Okuyucunun Sözlerinden Babamı Yazmak!
BİR OKUYUCUMUN SÖZLERİNDEN BABAMI YAZMAK...!
Geçtiğimiz hafta beş günlüğüne memleketim Gümüşhane'ydim. Vakit buldukça eş, dost ve akraba ziyareti yapmaya çalıştım.
Bu kısa zaman zarfında inanın görmediklerimin sayısı gördüklerimden hayli fazla. Zamanı durduran,konuştukça zaman geçtikçe çay misali demlenen sohbetler aldı götürdü beni yıllar öncesine.
Ziyaretlerden bir tanesi var ki çok etkileyiciydi. İşyeri sahibi okuyucum, Kuşakkaya Gazetesinde yayımlanan yazılarımı okuduğundan bahsederek özellikle geçtiğimiz yıl yazı dizisi halinde babamın yaşam öyküsünü içeren yazılarımı beğendiğini söyledi.
Hasretle birbirimize sarıldığımız sohbet esnasında öyle bir cümle kullandı ki;"Babanızın yaşam öyküsü başlıklı yazılarınız beni çok etkiledi.Adeta kendi babamın yaşam öyküsünü okudum.Çok teşekkür ederim." cümleleri ağzından dökülürken iş yerinde duygu dolu anlar yaşadık.
Nasıl yaşamayalım ki dağların avuçlarını kendine vatan edinen alın terini emeği yoğuran bu çilekeş coğrafyanın asli unsurları babalarımız değil mi? dostlarım.
Zor ve sınırlı imkanlarla çocuklarına mutlu bir gelecek sağlamak için gerek köyde ve gerekse şehirde gece gündüz çalıştıklarına cümle alem şahit.
Ve bu çalışmanın bir parçası olarak aç susuz dağlarda zaman geldi çoban olup hayvan beklediler.Gün geldi kara sapanla ayaklarındaki çarıkla tarlayı sürüp tohum ektiler.
Yahut yoksulluğun kar soğuğu gibi iliklerine kadar işlediği kara günlerde ormanda kömür yakıp, tahta çekerek karlı dağları aşıp şehre ulaşarak getirdikleri tahtaları paraya çevirip evin ihtiyaçlarını karşıladıklarını kendilerinden dinledik.Bu hali yaşayanların canı tanıklarından bir kaç kişi kaldı hayatta.
Onurlu bir yaşam mücadelesinde, rahat yüzü görmeyip soğan ekmek yiyerek yaşam merdivenlerini emin adımlarla çıkarak "helal kazanç" ile biz çocuklarını büyüttüler.
Amaçları aman nedir yaşadıkları çileyi ve ızdırabı evlatları yaşamasın...
Evet işte bu duygu sarmalında yoğunlaşan düşünceler ikliminde yine bir "12 Aralık" ailemiz için matem günü geldi çattı.
Kara kışta karlar üzerime yağmaya başladı yine.Hayırlısı diyelim.
Anadolu beyaz gelinliğini yine böyle bir mevsimde giydiğinde takvimler 2013 yılının 12 Aralık gününü gösteriyordu.
Babam için dünya mekanından tahliye zamanıydı.
Daha dün gibiydi.Haftada bir kaç kez telefon açıp uzunca sohbet ettiğimiz günler geliyor aklıma. Her görüşmenin sonlarında her babanın evladına yaptığı gibi dudaklarından dökülen dua cümleleri ile sonlandırdığımız telefon görüşmeleri belki de ondan geriye kalan en büyük sermaye dostlarım.
Zaman tünelinde geçmişe babamla birlikte olan zamanlara yolculuk yaptıkça inanın kelimeler boğazımda düğümleniyor. Parmaklarım klavyenin tuşlarına gitmek istemiyor.
Nasıl gitsin ki Gümüşhane'de gittiğin her mekanda bastığın her karış toprakta onun ayak izleri var.
Yani demem o ki, babasız geçirdiğim üç yılın ardından onu her daim özlemle ve de rahmetle anıyorum. Sırtımı yasladığım dağ gibiydi. Alışamadım onsuz geçen günlere...
Yazıyı kaleme aldığım seher vaktinde göz pınarlarımdan süzülen bir kaç damla göz yaşı içinde; kadim dostum nam-ı diğer Hışır Osman, Osman Nebioğlu ağabeyin "babası" için kaleme aldığı bizlerinde düşüncelerine tercüman olan "Deli Halil" başlıklı şiirinden bir iki mısrayla bitirmek istiyorum.
(...)
Ne yaptıysa bilmem sevdiler onu
Rahmetle anılır açılsa konu
Kimsenin ardından sözü yok idi
Karnı aç olsada gözü tok idi
Dünya malı ile olmadı işi
Hep olmuştur haktan yana gidişi
(...)
Babası hasta olanlara acil şifalar hayatta olanlara sağlıklı hayırlı uzun ömürler diliyorum.
Ömürlerini onurlarıyla bitirip,bir lokma ekmek için namerte eğilmemiş "adam gibi adam" diye bilinen, Rabbine hicret etmiş babam "Hasan Turhan"'ın şahsında bütün babalarımıza yüce mevladan rahmet diliyorum.
İmsak | 05:43 | ||
Güneş | 07:12 | ||
Öğle | 12:14 | ||
İkindi | 14:44 | ||
Akşam | 17:06 | ||
Yatsı | 18:29 |