İLÇESİNE SEVDALI BAŞKAN
Yıllar önceydi. Gümüşhane’den Eskişehir’e tayinle geldiğimde Han İlçesini ilk gördüğümde kendi kendime “İlçe demek için kırk şahit gerekir. Köyü ilçe yapmışlar!” diye söylendiğimi dün gibi hatırlarım. Eskişehir’in uzak diyarında
yetkililer tarafından adeta unutulmuş bir ilçe görünümündeydi.
1967 yılında ilçe olmasına rağmen devletten yeterli desteği alamamış belediyecilik alanında ise çok gerilerdeydi. Ancak kendinden önce göreve gelen sekiz belediye başkanının aksine yaptığı etkin/verimli/nitelikli çalışmalarla bugün karşımızda değişimin/dönüşümün herkes tarafından görülüp fark edildiği ve takdir edildiği bir ilçe.
Evet, aradan yıllar geçti. Şimdi o eski görüntüsünden eser yok. Han’a şu sıralar her gittiğimde bir şeylerin değişip geliştiğine, güzelleştiğine şahit oluyorum. Yeterli mi elbette değil.
Bu değişimin ve dönüşümün baş mimarı yaklaşık altı yıldır belediye başkanlığı yapan, her kesimle sıcak ilişkileri olan, güler yüzlü, onu tanıdığım günden beri en beğendiğim yönü parti rozetini hiç takmayan, herkesi kucaklayan Han İlçesinin 9.Belediye Başkanı Erdal Şanlı.
Başarı öyküsünü bu sütunlardan yazmak gerektiğine inandım. İnsanlar hayatta iken hakkındaki düşünceleri bilsin istedim. Öğle değil mi?. İleriki yıllarda belediye başkanlığını düşünen gerek Gümüşhane’de ve gerekse Eskişehirde’ki dostlara referans ve örnek olur.
Eskişehir’den yola revan olup, yaklaşık 1,5 saat süren yolculuktan sonra Han’a vardığınızda küçük olmasından mütevelli cadde ve sokakları tenha, devletine sadakatle bağlı mütevazı gönüllü insanların yaşadığı bir ilçenin içinde bulursunuz kendinizi.
Dış cephesinde Han ilçesinin simgesi Yazılıkaya Anıtının yer aldığı Belediye Binasının ön cephesini kaplayan ve sürekli asılı bulunan ülkemizin banisi Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve soy ismi gibi “Şanlı” Bayrağımız karşılar bizleri.
Etrafınıza bir göz gezdirdiğinizde -eğer eski halini biliyorsanız- son yıllarda gizemli bir el değmiş gibi değişime uğradığı hemen gözünüze çarpar.
İşte bu gizemli elin sahibi, Han Belediye Başkanı Sayın Erdal Şanlı’dan başkası değildir.
Öncelikle belirtmeliyim ki dikkatimi çeken farklı bir yönetici özelliği var. Birçok işini bizzat kendisi yapıyor/hallediyor. Şöyle ki; şoförü kendisi, sekreter kendisi, basın danışmanı kendisi, başkan yardımcısı yine kendisi!
Evet küçük bir ilçe ama bu kadrolar var. Politik düşüncelerle bu kadroları doldurmuyor.
İlçedeki hizmetleri aksatmadan tasarruf yaparak büyük güzel işlere imza atmasının ipuçları buralarda saklı sevgili okuyucular. Tasarrufta “damlaya damlaya göl olur” atasözünün canlı halini görüyoruz burada. Keşke her ilçede böyle başkanlar olsa diyor insan.
Yirmi kişiyle bir ilçeyi yönetiyor. On memur ve on işçisi var. Ama yüz kişinin belki iki yüz kişinin yapacağı işleri yapıyorlar. Son zamanlarda Covid-19 süresince yaptıklarını düşündüğümüzde… Helal olsun.
Birçok ilçe belediyesinde belki birden fazla basın danışmanı, fotografçısı, başkan yardımcısı varken bunlara hiç ihtiyaç duymadığını ifade ediyor Erdal Başkan.
İlçesinde yaptığı hizmetleri ve çalışmaları kendi cep telefonundan çekerek teknolojiyi de kullanarak sosyal medya hesaplarından sürekli paylaşarak hatta canlı yayınlar yaparak takipçilerinin dikkatini/ilgisini çekiyor.
Cümlelerini güler yüzle kuran en az çayı kadar sohbetinin demli olduğu, örneğini ülkemizde nadir göreceğiniz bir başkan profili ile karşılaşacaksınız.
Bugünlere birileri gibi asansörle değil de hani bir değim var ya “tırnaklarıyl kazıyarak” tam bu şekilde başkan olmuş bir kişi Erdal Şanlı.
Çileyle yoğrulmuş yaşamında meslek lisesini bitirdikten sonra sırasıyla İstanbul’da 2 yıl büyük bir firmada daha sonra 30 yıl Eskişehir Devlet Demiryollarında bu vatana hizmet etti.
Hak, hukuk, emek ve mücadele meslek yaşamı boyunca hep kırmızı çizgileri oldu. Tam beş dönem işçi sendikasında üst kurul delegeliği yaptı.
Takvim yaprakları 2014 yılının Mart ayını gösterdiğinde yapılan yerel seçimlerde çocukluk hayali olan doğup büyüdüğü topraklara Belediye Başkanı oldu.
Karşılıklı sohbet ederken “Neden belediye başkanı olmak istediniz?” diye sorunca birkaç saniye düşününce ne söyleyeceğini merak ediyordum. Biraz sonra yüzüne yayılan tebessüm ile anlattığı hikâye göz pınarlarını nemlendiren türdendi: “Henüz 10 yaşlarında küçük bir çocuktum. Hiç unutamam. Rahmetli babaannem ve diğer komşular sabahın erken saatlerinde kalkarlardı. Ellerinde su kapları ile Han’da tek olan çeşmeye gidip sabahın beşinde su
almak için sıraya girerlerdi. Bazen aralarında kavga dahi çıktığını hatırlarım. Buna çok üzülürdüm. Küçükken annemlerin pekmez konulan “Kapıcak” dediğimiz ahşap kaptan kendime bir saz yaptım. Sapını da çam ağacı dalından. Elektrik kablolarını çocuk aklımla eritip içindeki telleri alıp üzerine ekledim. Derme çatma bir saz yaptım kendime. Bu sazla “Susuz Köyüm, Garip Köyüm” der çalıp söylerdim. Rahmetli annem bunu dinleyince oğlum sen bu köyü (Han’ı) ne çok seviyorsun derdi. Bu anı içimde hep yara olarak kaldı. Bir gün belediye başkanı olup bu gariban, cefakâr hemşerilerime hizmet edeceğim diye geçirdim içimden. Allah’ım bunu bana nasip etti. Şükürler olsun. Şimdi elimden gelenin fazlasıyla onların emrinde hizmet etmeye ekibimle birlikte gayret ediyorum. İlçemizi onlarla birlikte yönetiyorum. Görüşlerine değer veriyorum.” işte bu cümlelerle başkanlığa giden süreci özetliyor.
Sohbetimiz ilerleyince başkan seçildiği ilk güne ait bir anısından daha bahsetti.
İlginçti..!
“Belediye Başkanı olduğum ilk gün belediyeye girdiğimde dar ve dik merdivenler vardı. Merdivenlerin altında sadece bir adet tek kişilik tuvalet bulunuyordu. Tuvaletin kapısında arızalı yazıyordu. Bunun karşısında da oldukça küçük bir çay ocağı vardı. Hizmet binası çok yetersiz ve kullanışsızdı. O anda yeni bir hizmet binasına ihtiyaç duyulduğunu fark ettim. Göreve başladıktan kısa süre sonra inşaata başladık ve kimseden 1 lira borç almadan tasarruf yaparak, kendi öz kaynağımızla bu hizmet binasını 4 ay gibi kısa bir sürede tamamladık. Han ilçesine yakışan bir eser kazandırdık ilçemize. Bu da bize nasip oldu.”
Evet değerli okuyucular atalarımız boşuna dememiş “At binenin, kılıç kuşananın” diye. Bu cümlenin tam da karşılığı Erdal Şanlı. Küçük bir ilçede gelirleri az olmakla birlikte önceki dönemden kalan borçları ödeyip hiç borç
almadan kendi tasarruflarıyla hizmet binasını 4 ayda tamamlayıp, diğer hizmetleri yapmak her babayiğidin harcı değil. Bu durum, İktisat ve Maliye Fakültelerinde doktora tezi olabilecek nitelikte bir başarı öyküsü aslında.
Kısa sürede yaptığı Cumhuriyet Meydanı bugün bir çok ilçede yok.
Bu meydan yapıldıktan sonra her yıl Eylül Ekim aylarında geleneksel “Uluslararası Dostluk ve Sanat Sempozyumu” yapılıyor. Dünyanın dört bir köşesinden: Singapur, İtalya, Rusya, Amerika, Afganistan gibi pek çok ülkeden ressamlar Han’a gelerek sempozyuma katılıyorlar.
Sabah namazında cami cemaati ile birlikte seher vaktinde günün ilk çayını yudumlayan hemşerileriyle birlikte vakit geçirmekten mutlu olup onların gönül dünyasına girmeyi başaran bir dost arkadaş aynı zamanda.
Yaptıkları sadece bunlarla sınırlı değil.
Seçildiğinde hemşerilerinin özellikle istediği Sosyal Tesis talebini de yerine getirdi. Yeni belediye hizmet binasının hemen yanına yüzlerce kişiyi alabilecek kapasitede çok amaçlı bir tesis kazandırdı ilçeye. Vatandaşların düğün, mevlit, sünnet ve yemek ikramları artık bu tesislerden daha modern, sağlıklı ve kaliteli imkanlarda sunuluyor. Hatta bazı resmi toplantıları burada icra ediyorlar.
Ya “Han Lavanta kokacak.” sözüne ne demeli. Lafta değil bunu da icraata dönüştürdü. Büyükşehir ile müştereken 70 dönümden fazla tarlada lavanta bitkisi üretimine ev sahipliği yapıyor.
Evet sevgili okuyucular! İmkân olsa da ülkemizin tüm ilçelerine hatta illerine, cetvel gibi düzgün ve dürüst, sağlam karakterli, vatansever, çalışkan, kamu kaynaklarını etkin, verimli ve yerinde kullanan Erdal Şanlı’yı kopyalayıp gönderebilsek.
Şu veciz sözlerle yazımızı tamamlayalım. “ Er O ki, koya dünyada bir eser. Esersiz kişinin yerinde yeller eser!.. “
İmsak | 05:41 | ||
Güneş | 07:09 | ||
Öğle | 12:13 | ||
İkindi | 14:44 | ||
Akşam | 17:07 | ||
Yatsı | 18:30 |