Kültür ve Sanat Şehri
Türkiye'de en yaşanılabilir şehirler listesinde ilk sıralarda yer alıyor.
Tarihi ve doğal güzellikleriyle bu kadim şehir kültürel mirasımızı bugüne taşıyor.
Burası Yunus Emre'nin yurdu, Nasrettin Hoca'nın ise mirası.
Osmanlıda ilk hutbenin okunduğu, ilk Türk Lokomotifi Karakurt’un yapıldığı, ilk yerli otomobil Devrim’in üretildiği, ilk Köy Enstitüsünün açıldığı, ilk açıköğretim sisteminin başlatıldığı gibi daha pek çok ilklere imzaların atıldığı Cumhuriyet şehri Eskişehir.
Köklü tarihini her bir köşesinde barındırmaya devam ederken aynı zamanda gün ve gün yenilenmekten gelişip güzelleşmekten bir adım bile geri durmuyor.
Sosyal faaliyetlerin kültürel programların bitip tükenmek bilmediği manevi sahipleri Seyyit Battal Gazi, büyük veli Sultan Süceattin Veli’nin mührünü bastığı topraklar.
Hamurunda dua var. Ehli Beyt nefesi var!
***
En son Odunpazarı Belediyesi tarafından davet edilen yerli ve yabancı ünlü ahşap oyma ustaları bir haftadır burada.
O ustalar ki devam eden festival kapsamında birbirinden kıymetli eşsiz eserler ortaya çıkardılar.
Festivalin son günlerinde yolum, iki gün önce ustaların çalıştığı festival alanına düştü. Çok etkilendim!
Her bir ustanın emek verip göz nuru döktükleri o güzel eserlere son dokunuşlarını yaptıklarına şahit oldum.
Ağacın sanata dönüştüğü bu marifetli ustaları görünce uzaktan bir müddet izledim.
Zerafetin, sabrın, hayal gücünün ete kemiğe bürünüp sanat eserine dönüştüğü yer benim gibi birçok kişinin dikkatini çekmiş olacak ki alan ziyaretçilerle dolup taştı.
Daha fazla dayanamayıp ilk sıradaki gözlüklü 60-65 yaşlarında ak saçlı ustanın yanına varıp meraklı gözlerle sordum.
Eskişehir’e hoş geldiniz. Bu sanata ne zaman başladınız? Festivale nereden katılıyorsunuz? Çalıştığı masanın üzerinden hafifçe doğrularak biraz yorgun gözlerle yüzüme bakıp “Hoş buldum. Ben emekli resim öğretmeniyim. Festivale Mersin’den katılıyorum. Uzun süredir öğretmenliğimle birlikte ahşap yontu çalışmaları yaptım. Ağırlıklı olarak kadın heykeller çalışıyorum. Bunun sebebi de Kibele. Kibele bilmeyenler için çok eski uygarlıklarda Anadolu kökenli bir ana tanrıçadır. Ana tanrıça inancı, birçok kültürde farklı isimlerle yer alır…” Bir yandan sanatını anlattı diğer yandan da arkasındaki masada daha önce yaptığı irili ufaklı ahşap heykelleri tanıttı.
Daha fazla meşgul etmemek için ayrıldım yanından…
Hemen yanı başında dikkatimi çeken kıvırcık saçlı orta yaşlı bir usta gözüme çarptı.
Önündeki tezgahta hiç sağa sola bakmadan pür dikkat çalışıyordu.
Biraz yaklaşıp masasının önündeki tanıtım kartını okuyunca isminin Mecit Çeliktaş olduğunu ve Trabzon’dan festivale geldiğini öğrendim.
Serde Karadenizlilik olunca birazda hemşerilik işin içine girince ayaküstü sohbete başladık.
On yıldan fazla bu işle uğraştığını ve evinin bir köşesini atölye yaptığını geçimini bu şekilde sağladığını anlattı.
Onun hemen yanında Düzce’den gelen Atilla Önen vardı. O da çiçek demetinden oluşan eşsiz bir ahşap tabloya son dokunuşlarını yapıyordu.
Ordu’dan katılan Kenan Atım da aynı şekilde…Özgün kuş figürleri üzerine çalışıyordu.
Önceki festivallerde olduğu gibi bu heykeller de Odunpazarı Ahşap Eserler Müzesinde bir süre sergilendikten sonra kentin değişik yerlerine asılacak.
***
İşte Eskişehir’de böyle festivaller sergiler,söyleşiler hiç eksik olmuyor.
Bu yönüyle kültürün ve sanatın başkenti diyebiliriz.
Ülkemizin büyükşehir yapısına sahip illerinden Eskişehir, çok sayıda öğrenci barındıran genç ve dinamik karakteriyle öne çıkar.
Sadece festival mi? Elbette değil.
Tarihine ve kültürel birikimine sahip çıkan bir kent. Bunu ziyarete açtığı müzelerle ispat ediyor.
Yolunuz düşerse Cam Sanatları Müzesi, Eskişehir Kurtuluş Müzesi, Ahşap Eserler Müzesi, Havacılık Müzesi, Arkeoloji Müzesi ve yerli-yabancı ünlülerin balmumu heykelleriyle Madame Tussauds Müzesi’ni andıran Balmumu Müzesini ziyaret edin.
Ya Porsuk çayı…
Ondan birkaç cümle söz etmesek darılır bize.
Geçmişin en canlı tanığı. Bizim Harşit çayının kardeşi.
İki tarafında restoranların, kafelerin, otellerin sıralandığı Porsuk’ta gondollarla yapılan bir tura katılmak ayrı bir güzellik.
Porsuk’ta gondolla gezinirken belki kendinizi Venedik’te hissedebilirsiniz!
Düşünüyorum da bu kadim kentin makus talihini değiştiren 23 yıldır Belediye Başkanı olarak görev yapan Yılmaz Büyükerşen.
“Eskişehir benim evladım” dediği Anadolu’nun orta yerinde denizi olmayan kente plaj yapıp hemşerilerinin hizmetine sunan farklı bir yerel yönetici.
“Eskişehir’i adeta açık müze haline getirdi” desek abartmış olmayız.
Evimizin karşısında bulunan müzeler bölgesinde yaşanan insan ve araç trafiğini görüyoruz. Özellikle hafta sonları çok yoğun!
Neticede…Bir şehri yaşanabilir kılan en önemli faktör, ne denli dinamik olduğu ile ölçülür. Eskişehir’de yaşadığımız için çok şanslıyız. En azından ben kendimi şanslı hissedenlerdenim.
Bu güzel kenti kimler sevmemiş ki!
Bunlardan birisi de,"Bayrak Şairi" Arif Nihat Asya...
1950'li yıllarda Atatürk Lisesi'nde kısa bir süre edebiyat öğretmenliği yapmış. Eskişehir'i o kadar çok sevmiş ki,bu sevgisini kalemine şu dizelerde mürekkep yapmış:
-"Nazlarda dilek vardı, edalarda sihir
Sevdim seni her şeyinle ey Eskişehir.
Gül gül tüten akşamlar ne şahaneydi
Ufkunda duman dağları, koynunda nehir!" diye devam eden bizimde çok beğendiğimiz uzunca bir şiirle duygularını dile getirmiş.
Ne diyelim…Tüm okuyucularımıza bu güzel şehirden kucak dolusu selamlar…
İmsak | 05:40 | ||
Güneş | 07:08 | ||
Öğle | 12:13 | ||
İkindi | 14:45 | ||
Akşam | 17:08 | ||
Yatsı | 18:31 |