20.02.2015, 20:25
BİR AYNA MERKEZ BANKASI
Günümüz siyasi polemiklerinden biri olan Merkez Bankası kararları üzerinde durmaya çalışacağız bu yazımızda.
Bugün Türkiye'de Merkez Bankası ve bağımsızlık ikilemi arasındaki tartışma, gerçek bir tartışma konusu mudur?
Bugün uygulanan gizli deflasyonist politika Merkez Bankası'nın tek taraflı politikası mıdır?
Yoksa piyasada iki yıldır süren durgunluk, siyasi bir istikrarsızlık mıdır?
Bu gibi soruları çeşitlendirebiliriz. Önemli olan doğru soruyu, doğru muhatabı ile ilişkilendirerek sormaktır. Sonuç olarak da doğru yerde, doğru cevabı aramaktır.
Gelelim aramış olduğumuz durumların sebeplerini, ilişkili taraflarını ve çözümlerini bulmaya.....
Türkiye'de son iki yıldır açıkça hissedilen ekonomik piyasa durgunluğu halen devam etmektedir. Bu durumu siyasiler bazen küresel nedenlere bağlarken, bazende siyasi sonuç doğurmayan kurumları sorumlu tuttukları görülmektedir.
Her ne kadar belli edilmese de siyasilerin uygulamaya koyduğu, dünyadaki durağanlığı, krizleri bir fırsat haline çevirmektir. Çünkü son iki yılda Küresel Serbest Piyasaya yayılan sermayenin kopukluğa uğraması, yabancı sermaye ile beslenen ekonomilerde sancılar oluşturmuştur.
Bu durum Türkiye'nin para politikasını da etkilemiştir. 2015 yılı için planlanan ritüel de önü alınamaz hale gelen özel borç stokunun atmasını engellemek, yabancı sermayeye ve ithalata dayalı üretimi geçici olarak da olsa yavaşlatmak, cari zararı olabildiğince kapatmak, TBMM 'ne ve Sayıştay 'a dahi sunulmayan kamu maliyesini düzene koymak, bütçe fazlası vermek gibi durumları ihtiyati tedbirle sakin bir politika süreci içerisinde yönetmektir.
Tüm bu konuları ulusal ve uluslararası konjonktürde ele almak daha doğru sonuca ulaştıracaktır.
Uluslararası etkiler açısından; ABD politik ve ekonomik istikrarını sağlayıcı, aynı zamanda doların değerini de koruyucu politikalar üretme kararlılığı içindedir. Piyasada dolar trafiğini yavaşlatma ve piyasa üzerinde dolar rezervini kısarak harcama ve tüketime dayalı enflasyonun kendi kıtasında önüne geçme eğilimindedir. Böylece işsizliği de azaltma yaklaşımındadır.
Dolar fazlasını toplamak güdümü içinde petrol varil fiyatlarının düşürülmesi, böylece petrolün tek elde toplandığı gibi, kontrolden çıkmaya başlayan doların da tek elde toplanarak piyasadaki sirkülasyonu elde tutmayı başarmaktır.
Aslında dikkat edildiğinde petrol varil fiyatının düşmesi ile eşanlı kur değerleri yükselmiştir. Gösterge rakam düşerken, ortalama mutlak değer neredeyse aynı kalmaktadır. Böylece ABD diğer ülke paralarını görünmez bir deflasyon aralığına sıkıştırmaktadır.
Küresel bir finansman olan doları, ellerinden yitiren ülkeler, uluslararası darboğaza girmesi muhtemeldir. Türkiye gibi üretimi ithalata bağımlı ülkeler, yükselen döviz kuru ile cari zararı artacak ya da cari zarara engel olmak için ithalatı kısarak üretime ara vermek zorunda kalacaktır. Alternatifi ise yüksek kurdan dolar borçlanmasına giderek, ithalata ve üretime devam etmektir.
Türkiye ‘nin ekonomik ve politik kararlarına bakıldığında 2014-2015 yılları ani bir frenleme yılı olarak tespit edilmektedir.
Ekonomik iç piyasa boyutu; özel kesim borçlarının bir tehdit oluşturması, Anadolu açık pazarının yabancı sermayeye esir düşmesi artık uyarı sinyalleri vermeye başlamıştır. Bu durum siyasi istikrar açısından, kamusal çıkmaza düşmeden acil önlem almaktır. Dünyada ki küresel duraklama ve resesyonda fırsat bilinerek Anadolu piyasasını askıya almak en hızlı önlem kararı olmuştur. Anadolu sermayesinin korunmamasının ardından, ani kararlar ise bir kez daha yatırımcıyı çıkmaza sokmuştur. Bu durağanlığın sebebi olarak gösterilmeye çalışılan temel sebep ise faizleri işaret etmek olmuştur. Son üç yıl içerisinde gecelik faizin üç puan artması ile bu durağanlığın temel sebebinin faiz olarak gösterilmesi bir hayli düşündürücü olmaktadır.
Bugün için dolaylı bir sebep olan faiz, aslında frenleme ekonomisini de desteklemektedir. Çünkü borca ve ithalata bağımlı ekonominin fren mekanizmalarından biri de yüksek faizdir.
Siyasi açıdan ise; ekonomik dalgalanmaların ortaya çıkardığı olumsuzlukları, siyasi sorumlusu olan hükümet üzerinden atılmaya çalışılmasıdır. Hükümet yerine başka tarafları sorumlu olarak tayin etmek girişimidir. Böylece piyasada ki olumsuzlukların siyasi bir etken olmadığını göstermektir. Akabinde olumlu bir kamu maliyesi edası ile rahat bir seçim çalışması koridoru açmaktır.
Evet konumuz olan hükümet ve merkez bankası arasındaki ilişkiye dönmek gerekirse, Merkez bankası bağımsızlığı yönetseldir, işlevsel olarak makro ekonomi politikaları açısından hükümet eşgüdümlü ile çalışır. Piyasada ki siyasi ve pazar riski gibi yapısal riskleri, hükümetler ortaya çıkarır veya yok eder. İstihdam ve üretim hükümet politikaları ile desteklenir. Enflasyonun ve faizin ilk frenleyicisi hükümetler olur. Arta kalan değişkenleri ise merkez bankası ve sermaye piyasası gibi kurumlar dengeler.
Aslında bugün bu kurumlar hükümetlere ayna tutma görevini üstlenir. Merkez bankası tek başına enflasyonu yok edemez. Çünkü kalifiyeli istihdam, katma değere dayalı üretim ve milli gelir gibi etmenleri oluşturmak Merkez Bankası görevi değildir. Üretim ve istihdamın makul seviyeye gelmesi enflasyonu azaltacaktır. Böylece tüketim gücüne göre enflasyonu dengeleyebilecek faiz oranları Merkez Bankası hamleleri ile hareket edecektir.
İç piyasadaki faiz oranındaki üç puanlık artışa karşı tüketim malları fiyatında ki neredeyse iki katına varan artışlar, faizle açıklanabilecek düzeyde değildir.
Enflasyon üzerindeki temel baskı, yetersiz üretim ve buna paralel ithalatın fazlalığıdır. Günümüz itibariyle, Anadolu ekonomisinin zafiyeti olan ithalatın kısıtlanması, enflasyonu da tetiklemektedir.
Aslında bu kadar ses ve yankılar, siyasi sorumsuzluktan doğan fırsat politikalarının, marjinal bir faydasıdır.
2
az bulutlu
Namaz Vakti
23 Kasım 2024
İmsak | 05:42 | ||
Güneş | 07:11 | ||
Öğle | 12:14 | ||
İkindi | 14:44 | ||
Akşam | 17:06 | ||
Yatsı | 18:30 |