12.06.2012, 13:13
CELİL İLE MECBUR
Pazar günü Şiran'da düğünümüz vardı. Esasen düğün dernek işleri bana göre değildir.Sebebini hala analiz edemedim. Ama sanırım gençlik yıllarımızda ki kötü hatıralar içeren eğlenceli düğünler bende böyle bir tesir bırakmış olabilir, bilemiyorum…
Eskiler tarih tekerrürden ibarettir derler.Ben buna bütün kalbiyle inananlardanım. İçerisinde insan olan bütün hadiseler tarih boyunca tekrarlanıp durmuştur. Zira insan fıtratı yaradılışından beri aynıdır (Modern çağımızın kapitalist hastalığının ruhumuzda açtığı marazı saymazsak…)
Size unutulmuş bir aşk hikayesini hatırlatmayı uygun gördüm. Zira yazımın asıl kahramanları ile hayat hikayeleri o kadar örtüşüyor ki… İsfahan Şahin'in oğlu Kerem ile Ermeni keşişin kızı Aslı arasında yaşanan aşk; ermeni keşişin kızını müslümanla evlendirmeye karşı çıkarak gizlice saraydan kaçırması, Kerem’in de aşk ateşiyle divane olup Aslı’yı aramak için Anadolu’yu karış karış dolaşmasını, nihayetinde bu sevdadan dolayı kemale ermesi ve keşiş babanın istemeyerek razı olduğu evlilikte son kozunu oynayıp kızına büyü yapmasıyla acı bir şekilde noktalanmasını anlatır…
Efendim; kapı komşumuz olan Celil ağabey, diğer komşu kızı Mecbur ablaya yangındı… öyle bir yangındı ki bu; biz çocuk halimizle dahi anlayabiliyorduk. Dumanı başındaydı.Mecbur abla da aslında boş değildi ama ne hikmetse bir türlü evliliğe yanaşmıyordu. Öyle kısa bir zaman dilimi de değil,ben doğmadan önce başlamış bu hikaye. Zira tam oniki yıl bu sevdanın sürdüğü söylenirdi. Anne ve babamında çok yakın dostu olan Celil ağabey için ailemiz ne gerekirse yapmaya hazırdı. Hatta selametlik annem Celil ağabeyin babası Hoca İsmail Dayıya bizzat “Hoca dayı nedir bu çile, güzellikle olmuyorsa sen ilmini biliyorsun başka türlü hallet bu işi, oğlan elden çıkacak nerdeyse” dediğinde;”ahhh kızım,ilgilenmiyormuyum sanıyorsun? Ama bir türlü yıldızını düşüremiyorum” dediğini hatırlıyorum…
Aslında bir sürü yaşanan hadiselerde vardı ama kısa gidelim.Nihayet bu büyük aşk evlilikle noktalandı.dillere destan bir düğün oldu. Herkes mutluydu.Celil ağabey bile dünyayı boş vermişliği bir tarafa bırakmış azimle çalışıyordu. Ama bu mutluluk uzun sürmedi. Evliliğin dördüncü ayında Trabzon’da bir trafik kazasında Celil ağabey rahmetli oldu. Mecbur abla eşinin hatırasına sahip çıktı. Çağımızın Hz Meryemi mesabesinde kendisine lütfedilen oğluyla onurlu bir yaşam sürdürmeye devam etti.
Düğünümüz işte bu sevdanın meyvesi,benim içinde ayrıca çok büyük manevi değeri olan oğlumuzun merasimiydi. Düğün boyunca asırlar arasında gidip geldim.Ayrıca 35 yıl önceyle bugünü mukayese ettim. Bir tarafta insani değerler aziz hatıralar, aşk. Diğer tarafta ise kapitalistleşen, ben merkezli, kibirli, her şeyi kendi için isteyen yepyeni bir insan modeli .
Bu hikayeyi paylaşmalıyım diye düşündüm. Belki Kerem ile Aslı efsaneydi ama Celil ile Mecbur müşahhas bir örnek. Günümüzde hala bu hikayeler yaşanıyormu dersiniz?.
Eskiler tarih tekerrürden ibarettir derler.Ben buna bütün kalbiyle inananlardanım. İçerisinde insan olan bütün hadiseler tarih boyunca tekrarlanıp durmuştur. Zira insan fıtratı yaradılışından beri aynıdır (Modern çağımızın kapitalist hastalığının ruhumuzda açtığı marazı saymazsak…)
Size unutulmuş bir aşk hikayesini hatırlatmayı uygun gördüm. Zira yazımın asıl kahramanları ile hayat hikayeleri o kadar örtüşüyor ki… İsfahan Şahin'in oğlu Kerem ile Ermeni keşişin kızı Aslı arasında yaşanan aşk; ermeni keşişin kızını müslümanla evlendirmeye karşı çıkarak gizlice saraydan kaçırması, Kerem’in de aşk ateşiyle divane olup Aslı’yı aramak için Anadolu’yu karış karış dolaşmasını, nihayetinde bu sevdadan dolayı kemale ermesi ve keşiş babanın istemeyerek razı olduğu evlilikte son kozunu oynayıp kızına büyü yapmasıyla acı bir şekilde noktalanmasını anlatır…
Efendim; kapı komşumuz olan Celil ağabey, diğer komşu kızı Mecbur ablaya yangındı… öyle bir yangındı ki bu; biz çocuk halimizle dahi anlayabiliyorduk. Dumanı başındaydı.Mecbur abla da aslında boş değildi ama ne hikmetse bir türlü evliliğe yanaşmıyordu. Öyle kısa bir zaman dilimi de değil,ben doğmadan önce başlamış bu hikaye. Zira tam oniki yıl bu sevdanın sürdüğü söylenirdi. Anne ve babamında çok yakın dostu olan Celil ağabey için ailemiz ne gerekirse yapmaya hazırdı. Hatta selametlik annem Celil ağabeyin babası Hoca İsmail Dayıya bizzat “Hoca dayı nedir bu çile, güzellikle olmuyorsa sen ilmini biliyorsun başka türlü hallet bu işi, oğlan elden çıkacak nerdeyse” dediğinde;”ahhh kızım,ilgilenmiyormuyum sanıyorsun? Ama bir türlü yıldızını düşüremiyorum” dediğini hatırlıyorum…
Aslında bir sürü yaşanan hadiselerde vardı ama kısa gidelim.Nihayet bu büyük aşk evlilikle noktalandı.dillere destan bir düğün oldu. Herkes mutluydu.Celil ağabey bile dünyayı boş vermişliği bir tarafa bırakmış azimle çalışıyordu. Ama bu mutluluk uzun sürmedi. Evliliğin dördüncü ayında Trabzon’da bir trafik kazasında Celil ağabey rahmetli oldu. Mecbur abla eşinin hatırasına sahip çıktı. Çağımızın Hz Meryemi mesabesinde kendisine lütfedilen oğluyla onurlu bir yaşam sürdürmeye devam etti.
Düğünümüz işte bu sevdanın meyvesi,benim içinde ayrıca çok büyük manevi değeri olan oğlumuzun merasimiydi. Düğün boyunca asırlar arasında gidip geldim.Ayrıca 35 yıl önceyle bugünü mukayese ettim. Bir tarafta insani değerler aziz hatıralar, aşk. Diğer tarafta ise kapitalistleşen, ben merkezli, kibirli, her şeyi kendi için isteyen yepyeni bir insan modeli .
Bu hikayeyi paylaşmalıyım diye düşündüm. Belki Kerem ile Aslı efsaneydi ama Celil ile Mecbur müşahhas bir örnek. Günümüzde hala bu hikayeler yaşanıyormu dersiniz?.
Osman Nuri FÜL
12 yıl önce
Kadirciğim çok güzel bir konuya değinmişsin. Bende de Rahmetli Celil Ağabey ve düğününün unutulmaz hatıraları vardır. Demek Çocuğu evlendi onlara mutluluklar diliyorum. O düğünde başka trajikomik olaylar da yaşanmıştı. Ama sanki insanlık adına bir zafer havası vardı o düğünde ve bu yüzden herkes katkı vermişti düğünün mahşeri kalabalığına.
Cevapla
Beğendim (0)
Beğenmedim (0)
2
az bulutlu
Namaz Vakti
23 Kasım 2024
İmsak | 05:42 | ||
Güneş | 07:11 | ||
Öğle | 12:14 | ||
İkindi | 14:44 | ||
Akşam | 17:06 | ||
Yatsı | 18:30 |