin ve mutsuz insanların, mutsuzluklarını unutturmak için daha çok zevk daha fazla kazanç talep ederek ama hiçbir şekilde de mutluluğu yakalamadan sürdürdükleri bir yaşam modeli diye izah edilmektedir.
Bu eğilim 70 li yılların özgürlükçü felsefesinin dünyaya yansıması olan hippi gençlik modelinden çok daha tehlikeli bir hal almaya başlamış,para ile olan imtihanını daha baştan kaybetmiş olan yurdum insanlarını hemencecik tesiri altına almıştır.Genel evrensel ahlak kurallarının dahi hiçe sayıldığı,maneviyat ikliminin artık nostalji olarak algılandığı ülkemizi bekleyen tehlikeli gidişatın habercisi de bu sendromdur. Başkası ölse umurunda olmayan,kendi zevk ve beklentilerine ulaşmak için hiçbir engeli tanımayan, kendisini alemin merkezi sayarak her şeyi kendisi için isteyen varlıklar haline dönüşmesi neticesinde erkekleri zenginlik zevk ve iktidar,kadınları güzellik ve romantizim kıskacına alan bu psikolojik sapma;mutluluk üretemediği gibi huzur ve istikrar içerisinde yaşama şansınıda mahvetmektedir.
Bir takım sosyal ve siyasi faaliyetler içerisinde olduğumuz için büyük şehirlerde ki hemşehrilerimizle belirli zamanlarda birlikte analiz yapabilme imkanlarımız doğuyor.Gözlemlediğim ana sıkıntı ise genç neslin geleceği ile alakalı problemlerdir.Özellikle İstanbul Türkiye ortalamasının oldukça üzerinde bir milli gelire sahip olmasının nimetlerini toplarken,kapitalizmin çarkları sermaye sahiplerinin nesillerini ifsat ederek bir nevi intikamını almaktadır.Bugün üzülerek müşahade ediyorum ki hali vakti yerinde çoğu hemşehrimizin çocukları bedelsiz olarak ulaştıkları büyük sermayelerin altında ezilip gitmektedir. Ahlaki ve sosyal sapmalar önlenemez bir boyuttadır.Ebeveynleri asıl endişelendiren de budur. Toplum kesimleri arasındaki statü farkı milleti birbirinden koparmış bir sağırlar diyaloğu sürüp gitmektedir.
Sanırım asıl ıskaladığımız kavram “önce ahlak ve maneviyattır” Sakın bu sözü kuru bir talep olarak algılamaya çalışmayınız.Ahlak ve maneviyat büyük bir sosyal projedir.Belki de bir ülkenin en az 20 yıllık vade ile geniş planlamaya giderek ve bu planlamaları harfiyen ve kesintisiz olarak uygulamasıyla neticeye gidebilecektir.Eğitim,sosyal hayat siyaset ve ticaret hayatı,hülasa her alanda evrensel normlara uygun bir ahlak felsefesini topluma oturtmamız gerekmektedir.Kaliforniya sendromu sanırım gelecek yıllarda daha fazla yayılarak toplumumuzu daha fazla ifsad edecek bir boyuta ulaşacaktır.Zira toplumumuz tarihin hiçbir evresinde bu kadar ben merkezci yaşamamıştır.bu sürdürülebilir de değildir.Galiba bizler toplum olarak önceliklerimizi geliştirirken bazı kavramları haddinden fazla yücelttik(para maddiyat güzellik mevki vb)bazılarını ise hiç görmemezlikten geldik(ahlak maneviyat,cemiyet komşuluk vb)
Son söz;Rüzgar eken fırtına biçer…
İmsak | 05:42 | ||
Güneş | 07:11 | ||
Öğle | 12:14 | ||
İkindi | 14:44 | ||
Akşam | 17:06 | ||
Yatsı | 18:30 |