BİLİME HİÇ YAKIŞMAYAN İKİ GÖRÜNTÜ
Boğaziçi Üniversitesi, ülkemizin en zeki öğrencilerinin tercih ettiği üniversitelerden birisi…
İyi eğitim almış mezun ettiği öğrencileri bu aziz vatana hizmet ederek zihnimizde ve gönlümüzde hep saygın bir yerde olmuştur.
Bilime ve ülkemize yaptığı nitelikli hizmetlerin yanında İstanbul boğazına nazır yerleşkesi de çok özeldir. Lise son sınıfta okuyan üniversite adayı öğrencilerin hayallerini süsler bu yönüyle.
Son zamanlarda başarısından çok yaşanan olaylar ile gündemden düşmüyor Boğaziçi. Bugünlerde haber bültenlerinin ilk sırasında.
Hadiseleri gördükçe sizi bilmem ama benim içim acıyor.
Ailelerin bin bir zorlukla dişinden tırnağından arttırıp okutmaya çalıştığı bu zeki gençlere, kelepçe takılıp yaka paça araçlara bindirilerek karakola götürülmelerini endişeyle izledikçe kahroluyorum.
Burada önemli olan yasal bir hakkı, şiddet içerikli bir suça çevirmemek!
Ancak ne yazık ki böyle olmuyor.
Bir sivil itaatsizlik eylemi koymak başka... Silahlı militanların rehin aldığı bir gövde gösterisi birbirinden çok başka...
Rektör atamasına tepki olarak meydana gelen olaylar, “akademik özerkliği, bilimsel özgürlüğü ve demokratik değerleri" açıkça ihlal ettiğini ve bu yönüyle de kabul edilemez olduğunu artık görmemiz gerekiyor.
Neticede bir hukuk devletinde yaşıyoruz.
2016 yılında yayımlanan bir Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile getirilen sistem çerçevesinde YÖK tarafından belirlenen üç aday içerisinde bulunan Prof. Dr. Melih Bulu Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından atandı.
En önemli itiraz noktası da Boğaziçi Üniversitesi mensubu olmaması ve siyasi geçmişi.
Çok mu önemli…Başkanlık sistemi ile artık yönetim şeklimiz değişmedi mi? Hem parti genel başkanı hem de Cumhurbaşkanı görevleri aynı kişide olabiliyor.
Bunca sorunun, sıkıntının içerisinde haftalardır enerjimizi Boğaziçi’ne harcıyoruz. Allah aşkına bunun kime ne faydası var.
Geçmişte üniversitelerde yaşanan anlamsız başörtüsü tartışmaları canlanıyor zihnimde…
Gerçek gündem bu değil. Aylardır gündemden düşmüyor.
Rektör’ü protesto ediyorsun. Hepimizin ortak mukaddes değeri olan “Kâbe” resmini yere seriyorsun!
Kimsin sen kardeşim? Kimin adına bunu yapıyorsun? Amacın ne?
Milletin mukaddes değerleriyle ve sinir uçlarıyla oynamak isteyen odaklar yine belli ki iş başında.
Yazıklar olsun.
Toplumdaki fay hatlarını sürekli derinleştiren ve gerginlik üreten merkezler her fırsatta ortaya çıkıyor.
Bu virüslü merkezlere teşne olan ülkemin en zeki gençlerini gördükçe içim parçalanıyor.
Bu ahlaksızlığın sanat kisvesiyle meşrulaştırılmasını ve üstüne üstlük hadsizce savunulmasını hiçbir şekilde kabul etmiyoruz.
Bizi birbirimize düşman etmek isteyen asırlık düşmanlarımızın belli ki kaleme aldığı bir oyunun sahnelerini seyrediyor gibiyim televizyonun karşısında.
Böylesi toplumsal olaylara sağ duyu ile yaklaşmalı, sorunları uzlaşma ile çözmenin yolları aranmalıdır. Oyuna gelinmemelidir.
İlk başlarda atamaya karşı öğrencilerin oluşturduğu Boğaziçi Dayanışması boykot ve eylem çağrısı bakınız nereye geldi.
Kutsallarımız bu işe alet ediliyor. İlk başlarda demokratik bir hak olarak gördüğümüz ancak sonraki süreçte amacından uzaklaşan eylemi kabul etmek mümkün değil.
O zeki öğrenciler, aralarına karışan virüsleri temizlemedikleri sürece eylemleri art niyetli bir protesto olarak tanımlanacaktır.
GAZİANTEP’TE REKTÖRÜN ODASI
Hepimiz Boğaziçi üniversitesinde yaşanan olaylara kilitlenmişken haber sitelerine düşen, Gaziantep Üniversitesi rektörünün odasında çekilen fotoğraf tartışma konusu oldu.
Haber içeriğinde Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı Numan Kurtulmuş Bey, partisinin il kongresine gittiği bu kentimizde rektörü ziyarete gitmiş.
Buraya kadar her şey normal.
Rektör Prof. Dr. Arif Özaydın'ı ziyareti sırasında çekilen fotoğrafta Kurtulmuş'un makam koltuğunda rektör Özaydın'ın da ayakta beklediği görülüyor… Akademik çevreden büyük tepki gösterdi.
Yapılan yorumların çoğunda üniversitelerin siyasallaşma sürecine girdiğini yazıyor. Haksız sayılmazlar.
Üniversite hocaları ve yargı mensuplarının cüppelerinde düğme olmadığı, kimsenin karşısında önlerini iliklemedikleri dolayısıyla tarafsız ve bağımsız olmaları gerektiğine bizde inananlardanız.
Ülkemizde rektör atamasına bu kadar tepki verilen bir dönemde böyle bir görüntü verilmesi gerçekten çok şaşırtıcı.
Üstelik Numan Kurtulmuş Beyin akademisyen bir mazisi var. Yani üniversitelerin işleyişini ve yapısını çok iyi bilen birisi. Yanlışlık olması, bilmeden yapılmış olması da çok mümkün değil gibi.
Devlet geleneğimizde böyle ziyaretlerde makam sahibi yerini terk eder ama yine de misafir makama oturmaz. Teamülde makama üst makam sahipleri denetleme ya da talimat yetkisi olanlar oturur diye biliyoruz.
Acaba sayın Kurtulmuş böyle yaparak topluma ve akademik dünyaya belki de mesaj mı vermek istemiş. Bilemiyorum.
Her şeyden önce bugün "x parti milletvekili" yarın bir başkası olabilir. Dolayısıyla bir siyasi parti genel başkan yardımcısının bir devlet üniversitesi rektörünün koltuğuna oturması bizce de anormal bir durum.
Makamın yanında manevi bağlılık da vardır. Mesela bir kişinin mevkisi ne kadar yüksek olursa olsun hocası ondan üstündür. Ancak kişi makama ve kişiye saygı gösterdiğini ifade etmek için makama oturmaz ve masanın önündeki koltuklarda karşılıklı olarak otururlar.
"x parti milletvekili" "x parti genel başkan yardımcısı" sıfatlarını taşıyarak o makama gittiğinde o koltuğa oturmaz/oturmamalı. Bakın x parti diyorum bu durum Ak Parti özelinde irdelenmez. Hangi partiden olursa olsun siyasi kimliğin varsa bunu yapamazsın.
Çünkü o koltuk bilimin koltuğu. Siyasetin değil.
İmsak | 05:40 | ||
Güneş | 07:08 | ||
Öğle | 12:13 | ||
İkindi | 14:45 | ||
Akşam | 17:08 | ||
Yatsı | 18:31 |