Ankara İzlenimleri
Bir süredir ertelemek zorunda kaldığımız Ankara ziyaretini bu hafta sonu gerçekleştirdik.
Önce bir süredir tedavi gören teyzemin eşi Mehmet Ali amcamızın vefatı, sonrasında kardeşim Önder’in kayınpederi Cafer abimizin geçirmiş olduğu ağır ameliyat ziyaretimizi zaruri hale getirmişti.
Ayrıca en küçük oğlum Haktan Hasan’nın da bugüne kadar hiç görmediği Anıtkabiri de görmek istemesi ziyaretimizi daha da anlamlı hale getirdi.
Gerek taziye ve gerekse hasta ziyaretlerimizde yaşadığımız yoğun duygular başka bir yazı konusu ancak Anıtkabir ziyaretimizi kısaca yazmak istedim.
Ortaokul ikinci sınıfta okuyan oğlum Haktan Hasan’ın Anıtkabir’le ilgili henüz aslanlı yolda yürürken söylediği şu sözler düşündürücüydü.
Anıtkabire çıkan merdivenleri eliyle göstererek “Baba Anıtkabire giden şu merdivenlerin basamak sayısı kırk iki adet. Çünkü Atatürk’ün ayak numarası kırk iki. O yüzden kırk iki basamak olarak yapıldı!”
Onlarca kez Anıtkabir’e gitmiş Ata’sını ziyaret etmiş bir baba olarak merdivenlerin bu amaçla yapıldığını hiç düşünmemiştim.
“Hadi say bakalım gerçekten öyle mi?” dedim.
Yanımızdan koşarak merdivenlerin önüne gidip bir solukta saymaya başladı.
En tepeye çıkıp bize dönerek “Baba saydım kırk iki” diye seslendi.
Bir anda düşündüm ve anladım ki, Ata’mızın cumhuriyeti emanet ettiği genç nesil kim ne derse desin araştırıyor,sorguluyor.
Ellerindeki akıllı telefonlar, masalarındaki bilgisayarlarıyla teknolojiyi akıllıca kullanıp bilgiye kolayca ulaşabiliyorlar.
Gençlere günün moda tabiriyle ister “Z” kuşağı deyin iserseniz ”Y” kuşağı!
Bunlar farklı bir nesil!
Bizim zamanımızda maalesef bu imkanlar yoktu.
Bir bilgi almak için kütüphaneye gidip birkaç ansiklopediyi saatlerce karıştırıp konu hakkında fikir sahibi olabiliyorduk.
Devir değişti…
Ata’mızın mozolesine doğru yavaş yavaş ilerlerken evladın gözü hemen giriş kısmının sağında bulunan büyük puntolarla yazılı duvarda asılı tabloya takıldı.
Yazılar Ata’mızın Türk Ordusuna son mesajıydı.
Sonradan öğrendik ki bu mesaj, Atatürk'ün doğumunun 100. Yılında Anıtkabir'e kitabe olarak yazılmış.
Baştan sona oğlumla birlikte yazılanları okuduk.
Halen aziz vatanımız için şehit olan askerlerimizin olduğu bir zamanda bizlere bu cennet vatanı emanet eden ülkemizin banisi Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün mesajında ki şu sözler yüzyıl sonra bugün de tazeliğini koruyor!
Hala kahraman ordumuz sınırlar içinde ve dışında vatanımıza göz diken hainlerle mücadele ediyor.
"Zaferleri ve mazisi insanlık tarihiyle başlayan her zaman zaferle beraber medeniyet nurları taşıyan kahraman türk ordusu!” diye başlayan mesaj şu anlamlı sözlerle devam ediyordu.
“MEMLEKETİNİ EN BUHRANLI VE MÜŞKÜL ANLARDA ZULÜMDEN, FELAKET VE MUSİBETLERDEN VE DÜŞMAN İSTİLASINDAN NASIL KORUMUŞ VE KURTARMIŞ İSEN, CUMHURİYETİN BUGÜNKÜ FEYİZLİ DEVRİNDE DE ASKERLİK TEKNİĞİNİN BÜTÜN MODERN SİLAH VE VASITALARI İLE MÜCEHHEZ OLDUĞUN HALDE, VAZİFENİ AYNI BAĞLILIKLA YAPACAĞINA HİÇ ŞÜPHEM YOKTUR.”
Okurken göz pınarlarımızı nemlendiren sözler!
Üç tarafı denizlerle dört tarafı ise hainlerle çevrili Anadolu’da yaşamak bu düşünceyi ayakta tutmakla mümkün.
Duvardaki yazıları okuduktan sonra Atamızın mozolesi önüne gelip hem saygı duruşunda bulunduk hemde Ata’mızın aziz ruhuna fatihalar okuyup dualar ettik.
Yıllar önce Prof. Dr. Haydar Baş hocamız Anıtkabiri ziyaret ettiğinizde tarihe geçen “Abdestli olacaksınız ve dualar edeceksiniz!” demişti.
Bizde öyle yaptık…
Ataürk’ü tanımayan, anlamayan gafillere şunu söylemek isteriz ki; bu topraklar üzerinde bağımsız bir ülkenin evlatları olarak yaşıyorsak, ezanlar okunup, camilerde namaz kılabiliyorsak, ay yıldızlı bayrağımız göklerde dalganıyorsa Ata’mızın sayesinde!
Mozolenin tam önündeyiz…
Adeta birbirleriyle yarışan ve alanı dolduran yaşlı-genç ziyaretçilerin resim çekilme adetine bizde katılarak ayrıldık bu alandan.
Anıtkabir müzesi, Atamızın okuduğu kitapların sergilendiği bölüm ve Sakarya ile Çanakkale savaşlarının yapıldığı cephelerdeki canlandırmalar etkileyiciydi.
Siperlerde şehit düşen mehmetçikler, onlara yardıma koşan sıhhiyeciler, tank ve top seslerinin arka fondan verilmesi o çetin kurtuluş savaşı mücadelesinin izlerini günümüze taşıyordu.
Kendisinden güçlü düşman ordularının karşısında Türk ordusunun kazandığı zaferler ayrıntılı olarak bu müzede sergileniyor.
Her gittiğimde farklı duygular yaşıyorum. İçimde tarihe ve atamıza olan özlem ve saygım artıyor.
Pazar günü olmasına rağmen Ata’mızın ziyaretçileri hayli fazlaydı.
Müzenin önünde uzun kuyruklar vardı.
Ata’mızın kullandığı eşyalar, arabalar ziyaretçilerin ilgi odağıydı.
Bir kez daha şahit oldum ki değişen dünyada ve konjoktürde Ata’mızı araştırıp tanıyan ve anlayan yurttaşlarla dolup taşıyor Anıtkabir.
Bir saat planladığımız bu ziyaretten ancak 2,5 saatte çıkabildik.
Geldiğimiz aslanlı yoldan dönerken askerlerin nöbet değişimi vardı.
Nöbeti devreden ve teslim alan mehmetçiklerin omuzlarındaki tüfeklerle yeri göğü inleten yürüyüşleri,başlarındaki komutanlarının yüksek sesli komutları bizim gibi tüm ziyaretçilerin ilgisini çekti.
Daha çok Haktan Hasan’ın ilgisini çekmiş olmalı ki askerleri uzun süre takip etti.
Zaman su misali akıp geçti Ankara’da…
Yüce Atam nur içinde yat!
Ailece yaptığımız bu ziyarette bizleri yalnız bırakmayan ablam Hakime’ye kardeşim Önder’e teşekkür ederek döndük Eskişehir’e…
İmsak | 05:41 | ||
Güneş | 07:09 | ||
Öğle | 12:13 | ||
İkindi | 14:44 | ||
Akşam | 17:07 | ||
Yatsı | 18:30 |