YEŞİL MANTO
Sonbaharın en berbat günlerinden birisi olsa gerek,hava kapalı rüzgar alabildiğine hızlı ve gürültüler çıkararak yürüyüş istikmaetimin tersi yönünde esiyor, ben ileri hamle yaptıkça o beni geriye doğru itiyordu. Dallardan düşen yapraklar, yerden kalkan toz ve kum taneleri ışığa koşan pervenaler gibi yüzüme vurup öyle yere düşüyorlardı.Sanki arzide sadece ben varmışım gibi hepsi beni hedef almış bir ordu hücümuna benzer bir saldırıyla karşılaşmış çocuk başıma kafamı önüme eğmiş yürümeye çalışıyordum.Bütün bu olanlara aldırdığım yoktu aslında; asıl endişem okula geç kalmamaktı…
Aksilik olacakya siz rüyalarda yürümeye çalışırken adımızı atarsınız ama ilerleyemezsiniz, işte gerçek hayattada bunun deneyi yapılıyormuş gibi rüzgarla birlkte yağmur çiselemeye daha sonrasındada sağnak şeklinde sicim gibi üzerime boşanmaya başladı. Bulutlar bütün nemini fıskıye ile yüzüme doğrultmuşlar gibi ardı arkası kesilmeyen damlalar rüzgarla birlikte yüzüme vuruyor,gözlerimi ve ağzımı ozon kokusu sinmiş yağmur suları ile dolduruyorlardı. Dudaklarımın bir kenarını yarım aralayarak üflediğim nefesimle ağzıma dolan yağmur sularını ötelemeye çalışıyor, bir kolumun dirseği ile hem gözümü koruyup hemde aralıklarla ıslak saçlarımdan yüzüme akan suları siliyordum. Ufukta çakan şimşeklerin ardından büyük homurtular çıkaran bulutların gürültüsü beni iyice korkutmuş olmalı ki; kedimi bir ağacın altında bir kolumla ağacı sarmış vaziyette beklerken buldum.Aklım hala okula geç kaldığımda idi.Acaba bu yağmuru mazeret gösterip “Öğretmenim yolda yağmur çok yağdığı için gelemedim bir ağacın altında beklemek zorunda kaldım. O yüzden geç kaldım” deyince beni afederler mi diyerek kendimi avutuyor, bir yandanda “ ama yağmur geç başladı sen kalktığındda yağmıyordu ki” diyerek yine kendime cevap veriyordum.
Kendi mazaretime yine kendimin verdiği cevap içimi burktu; kendimi birden yolda koşarken buldum.Lastik ayakkabılarımın birkaç kez çamurda takıldığını ve onları geri dönüp aldığım dışında bu yolu aşıp okula nasıl geldiğimi hala hatırlamıyorum.Hatırladığım ve ömrüm boyunca unutamadığım hadiseler koridor başında otururken birisinin bana doğru gelmesiyle başlayan olaylardır…
Yağmurdan öylesine ıslanmış rüzgardan öylesine üşümüştüm ki ; okul koridorunun başında yere çömelmiş ,omuzlarımı öne doğru çekmiş, boynumu kısmış, vücudumu küçülterek ısınmanın derdine düşmüşken bana doğru yaklaşan ayak sesleri korkularımı yeniden uyandırdı. Korkunca en kötü ihtimaller gelir insanın aklına; işte bende gelenin müdür olduğunu ve benim geç kalmamadan dolayı kızarak beni cezalandıracağını zannettiğimden istem dışı titremelerim arrtmıştı. Yanılmıştım, yanıma gelerek” Ne oldu sana böyle çocuğum hadi kalk” diyen sınıf öğretmenimizdi. Kolumdan tutarak beni oturduğum yerden kaldırırken ben yinede öğretmenimin beni müdüre götüreceğini zannettiğimden yürürken müdüre söyleyeceğim mazeretlerimi hızlı bir şekilde düşünüyordum.
-Annem beni uyandırmadı o yüzdenn geç kaldım öğretmenim.
-Gelirken yağmur yağdı, yürüyemedim öğretmenim.
-Defterim arkadaşımda kalmıştı, almaya gittim o yüzden geç kaldım öğretmenim..
Öğretmenimle birlikte koridor boyunca yürürken sınıfımızın hizasına gelince birden dönüp sınıftan içeri girdik. İşte bu dönüş benim için hayatımdaki belli başlı dönüm noktalarının ilki oldu. Öğretmenim beni sınıftaki sobanın yanına oturtarak üstündeki yeşil mantosunu çıkarıp bana sardı. “Burda biraz ısın üstün başın kurusun sonra derse devam edersin”dedi.Bütün korkularım gittiği gibi öğretmenimin mantosunuun içinde bir huzur, bir güven doldu içime. Kafamdan aşağı üzerime örttüğü mantoyunun yüzüme gelen kısmını aralayarak bir yandan ısınmaya çalışrken bir yandanda ders anlatan öğretmenimi gözlerimle takip ettim.Ne konuştuğu ne anlattığı umrumda değildi.O sınıftaki sıraların arasında bir melek gibi geziniyor, bende gözlerimle onu seyrediyordum.Seyredip hayran oluyor,her hareketini her adımını içimdeki duyguları coşturan bir deniz dalgası gibi içime çekiyordum.
O yeşil mantoyu hiç unutmadım.Yakasını, düğmelerini,düğmelere karşılık gelen halkaları,belindeki kemerin tokasını ve bütün narin yeşil tüylerini…
Ne zaman bir okul koridoru vaya resmi daireye girsem bana doğru yeşil mantolu bir öğretmen gelir ve alır götürür beni sıcak sobanın başındaki huzurun merkezine,gönül otağına..
(Not: Hikaye; Eğitimci yazar Vehbi Vakkasoğlunun bir konferansında anlatılan gerçek bir olaydan uyarlanmıştır.)
İmsak | 05:40 | ||
Güneş | 07:08 | ||
Öğle | 12:13 | ||
İkindi | 14:45 | ||
Akşam | 17:08 | ||
Yatsı | 18:31 |