Sarıcakayalı Ali Aydın

Bu satırları Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Kulak Burun Boğaz servisinde yazmaya karar verdim.

Bugünlerde kayınbabamın hastalığından dolayı sık gittiğimiz bir adres oldu KBB Servisi ve koridorları.

Hastane koridorları, insan hayatının belki de en sessiz ama en çok şey anlatan yerlerinden biri… Sessiz ama bir o kadar da çarpıcı hikâyelerle dolu. İşte o hikâyelerden biri de kayınbabam Ali Aydın’ın hikâyesi.

Eskişehir’in Akdeniz iklimine sahip şirin ilçesi Sarıcakaya’dan… Toprağı bereketli, 4 mevsim ürün alınabilen,  yazın havası sıcaklık rekorları kıran mütevazı bir ilçeden.

Gidenler bilir; Bozdağı aşıp Yarımca-Dağküplü-Mayıslar güzergahının dar ve kıvrımlı yollarından gidilir bu özel ve şirin ilçeye.

Ama Sarıcakaya’yı asıl özel kılan sadece doğası değil, içindeki sıcak kanlı samimi insanlarıdır.

İşte o insanlardan biri, yıllar önce bu ilçeye açık hava sinemasını getiren kişi benim kayınbabam.

1970’li yıllar…Siyah beyaz televizyonun henüz her eve girmediği zamanlarda, evlerinin avlusunda beyaz bir perde kurarak insanlara açık hava sinemasının büyüsünü yaşattı. İstanbul’a gidip her hafta yeni çıkan filmleri alıp ilçeye getirirdi. O yüzden ilçede herkes onu “Sinemacı Ali” olarak bilir.

Herkes gibi onunda yaşamı kendine yetecek kadar olan bahçelerinde toprakla, ağaçla uğraşmakla geçti. İyi bir çiftçidir. Buraya kadar her şey normal.

Asıl hikâye bundan sonra başlıyor.

84 yıllık yaşam serüveninde en yakın dostu (!) elinden hiç düşürmediği sigarası olmuştur.

Sabah kahvaltısında bir tane yakar, gün boyunca nefesi yettiğince içmeye devam ederdi. Bazen takılırdım:
"Baba, artık bırak şu sigarayı."
Ama o her seferinde duymazdan gelir, hafif bir gülümsemeyle elini sallayarak geçiştirirdi.

Ama ne yazık ki bugün, o sadık dostunun hiç beklemediği bir zamanda ihanetiyle karşı karşıya kaldı.

Günün sonunda keyifle ve zevkle içtiği sigarası nefesini daralttı, Yutak bölgesinde ve ciğerinde tahribat yaptı. Sesini kıstı, vücudunu yorgun düşürdü.

İşte bu yüzden birkaç haftadır Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi KBB servisinde tedavisi devam ediyor. Prof.Dr. Melek Kezban Hanım ve ekibi sağlığına kavuşturmak için büyük özveriyle gayret gösteriyorlar.

Kayınbabam o serviste ne yazık ki yalnız değil. Her gün servise yatan onlarca hasta, nefes almakta zorlanan, konuşmakta güçlük çeken, hayata yeniden tutunmaya çalışan insanlardan oluşuyor.

Birçoğu, tıpkı o’nun gibi, yıllarca sigaranın zararlarını duyup umursamayan, "Bana bir şey olmaz" diyen insanlar… Ama hastane koridorları, bu ihmallerin sessiz şahitleriyle dolu.

Oysa bu beden bize emanet. Sağlık, satın alınamaz bir servettir. Ona iyi bakmak, ona iyi davranmak zorundayız. Ancak ne yazık ki, çoğu zaman sağlığımızın değerini onu kaybettiğimizde anlıyoruz. O zamanda iş işten geçmiş oluyor dostlar.

Sağlığa zararlı alışkanlıklar, yalnızca yaşam konforumuzu bozmakla kalmıyor; sevdiklerimizle aramıza mesafeler koyuyor.

Bugün, sigaranın zararlarını artık biz değil, bilim insanları söylüyor. Sigara paketlerinin üzerindeki resimler acı gerçeği gözler önüne seriyor.

Sigaranın solunum yollarına verdiği zararlar, kalp-damar hastalıkları, bağışıklık sistemini çökertmesi, kansere yol açması… Bunların hepsi defalarca kanıtlanmış gerçekler. Ama yine de birçok insan, bu gerçeği bile bile sigara içmeye devam ediyor.

Sigara içmek keyifli geliyor insana ancak çok sinsi bir düşman!

İçenler için söylüyorum genç yaşlarda tehlikenin farkında olmayabilirsiniz ancak ilerleyen yaşlarda kayınbabamda olduğu gibi çoğu insanın yaşamını olumsuz etkileyen, onu hayattan koparan ağır bir sağlık sorunu olarak ortaya çıkıyor. Karar sizin!

Yapılan bilimsel araştırmalar gösterdi ki sigara, her yıl 5 milyondan fazla insanın ölümüne yol açıyor. Yine araştırmalara göre sigara dumanında 7000’den fazla kimyasal bulunuyor ve bunların yüzlercesi zehirli, 70’den fazlası ise doğrudan kanser yapıcı özellikte.

Kayınbabam Ali Aydın gibi yıllarca sigaraya bağımlı yaşayan insanların son durakları; hastanelerin KBB, Göğüs Hastalıkları yada yoğun bakım üniteleri ve solunum cihazına bağlı bir yaşam oluyor.

O yüzden, henüz vakit varken, bu "sadık dostu" terk etmek gerekiyor. Çünkü sigara, hiçbir zaman gerçek bir dost olmadı, olamaz da…

Sağlığımız, bizim en büyük servetimiz. Onu kaybetmeden önce kıymetini bilelim.