SİZ DE BIKTINIZ-MI?
Yaşam saati işlerken her geçen saniyeler ömür sermayesinden gidiyor.
Adına zaman deyin, vakit deyin, an deyin...
Ne derseniz deyin!
Bir nehrin üzerine savrulmuş solgun yapraklar misali...
Doludizgin akıp gidiyor işte!
Düşünüyorum da taa çocukluğumuzdan beri yaşadığımız sorunların da bizimle yaşlandığını fark ediyorum.
Son nefesimize kadar bu böyle mi sürüp gidecek? Sizinde artık yeter, bıktık dediğinizi duyar gibiyim.
Neler mi sorunlar?
Kutuplaşma,
Yozlaşma,
Her şeyin politize olması,
Kadın cinayetleri,
Zina yapıp namus bekçiliğini savunan erkekler,
İki yüzlülük,
Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmak,
Çifte standart,
Din sömürüsü,
Dürüst olmayıp kulüpleri batıran yöneticiler,
Terör,
Yazılı sınavda yüksek puan alanların mülakatta elenmesi,
Zam, vergi ve gelir dağılımındaki adaletsizlik,
Liste uzar gider… Ama bunlar en temel bıkkınlık nedenleri.
Her sabah daha da artan bunalma hissi ile hayata uyanıyoruz.
Öyle değil mi?
Şimdi arkanıza yaslanıp birkaç dakika düşünün. Sizinle aynı konumda bulunup Avrupa’da yaşayan bir kimse gelip Türkiye’nin en güzel tatil beldesinde tatilini yapıp ülkesine geri dönmüyor mu? Dönüyor.
Siz gidebiliyor musunuz. Örneğin İtalya’ya, İngiltere’ye ya da Almanya’ya? Nerde dediğiniz geliyor kulağıma!
Ama onlar sizin ülkenize gelip istedikleri gibi gezip tatillerini yapabiliyorlar!
Geçtik Avrupa’yı henüz Pamukkale’yi, Ürgüp’ü ve Göreme’yi göremeden ömürler tükeniyor bu ülkede…
Haklı değil miyiz bıkmakta!
Hangi birisini yazsak.Bilemedim.
TV’de iki üç dakika zap yapıyorsun ağlayan kadınlar, birbirine bağırıp çağıran aile üyeleri, bitmek bilmeyen şikayetler, karşı tarafa nefret saçan siyasetçiler, kadın cinayetleri, tecavüz haberleri, intiharlar...
Çirkin siyaset…
Sürekli birilerine hakaret eden, bir gün ak dediğine yarın kara diyen siyasetçilerden artık bıktık.
Bir de bunların şakşakçıları, yani ne dediği anlaşılmayan TV ünlüleri var. Ekranların kadrolu baykuşları. Her akşam tünedikleri kanallarda seslerini duymaya dayanamıyoruz artık.
Bıkkınlık geldi.
Her gün yeni bir şiddet haberi görmek… Bunlar ile yaşamak zorunda kalmamız!
Birkaç gün önce Eskişehir’de bir ailenin anne, baba ve 4 yaşındaki evlatlarının yakın arkadaşı (!) tarafından hunharca katledilmeleri…
Kime güveneceğimizi şaşırmış durumdayız.
Üç gün önce “kardeşim” dediğin kişinin katili olmak!
Caniler içimizde geziyor…
Korkuyoruz, kendimiz için korkmuyorsak başka bir kadının, adamın, çocuğun, hayvanın, ağacın geleceği, geleceğimiz için korkuyoruz.
Bıktık, vallahi!
Kadın, erkek, çocuk, hayvan, doğa, canlı ya da cansız ne varsa şiddetin hiçbir türlüsüne maruz kalmamalı.
Bir insan inancı ve tercihleri sebebiyle yargılanamaz!
Bir insanla fiziksel özelliklerinden dolayı dalga geçilemez!
Bir hayvan işkence ve tecavüze maruz kalamaz, öldürülemez!
Sen kimsin ki sana ait olmayana bu şekilde zarar verebilesin?
Şiddetin hiçbir şekli kabul edilemez!
Bir çocuğu annesiz, babasız, kardeşsiz,
Bir anneyi ve babayı, çocuksuz bırakmak…
Şiddet, şiddettir!
Neye, kime, nasıl ve ne gerekçe ile uygulanırsa uygulansın kabul edilemez, edilmemelidir!
Bıktık hem de ne bıktık!
Deprem olunca kirayı,
Virüs olunca gıdayı,
Ramazan olunca pazarı,
Üç katına çıkaran bir toplum görmekten bıktık…
Böyle bir toplum ne İslamidir ne de insanidir.
Rahmetli babam anlatırdı…
Anlatırken gözleri dolar, boğazı düğümlenir, bazen gürleşen, kimi zaman da kısılan sesiyle konuşurdu.
Gazyağını, sigarayı karne ile aldıklarından bahsederken göz pınarları yeşerirdi. Önceden "yokluk" kuyruğu vardı. Şimdi yerini "yoksulluk" kuyruğuna bıraktı diye anlatıp dururdu.
Ortalama 70 yıl yaşayacağımız bir ülkede 1000 yıllık sıkıntı görmekten gerçekten bıktık.
Konuşurken mangalda kül bırakmayan ama iş uygulamaya gelince “elden gelen bu” diyerek çözüm üretemeyen iş bilmezlerden bıktık.
Bıktık! “Böyle gelmiş, böyle gider” diyenlerden.
Evet dostlar!
Usta şairimiz Cahit Sıtkı Tarancı’nın duygularımıza tercüman olan şu veciz sözleri ile yazımızı bitirelim.
Memleket isterim…
Ne zengin, fakir ne de sen, ben farkı olsun;
Kış günü herkesin evi barkı olsun.
Memleket isterim…
Yaşamak, sevmek gibi gönülden olsun;
Olursa bir şikâyet ölümden olsun.
Umarım “Bıktık” demeyeceğimiz günler yakındır
İmsak | 05:40 | ||
Güneş | 07:08 | ||
Öğle | 12:13 | ||
İkindi | 14:45 | ||
Akşam | 17:08 | ||
Yatsı | 18:31 |