Geri Getiremediklerimiz
Biz eğitimcilerin ilk öğrendiğimiz bilgilerin başında, bütün insanların 11-12 yaşlarında soyut düşünme yeteneği kazandığı bilinir. Hal böyle olduğu halde kimsenin bizim hinliklerimizi bilemeyeceği yanılgısını 7 yaşındaki bir çocuk uyanıklığı ile farz edip, ömür yolculuğumuzda arkamızda yüzlerce kırık gönül bırakarak yola devam ederiz. Hukukta kasten adam öldürmenin cezası, kazara ölüme sebebiyet vermekten daha fazladır. Oysaki kasten gönül kırmanın bir cezası yoktur.Kanun koyucu, bunu “kul hakkı” olarak affedilmeyen günahlardan saysa da, kendini hinliklerin piri sayan insan, bu durumu da kendi defterine uyduramazsa dini kendine uydurmanın peşine düşerek işin içinden sıyrılır. Hinliklerimizin bizi düşürdüğü durumların geri dönüşü olmuyor olamıyor…!
Yapmadıklarımızı yapmış gibi göstererek halkı hipnoz etmiş yanılgısıyla ömrümüzü heba ediyoruz. Bütün olumlu sonuçları kendimizden bilip,başarısızlıklarda suçu başkasına atıyoruz. Bu yanılgının içerisinde olmasak gayret gösterip çalışıp ortaya bir eser koymak için gece uykularımız kaçacak, daha ne yapabilirim diye gece sabahlara kadar kafa yorup heyecanla güne başlamayıp günlük planımızdaki işlerimizi takip edeceğiz ama ne gezer,bir planımız var mı ki takibi olsun. Bir iki süslü kelam, biraz havadan, biraz sudan sonrasında kahramanlıklarımızdan bir iki örnek geçsin bir ömür. Anlattıklarımızın yapmadıklarımız olduğuna kendimiz de inanmışsak değme gitsin. Oysa ki boşa geçen bir ömür geri dönmüyor, döndürülemiyor.
Bütün ülkelerin tarih kitapları kahramanlıklar ile doludur. Bunun sebebi çok basittir.Her devlet halkını motive etmek için sadece kazandığı zaferleri tarih kitaplarına koyarda onun için..Elbette ki her devletin tarih boyunca birkaç başarısına rastlanır. Kitaplarda kaybettiğimiz savaşları neden kaybettiğimiz üzerinde uzun uzun durulmaz. İnsanlarda böyledir. Yanlışlarımızı anlatamayıp ders çıkaramadığımız içindir ki yanılgılarımız bir ömür sürüyor,insanlık huzuru bulamıyor. Kaçan huzur ise geri gelmiyor getirilemiyor.
Sıradan sohbetl esnasında kişilerin birbirini anlayamamaları sonrasında bozulan dostluklarda geri dönmüyor,dönse de eski özüne sadık dostluk olamıyor. Her iki tarafta tedirgin, tedbirli,itiyatlı bir mevzilenme ile sözde dostluklarına devam ediyorlar ama her iki tarafın endişeleri ve geçmişin sürekli akla getirilmesi ilişkileri geriyor.
Geri dönmez en büyük kayıplardan birisidir zaman.Onu hoyratça harcamayan yok gibidir.Her dakikası insanlığı kemale erdirecek bir uğraşa namzet zamanı, “Ne yapalım yapacak iş yok zaman öldürüyorum” diyerek ona biçilmiş sonu nasılda rahatça anlatıyoruz. Zamanı yaşamak, yaşatmak gerekirken onu öldürmeyi iş sayan insan, ölen zamanla birlikte kendisinin ölüme yaklaştığını da bilir aslında. İnsanlara geçmişlerinden bir saatlik dilim verileceği söylense insanlar hangi geçmiş anlarını çağırılar dersiniz; uyudukları zamanı mı,oturup dinledikleri zamanı mı, yoksa bir şeyi en güzel şekilde yapıp sonucunda mutlu oldukları zamanı mı? Herkesin cevabı aynı olsa gerek.Aynı olmayan şey, bilinen gerçekleri bilemezlikten ve görmezden gelme alışkanlığımızdır.Zamanı en güzel anlatan dörtlükle son yüzyılın en dahi şairini anmış olalım…
Geçen Dakikalarım
Kimbilir nerdesiniz,
Geçen dakikalarım,
Kimbilir nerdesiniz?
Yıldızların,korkarım,
Düştüğü yerdesiniz;
Geçen dakikalarım?
Gün geldi,saat çaldı,
Aranızda verin yer;
Sararmış biri kaldı
N.F.KISAKÜREK
İmsak | 05:40 | ||
Güneş | 07:08 | ||
Öğle | 12:13 | ||
İkindi | 14:45 | ||
Akşam | 17:08 | ||
Yatsı | 18:31 |