Haydar Baş Hocamın Ardından
2020 Yılı daha ilk günlerinde sevimsiz geçeceğinin sinyallerini veriyordu.Her hafta acı haberlerle sarsılıyor aylar geçtikçe yaşam ağırlaşıyordu.
Yurdun dört bir köşesinden acı haberler feryatlar semaya yükseliyordu.
Günler / Haftalar / Aylar birbirini kovalarken geçtiğimiz hafta Anadolu coğrafyası, Yunus gönüllü hoşgörü timsali bir büyük mana ve ilim adamını kaybetti.
Tam 33 Yıl önce tanıyıp sevip sevmiştim. O zamanlar Gümüşhane’de Lise son sınıfta okuyan genç bir delikanlı iken görüş ve düşüncelerini hep kendime rehber edindiğim ömrünü milletine adamış Prof.Dr.Haydar Baş hocamız hakka yürüdü.
Ona karşı olan duygu ve düşüncelerimi kalemime mürekkep yaparak yazıyorum bu satırları.
1987 yılından itibaren hayatımın her alanında olan bir isimdi Prof.Dr.Haydar Baş. Vatan/Millet/Bayrak/Atatürk sevgisini hep ondan öğrendim. Bu sevgiyi kuyumcu hassasiyetinde nakış nakış gönlümüze işledi. Öyle ki bizi gören dostların hep onu hatırladığını söyleyen dostlar hala hayattadır.
“Neylersin ölüm herkesin başında/Uyudun uyanamadın olacak/Kim bilir nerde, nasıl kaç yaşında…” şairimizin dizeleri de de kar etmiyor yüreğime.
Bilinmeyen, duyulmamış, güneş gibi içimi ısıtan bir isimdi Prof.Dr.Haydar Baş.
Benim olduğu kadar onu yakından tanıyanların üşüyen yüreği nefesiyle ısınırdı. Sesinde, soluğunda, gözlerinin ışıltısında, bayat ve pörsük hayatı canlandıran ve güzelleştiren sihirli bir güç saklıydı.
Fıtri idrak ve irfanıyla tam 33 yıldır dinlediğim manevi dünyamı şekillendiren sohbetlerinde ve konuşmalarında öyle nasihatler ederdi ki, akan suların yatağını temizlediği gibi temizlerdi yüreğimi.
Görüş ve düşünceleri umut oluyordu çorak yüreklerimize.74 yıllık ömrüne Altmıştan fazla kitap sığdıran, meşale gibi önümüzü aydınlatan bir bilim adamıydı aynı zamanda. Görüşleri birçok üniversitede lisansüstü ve araştırmalara konu edinmiş, sayısını bilmediğim uluslararası ödüllerin sahibi bir değerimizdi.
"Evladım insan her yerde yaşar, lakin ölmek için vatan lazım!" sözünü diline pelesenk etmiş her birimize vatan/bayrak/millet sevgisini kılcal damarlarımıza kadar nakşetmiş bir ustaydı aynı zamanda.Terzi gibi kendi hayat kumaşından kırpıp kırpıp bizim kumaşımıza eklerdi.
Bir insan düşünün ki ömrü, Türk Milleti'nin ezeli ve ebedi düşmanlarıyla mücadele içinde geçti.
Ama o milletine ölümüne sevdalıydı. O yüzden hep ölüme yakın durdu.Bir konuşmasında ”Ben son nefesim ve ahirette verilmesi gereken hesabın hesabını yapan biriyim” sözleriyle bir ölçü koyardı ortaya.
Ömrü boyunca haksız ön yargılar,yüzlerce davalar, perdeleme, gizleme, baskı, zulümle dolu saldırılar onu yolundan hiç döndür(e)medi.”Tek başımada kalsam bu yoldan dönmem” diyerek istikamet üzere olunmasını mücadele edilmesi gerektiğini gösterdi bize hep.
Çünkü gittiği yol, Ehl-i Beyt’in,Hünkar Hacı Bektaşi Velinin ve Atatürk’ün yoluydu…
Hiçbir zaman yalpalamadı, geri adım atmadı.Geçtiğimiz yıl Susurluk ilçesinde aracını “terör ihbarı” diye akıllara zarar bir düşünceyle durduran polis şefine aracından inerek;” Oğlum beni tanıyormusunuz.Ben devletine sonuna kadar bağlı bir insanım. Devleti arıyorsanız işte burada.Devlet benim.” diyecek baba şevkatinde hakkında kötü niyetli insanlara bile şefkat gösteren,nasihat eden bir liderdi.
Örneğini gündelik yaşamımızda çokca gördüğümüz "Her dönemin adamı değil, her dönem adam oldu!" Teklif edilen tüm dünyalık makamları elinin tersiyle geri çevirdi.
Tam 20 yıl önce çoğu kesimin laf söyletmediği “hocaefendi” diye methiyeler dizdiği, günlerde FETÖ terör örgütünün gerçek yüzünü millete anlatırken “çok abartıyorsunuz” diyenler yıllar sonar Haydar hoca çok haklıydı demeye başladıklarını gördük.
Ferasetiyle bugünleri gören hocamız,terörist başı Fetullah’ın başlattığı “dinler arası diyalog” masalının O'nun için ülkeye tuzak, yüreğine batan küflü bıçaktı sanki. İçini kanatıyordu. Hatırlayın gençler hristiyanlaştırılıyordu o zamanlar. “Ben milli ve dini meselelerde çok duyarlı bir insanım.Kavga etmem.Uyarırım.İkaz ederim.İkna ederim.Yol gösteririm.” Diyerek yol gösterdi. Ancak görmek istemeyenler maalesef görmedi.
Hiçbir şey yapamadan eli kolu bağlı öylece beklemek, onun için ihanetti; Yetiştirdiği vatansever talebelerini heyetler halinde dönemin idarecilerine, kanaat önderlerine göndererek tehlikenin farkında olunmasını tam 20 yıl önce yapmıştı. Ama maalesef sözünü dinletemedi. Ağır bedeller ödendi. Zaman onu hep haklı çıkardı.
Son zamanlarda Mustafa Kemal Atatürk’le ilgili ezber bozan “Hoş Geldin Atatürk” eseriyle türk milletini gerçek Atatürkle tanıştırması bir devrin kapanıp yeni bir devrin açılmasıydı sanki.
Hiç unutmam yaklaşık 5 yıl önceydi. Bursa’da bir düğündeyiz. Hocamızla aynı masada sohbet ediyoruz. Eskişehirden Haşmet abide var. Atatürk’le yazdığı eser hakkında düşüncelerimi söylerken yüzüme baktı ve birazda öfkeli ses tonuyla:”Evladım Atatürk düşmanlığının kaynağı İngiliz ve Yunan istihbaratıdır.Bize Atatürk’ü hep kasıtlı olarak yanlış tanıttılar. Biz bunu yıkıyoruz.Ama gerçeği bu millet bilmiyor.Yazdığım eseri iyi okuyun.Orada tüm bilgi ve belgeler mevcut. Atatürk Ehli Beyt soyundandır.Osmanlı paşasıdır.Hafızı kelamdır.Bunu unutmayın.Atatürk Bu milletin birleştirici harcıdır.Bunları heryerde anlatın” cümlelerini o zamandan beridir altın harflerle gönlüme yazmıştım.
Zaman su misali akıp gidiyor. Ömür saati durmuyor.
En son geçtiğimiz yıl Eskişehir’e Bozan Mahallesinde yaptırmış olduğu Entegre Tesisini ziyarete geldiğinde görüşmüştük. Bozanlı çiftçilerle yaptığı sohbet toplantısında şu tarihi cümlelerini unutamam…
Tarımın stratejik bir alan olduğunu vurgulayarak “Eline en güçlü silahları ver.Ancak askerin karnını doyurmazsan o silah hiçbir işe yaramaz. Buda tarımla ziraatla,ürün yetiştirmekle olur.Tarlalarınız ekin.Topraklarınızı sakın satmayın.” Sözleri bugünü tarif etmiyor mu? Kırsalda arazilerin ekilmesi için teşvikler yapılıyor.
Bozan ziyareti sonrası Eskişehire döndüğümüzde herkes gidecek diye beklerken gitmekten vazgeçip bir gece kalıp sıcak yaz akşamında Odunpazarı Belediyesine ait Şelale Parkta gecenin ilerleyen vaktine kadar çay dondurma eşliğinde uzayıp giden sohbetinin tadı hala damağımdadır.
Aynı gece otele gittiğimizde giriş kapısından itibaren yanına yaklaşıp elinden tutarak bir kaç adım yürüdüğümüzün kendisine son dokunuşumun olacağını nereden bilebilirdim!
Alimin ölümü, alemin ölümü gibidir. Eserlerinle ve düşüncelerinle gönlümüzde hep ebediyyen yaşayacaksın. Hakkını helal et hocam!.Ruhun şad olsun. Mekanın makamın cennet, uğruna bir ömür tükettiğin Ehl-i Beyt yoldaşın olsun.
İmsak | 05:42 | ||
Güneş | 07:11 | ||
Öğle | 12:14 | ||
İkindi | 14:44 | ||
Akşam | 17:06 | ||
Yatsı | 18:30 |