Yanlış Politikalar
Değerli hemşerilerim, kıymetli kardeşlerim,
Her gün ne yazık ki bizi daha başka acılara gark eden felaketler dizisinin yaşandığı bir yıl geride kaldı. Her felaketin ardından “birlik ve beraberliğe en fazla muhtaç olduğumuz bu günlerde..” nakaratını dinlemek artık acı veriyor.
Bu nedenle de yazıma bir soruyla başlamak istiyorum: Ülkede bütün hassas noktalar, toplumu oluşturan bütün kesimlerin ortak paydaları dinamitlenirken, saldırıya uğrarken, bir kesim diğeri için “oh olsun, iyi oldu” naraları atmaya devam ederken, milletvekilleri Mecliste tekme tokat birbirlerine girerken, linç kültürü neredeyse damardan beslenirken, bu kışkırtmaları besleyen basın yayın organları görmezden gelinirken kardeşliği nasıl sağlayacağız?..
Başbakan Yıldırım, sonuçta bu tür ifadeler ve yalınlarla ilgili olarak savcılıkça soruşturma açılacağını ifade etti. Sormak istiyorum; yargı muhafazakar kesimin hassasiyetlerinin olduğu konularda gösterdiği titizliği bu tür soruşturmalarda gösterebilecek mi?.. Devletin ve yargının gücü, otoritenin başının ifadelerini hayata geçirme konusundaki çabukluğuna ve adaletli oluşuna bağlıdır. Yani, “Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz” ifadesinin pratikteki değeri önemlidir. Yani devletin gücü “Fetvalar Hukuku” gelişimini tamamlayıp “Devlet Hukuku” haline gelmemişse ve ülke vatandaşları “hukuku” değil de ideolojinin temsilcisi olan “kişileri” önemsemeye başlar. Ortadoğu bugün bu sıkıntıları yaşamıyor mu?.. Osmanlı Kanunnameleri “devlet hukuku”nun gelişmiş formlarıdır ve Tanzimat’tan bu yana hukuki modernleşme ve Cumhuriyet dönemindeki laiklik de bu tarihi gelişimler üzerinde modernleşmiştir. Ama ne yazık ki bu değerli miras, siyasetin oy deposu olarak görüldü ve yargının tarafsızlığından ziyade, “benden yana” olması ihtirasları üzerine oturtulmaya çalışıldığı için de güven sarsıldı. Adalet kavramının, milli birliğimizin teminatı olması ruhunun yerinde yeller esmiyor mu?..
Eskiden de vaziyet kötüydü belki ama, memleketin bir nuru vardı, sanıyorum o nuru kaçırdık. Nerede o güzel günler; nerede bıraktıysak oradadır o güzel günler. Oysa gün, karşılıklı suçlama günü değil, birlikte karşı koyma günüdür. Bunu sağlayacak olanların hâlâ bu kışkırtmaları yapıyor olması da en hafif deyimiyle günahtır!..
Ekonomik durum, hiçbir siyasi mülahazadan ayrı tutulamaz. Doların yükselişinin ekonomideki yıkıcı etkisi, “seferberlik ilanıyla döviz bozdurma” yoluyla ekonomiye düzen sağlama yöntemi ama ne yazık ki sonunda Doların rekor yükselişi!.. Bakın, Merkez Bankası kendi sitesinde açıklıyor; “Kur’u bırakıp faizi tutma” tercihinin neticesinde 30 Aralık tarihi itibarıyla toplam rezervlerde 4 milyar dolarlık azalma olmuş. Altın rezervinde 338 milyar dolar, döviz rezervinde 3.7 milyar dolarlık azalışla toplam rezervler 106 milyar dolara gerilemiş. Yani, son 4 buçuk yılın en düşük seviyesi!..
Merkez Bankası’nın kuru bırakmış olmasına “peki” diyelim, enflasyon ve hızlı rezerv azalışına tedbiri nedir?.. Bunun sosyal sonuçlara etkisi, psikolojik eşikleri zorlamasının neticesi ne olacaktır?
Siyasette uzun ve doğru soluklar almak gerekiyor. Neredeyse herkesin kabul ettiği bir tespit var; Suriye’de yanlış politikalar uygulanıyor. Yaşanan bunca sıkıntı, bunca terör saldırıları, şehitler, korku, panik, güvensizlik ve endişeler de bu yanlışlıkların neticesi değil midir?.. Ama ne yazık ki bugüne kadar iktidar kanadından “doğru yoldayız, iyi yapıyoruz, siz bir şey bilmiyorsunuz, sizin bilmediğiniz durumlar da var, itiraz etmeyin, hainlik yapmayın..” gibi suçlamalara maruz bırakılmış kesimlere bugün Hükümet Sözcüsü Numan Kurtulmuş da katıldı!.. Bakın ne diyor Sayın Kurtulmuş: “Baştan beri
Suriye politikasının büyük yanlışlarla dolu olduğuna inananlardanım.” Ne diyeceksiniz?!.. Bu politikayı “baştan beri uygulayan siz değil misiniz?..” Ne Türkiye Cumhuriyeti ne de Ortadoğu coğrafyası, sizin “pardon” diyemeyeceğiniz kadar önemlidir. Bu ikrarınız bile sizi aklamaya yetmeyecektir. Suriye meselesini tahlil edecek kimseler eğer 1991 Irak İşgalini değerlendirecek ferasette değillerse, bu işi bıraksınlar!..
Biz daha “Ortadoğu’da bizden habersiz yaprak kımıldamaz” diyen Türkiye Cumhuriyeti Başbakanının sözünü unutmadık!..
Meclis en üst iradedir. Böyle biliyor, buna inanıyoruz. 15 Temmuz hain kalkışmanın içyüzünü açığa çıkarmak üzere kurulan Darbe Girişimini Araştırma Komisyonu bugüne kadar 141 kişiyi dinlemiş. Ama bu olayın en kilit ismi, tüm bilgilere haiz olan/olması gereken MİT Müsteşarına yazılı ya da sözlü sormama kararı niçin alınmış olabilir sizce?.. Bir de canına kastedilmiş Cumhurbaşkanı ve Başbakan’a da bu konularda soru sorulmama kararı neyin nesidir?.. Darbe girişiminin olduğu gün öğle saatlerinde darbe ihbarında bulunmak için MİT’e giden binbaşının, sonrasında kuvvet komutanlarının da toplantıda bulunduğu sırada Genelkurmaya giden MİT müsteşarının, darbe girişimine kadar geçen yaklaşık 6 saat içinde olanları Meclisin Komisyonuna bilgi vermesinden daha doğru ve daha gerçekçi olmasından daha doğal ne olabilir?.. Bu isimlerin yanında, ifadeleri dinlenen 140 kişinin bilgilerinin ne kadar kıymet-i harbiyesi vardır sizce?..
Komisyonun gündeminde bulunan ama her nedenle dikkate alınmayan, FETÖ Davasının asıl ana ayağı olan siyasi bağı araştırma konusu neden sümen altı edildi?.. ByLock kullandığı tespit edilen mahalle bakkalı, işçi, memur herkes gözaltına alınırken, yine ByLock kullandığı iddia edilen 120 milletvekilinin kim oldukları ve kimlerle görüştükleri konusuna neden “dokunulamadı” acaba?.. daha vahim bir durum var;bu 120 milletvekili Anayasa için oy kullanacak ve “idare” beyan edecekler!..
Başkanlık Sistemini getiren Anayasa değişiklik teklifi ile ilgili olarak MHP’de yaşanan rahatsızlık sürecinde Genel Başkan Yardımcısı Atilla Kaya görevinden istifa ederken şu açıklamayı yaptı:
“Bütün hayatım, uğrunda mücadele ile geçen ve ödediğim bedelleri göğsümde şeref madalyası olarak taşıdığım ülkücülüğe olan inancım ve Türk milliyetçiliği anlayışım, aklım ve vicdanım ‘Anayasa değişiklik teklifi’ne hayır dememi emrederken , iki yüzlü davranmaktan da men etmektedir.”
Bu cümleye iştirak etmemek, “aklın yolu birdir” dememek mümkün mü?..
Muhabbetle, sağlıkla ve huzur içinde kalınız..
Erdal KURT
İmsak | 05:42 | ||
Güneş | 07:11 | ||
Öğle | 12:14 | ||
İkindi | 14:44 | ||
Akşam | 17:06 | ||
Yatsı | 18:30 |