16.02.2013, 16:35
AY DOĞARKEN UYUYAMAM
Vampir filmlerine sardım son zamanlarda. Alacakaranlık, Yeniay, Tutulma, Şafak Vakti. Ölüleri yiyen, dirilerin kanını içen soğuk varlıkların iç dünyalarını anlamak istedim. Gerçekten var mıydılar? Hala yaşıyorlar mı, her daim aramızdalar mı, öyleyse niye içlerinden birine rastlamadım? Yoksa Mastra’da karşılaştığım mezarlıkları söktürenler literatürdeki zamanın ruhuna uygun yarı insan vampirler mi? Dikkat ettik de mezar sökümleri ayın on üçüncü günlerine denk geliyordu. Birkaç gün önce bir telefon aldık. Yine mezar sökülmüştü. “Ne gün?” diye istem dışı soruverdik. “On üç Ocak ” dendi. Hüsnü Dede o gün çıkarılmış mezarından. Ayın on üçü; tam dolunay zamanı. Bunlar onlar mı? Onlar değilse bunlar kim? Eğer bunlar onlarsa yine de bir yanlışlık var. O soğuk varlık; insan yiyen vampirler çok düzgün yaratıklar; ayak oyunu, dedikodu, şantaj, yalan, dolan yok onlarda. Kana susayınca dosdoğru gelip sizi yiyor. Daha anlaşılır, daha dürüstçe bir yaklaşım. Haklarında daha fazla bilgi edinerek Mastra’da ölülerin kemikleri üzerinden hayatını sürdürenleri anlamak istedim. İnsan soyuna yakıştıramadığım, yakıştıramadığım içinde taşıyamadığım bu ağırlığı bu tuhaflığı bir yerlere yaslamak istedim. Hindistan’da yaşayan Aghoriler diye bir kabile varmış mesela. Aghoriler ölülerini yiyormuş. Gümüşhane’nin Mastra Köyü’ndeki mezarlıkların haracını yiyen, toprağın terini içtikten sonra, toprağın altındaki ölülerin kemiklerini pazara çıkaran; siyaset-din-ticaret üçgeninin önde gidenleriyle, Hindistan’daki ölülerini yiyen Aghoriler arasında genetik bir bağ olabilir mi?
Son zamanlarda hayatımın olağan akışına vampir filmlerini sıkıştırdım. Dirilerden sonra ölüleri yemek nasıl şey? Bu yüzden mi, ölüler hortlar, zombiler vardır. İnsan kanı dişe değince bu kadar mı kendinden geçer soğuk ve bir o kadarda etkileyici, esrarengiz varlıkları.
Filmlerde insan kızı vampir oğluna aşık olur. Tutkulu bir aşk yaşarlar ve evlenirler. İnsan kızı dönüşür vampir olur. Birde çocukları doğar. Kanlı yok oluşlar yerine, diriliş, sonların yerine başlangıçlar vardır. Sevgi galip gelir. Son günlerde vampir filmlerine dadandım. İnsanın varoluşundaki sorunu bulurum belki. Filmin kahramanı gibi sizde dönüştüğünüzü, başkalaştığınızı hissediyorsunuz. Başka bir boyuta geçiyor; kendinizi sıradan insanların gündelik yaşamdaki sıkıcı uğraşlarından çok daha başka bir durumda buluyorsunuz. Bir üst varlık olan siz; kira derdi, kredi kartı taksiti, trafikte kalma, yemek, çalışma gibi tüm gereksizliklerin uzağındasınız. Sanki siz hiç bunlara tabi değilsiniz. Yaşamınızı kısıtlayan her şeyden yukarda bir yerde duruyorsunuz. Tüm bunları delice bir tutkuyla içinizde yaşıyorsunuz. Harekete geçiyor, mühürleniyorsunuz, her şey olmaya hazırsınız. Canlı bir varlık olduğunuzu hissettiren bu duygu içinizi sıcak tutuyor. Canlı ve soğuk bir varlığın sıcaklığı damarlarınızda dolaşıyor. Konumuz film eleştirisi yazısı yazmak değil.
Oda başkanı gibi pestil ile madeni Dünya pazarına yüzde 2 bin artışla ihraç ederek, “ne mutlu, ne kutlu” zafiyetine düşecek de değiliz. Başkası çıkıp diyebilir ki, o pestilin yapıldığı dutla, ceviz her iki siyanür havuzuna ne kadar mesafede, Almanya alıyor mu, pestilinizi? Gümüşhane’yi ne bulduysa içine konduğu pestile çevirenler, her yaptığı sevimsizliği “güzellik” diye basın aracılığıyla sırımaya çalışırken, Almanya’nın bebek maması yapmak için zirai ilaç kullanılmayan içi kurtlu elma aradığını ve fazla değil on on beş sene evvel sadece Gümüşhane’de bulduğunu biliyorlar mı? Bugün, verin bütün yılın mahsulünü Almanya’ya bedava, bakın bakalım bir tek göbek elmasını sınırdan geçirebilir misiniz? Son günlerde vampir filmleri izliyorum. İnsandaki varoluş sorununu bir tarafa yaslamak için. Açıkça ifade etmek gerekirse vampirler tuhaflıktan yana daha ileride değiller.
Son zamanlarda hayatımın olağan akışına vampir filmlerini sıkıştırdım. Dirilerden sonra ölüleri yemek nasıl şey? Bu yüzden mi, ölüler hortlar, zombiler vardır. İnsan kanı dişe değince bu kadar mı kendinden geçer soğuk ve bir o kadarda etkileyici, esrarengiz varlıkları.
Filmlerde insan kızı vampir oğluna aşık olur. Tutkulu bir aşk yaşarlar ve evlenirler. İnsan kızı dönüşür vampir olur. Birde çocukları doğar. Kanlı yok oluşlar yerine, diriliş, sonların yerine başlangıçlar vardır. Sevgi galip gelir. Son günlerde vampir filmlerine dadandım. İnsanın varoluşundaki sorunu bulurum belki. Filmin kahramanı gibi sizde dönüştüğünüzü, başkalaştığınızı hissediyorsunuz. Başka bir boyuta geçiyor; kendinizi sıradan insanların gündelik yaşamdaki sıkıcı uğraşlarından çok daha başka bir durumda buluyorsunuz. Bir üst varlık olan siz; kira derdi, kredi kartı taksiti, trafikte kalma, yemek, çalışma gibi tüm gereksizliklerin uzağındasınız. Sanki siz hiç bunlara tabi değilsiniz. Yaşamınızı kısıtlayan her şeyden yukarda bir yerde duruyorsunuz. Tüm bunları delice bir tutkuyla içinizde yaşıyorsunuz. Harekete geçiyor, mühürleniyorsunuz, her şey olmaya hazırsınız. Canlı bir varlık olduğunuzu hissettiren bu duygu içinizi sıcak tutuyor. Canlı ve soğuk bir varlığın sıcaklığı damarlarınızda dolaşıyor. Konumuz film eleştirisi yazısı yazmak değil.
Oda başkanı gibi pestil ile madeni Dünya pazarına yüzde 2 bin artışla ihraç ederek, “ne mutlu, ne kutlu” zafiyetine düşecek de değiliz. Başkası çıkıp diyebilir ki, o pestilin yapıldığı dutla, ceviz her iki siyanür havuzuna ne kadar mesafede, Almanya alıyor mu, pestilinizi? Gümüşhane’yi ne bulduysa içine konduğu pestile çevirenler, her yaptığı sevimsizliği “güzellik” diye basın aracılığıyla sırımaya çalışırken, Almanya’nın bebek maması yapmak için zirai ilaç kullanılmayan içi kurtlu elma aradığını ve fazla değil on on beş sene evvel sadece Gümüşhane’de bulduğunu biliyorlar mı? Bugün, verin bütün yılın mahsulünü Almanya’ya bedava, bakın bakalım bir tek göbek elmasını sınırdan geçirebilir misiniz? Son günlerde vampir filmleri izliyorum. İnsandaki varoluş sorununu bir tarafa yaslamak için. Açıkça ifade etmek gerekirse vampirler tuhaflıktan yana daha ileride değiller.
Sevim Dabağ
P.K.171 Şişli/İstanbul
2
az bulutlu
Namaz Vakti
23 Kasım 2024
İmsak | 05:42 | ||
Güneş | 07:11 | ||
Öğle | 12:14 | ||
İkindi | 14:44 | ||
Akşam | 17:06 | ||
Yatsı | 18:30 |