02.02.2012, 20:25
VİCDAN - CÜZDAN ve ERDEMLİLİK
İnsan, vicdani ve ahlaki açıdan doğru ve yanlışı, iyi ile kötüyü ayırt etme melekelerine sahip olarak yaratılmış bir varlıktır. Vicdan dediğimiz içsel duygu, bireyi yanlış ve kötü bir eylem yapması halinde, kendisini uyarır. Hatta kendi kendisiyle bir iç hesaplaşma yapar olay kötü ve yanlışsa kınar; yapılan hareket doğru, iyi ve güzelse kendinle övünür ve takdir eder. Bu duyguları her insan kendi içinde yaşar.
Vicdan din dışı bir kavram olarak karşımıza çıkar. Ahlaki kuralların koruyucusu her zaman kanunlar olmayabilir. Vicdan denilen manevi duygu, ahlaki eylemlerimize yön verebilir ve otokontrol mekanizması vazifesini görebilir. Dolayısıyla insan ahlaki yapısına ve vicdani duygularına göre değişebilir. Yüce yaratıcı insanlara akıl verdiği için her insanın, kendi iç dünyası yani içsel güdüleri ile yaşanan ve karşılaşılan olayları algılama biçimi de farklıdır. Öyle ki, dünyada yaklaşık yedi milyar insan yaşamakta ve her insan farklı düşünebilmektedir. Ancak dil, din, tarih, kültür ve ırk gibi olgular birliği ile millet olmanın ortak değerleri etrafında kümelenerek beraber bir yaşam sürdürür.
Erdemli insanlar yaptıkları bir haksızlık veya yanlış bir eylemin sonucunda vicdan azabı çekeceklerini bilirler. Vicdan azabı bireyi rahatsız eder. Onun içindir ki, birey yapığı haksızlığı veya yanlışı düzelterek vicdanen rahatlamaya çalışır. Bu durum bazen mümkün olur ama bazen de haksızlık giderilemediği ve yanlış düzeltilemediği için ömür boyu acı çekilebilir. Tabi bu dediklerimiz erdemli insanlar için geçerlidir. Gelecekte vicdan azabı çekmemek için Yüce Allah Celle Celaluhu’nun ipine sarılmak ve içinde yaşadığın milletin milli manevi değerleri ile hareket etmek gerektir. Günümüzde ise tam aksine çıkar ipine sarınılmaktadır. Sarılmaktan öte birde;
- Neden çıkarlarınızı düşünmüyorsunuz?
Şeklinde de telkinde bulunup toplum dengelerini bozuyorlar. Zaten bir topluma ben(cillik) virüsü girmişse o toplumun ıslahı artık çok zordur.
Birey içinde yaşadığı topluma göre anlam ve değer kazanır. Ve birey içinde doğup, içinde yaşadığı millet düzeyine erişmiş toplumun varoluş değerleri, bu değerlerin devamı ve bekası için nelerin gerekip, nelerin gerekmediğini ve ayrıca üzerine düşen hizmet ve vazifelerin akla, bilgiye ve toplumun ortak değerlerine dayanan duygulara, kanaatlara sahip olmalıdır. Bu durum bireyin içinde yaşadığı millet adına insani, ahlaki ve vicdani bilincinin farkında olması anlamındadır.
Vicdan, menfaatçi olmuş ve cüzdanında içine girmişse yapılabilecek olan öncelikle bu duruma düşenleri uyarmaktır. Bizde insan olarak bu anlamda uyarılarımızı dilimizin döndüğünce, elimizin yettiğince yapıyoruz. Ancak ikazları dikkate almayanlar için yapılacak tek şey (Elhamdülillah) Müslüman olarak Yüce Allah Celle Celaluhu’ya havale etmektir. Çünkü o insanlar için artık doğru, sadece kendilerinin yaptıklarıdır. Kendilerine menfaat sağlamayan hiçbir şey onlar için doğru değildir. Öyle ki, benlikleri ile menfaatleri özdeş haline gelir ve artık tek doğruları olur. Bu durumdan Allah’a sığınırım.
Fakat gelin görün ki günümüzün acı gerçeği olarak maalesef vicdanlarını menfaat ve cüzdan arasına koyanları sıkça görmekteyiz. Görmenin ötesinde paye vererek ödüllendirmekteyiz. Hiç sevmediğim bir sözdür; “reklamın iyisi kötüsü olmaz”. Fakat gerçek Vicdanlarını çıkarları doğrultusunda cüzdanlarının arasına koyanlar her ortamda olabiliyorlar ve işin kötü yanı itibar görüyorlar. Toplumun her katmanında bu tipleri görmek mümkündür. Bukalemun gibidirler.
Düşünebiliyormusunuz? Zat, her türlü yanlışı yapıyor ve bu durumu da herkesçe de biliniyor. Hatta yanlışlarını fütursuzca devam ettiriyor. Böyle birinden doğruyu beklemekte mümkün değilken onların her alanda karşımıza paye alarak çıkmaları bir garabet değilmidir?
Vicdan ve cüzdan garabetini yaşayanların da bir gün öleceği gerçeği unutulmamalıdır. Onların bu garabetliklerine paye vererek ortak olanlarında akıbeti aynıdır. Dolayısıyla vebale ortak olmakta ayrı bir garabettir. Bu anlamda Sokrates’in bir sözü ile yazımızı sonlandıralım.
“ZİRA EY İNSANLAR, ÖLÜMDEN KORKMAK BİR İNSANIN BİLMEDİĞİ ŞEYİ BİLDİĞİNİ SANMASIDIR Kİ, SADECE AHMAKLIKTIR. HİÇ KİMSE ÖLÜMÜN İNSAN İÇİN NİMET OLUP OLAMADIĞINI BİLEMEZ; HÂLBUKİ EN BÜYÜK FENALIKMIŞ GİBİ ONDAN KORKARLAR.
CEHALETİN EN ÇİRKİN ŞEKLİ, İNSANIN BİLMEDİĞİ BİR ŞEYİ BİLİR SANMASI DEĞİLMİDİR?”
Belki birilerine küpe olur.
Vicdan din dışı bir kavram olarak karşımıza çıkar. Ahlaki kuralların koruyucusu her zaman kanunlar olmayabilir. Vicdan denilen manevi duygu, ahlaki eylemlerimize yön verebilir ve otokontrol mekanizması vazifesini görebilir. Dolayısıyla insan ahlaki yapısına ve vicdani duygularına göre değişebilir. Yüce yaratıcı insanlara akıl verdiği için her insanın, kendi iç dünyası yani içsel güdüleri ile yaşanan ve karşılaşılan olayları algılama biçimi de farklıdır. Öyle ki, dünyada yaklaşık yedi milyar insan yaşamakta ve her insan farklı düşünebilmektedir. Ancak dil, din, tarih, kültür ve ırk gibi olgular birliği ile millet olmanın ortak değerleri etrafında kümelenerek beraber bir yaşam sürdürür.
Erdemli insanlar yaptıkları bir haksızlık veya yanlış bir eylemin sonucunda vicdan azabı çekeceklerini bilirler. Vicdan azabı bireyi rahatsız eder. Onun içindir ki, birey yapığı haksızlığı veya yanlışı düzelterek vicdanen rahatlamaya çalışır. Bu durum bazen mümkün olur ama bazen de haksızlık giderilemediği ve yanlış düzeltilemediği için ömür boyu acı çekilebilir. Tabi bu dediklerimiz erdemli insanlar için geçerlidir. Gelecekte vicdan azabı çekmemek için Yüce Allah Celle Celaluhu’nun ipine sarılmak ve içinde yaşadığın milletin milli manevi değerleri ile hareket etmek gerektir. Günümüzde ise tam aksine çıkar ipine sarınılmaktadır. Sarılmaktan öte birde;
- Neden çıkarlarınızı düşünmüyorsunuz?
Şeklinde de telkinde bulunup toplum dengelerini bozuyorlar. Zaten bir topluma ben(cillik) virüsü girmişse o toplumun ıslahı artık çok zordur.
Birey içinde yaşadığı topluma göre anlam ve değer kazanır. Ve birey içinde doğup, içinde yaşadığı millet düzeyine erişmiş toplumun varoluş değerleri, bu değerlerin devamı ve bekası için nelerin gerekip, nelerin gerekmediğini ve ayrıca üzerine düşen hizmet ve vazifelerin akla, bilgiye ve toplumun ortak değerlerine dayanan duygulara, kanaatlara sahip olmalıdır. Bu durum bireyin içinde yaşadığı millet adına insani, ahlaki ve vicdani bilincinin farkında olması anlamındadır.
Vicdan, menfaatçi olmuş ve cüzdanında içine girmişse yapılabilecek olan öncelikle bu duruma düşenleri uyarmaktır. Bizde insan olarak bu anlamda uyarılarımızı dilimizin döndüğünce, elimizin yettiğince yapıyoruz. Ancak ikazları dikkate almayanlar için yapılacak tek şey (Elhamdülillah) Müslüman olarak Yüce Allah Celle Celaluhu’ya havale etmektir. Çünkü o insanlar için artık doğru, sadece kendilerinin yaptıklarıdır. Kendilerine menfaat sağlamayan hiçbir şey onlar için doğru değildir. Öyle ki, benlikleri ile menfaatleri özdeş haline gelir ve artık tek doğruları olur. Bu durumdan Allah’a sığınırım.
Fakat gelin görün ki günümüzün acı gerçeği olarak maalesef vicdanlarını menfaat ve cüzdan arasına koyanları sıkça görmekteyiz. Görmenin ötesinde paye vererek ödüllendirmekteyiz. Hiç sevmediğim bir sözdür; “reklamın iyisi kötüsü olmaz”. Fakat gerçek Vicdanlarını çıkarları doğrultusunda cüzdanlarının arasına koyanlar her ortamda olabiliyorlar ve işin kötü yanı itibar görüyorlar. Toplumun her katmanında bu tipleri görmek mümkündür. Bukalemun gibidirler.
Düşünebiliyormusunuz? Zat, her türlü yanlışı yapıyor ve bu durumu da herkesçe de biliniyor. Hatta yanlışlarını fütursuzca devam ettiriyor. Böyle birinden doğruyu beklemekte mümkün değilken onların her alanda karşımıza paye alarak çıkmaları bir garabet değilmidir?
Vicdan ve cüzdan garabetini yaşayanların da bir gün öleceği gerçeği unutulmamalıdır. Onların bu garabetliklerine paye vererek ortak olanlarında akıbeti aynıdır. Dolayısıyla vebale ortak olmakta ayrı bir garabettir. Bu anlamda Sokrates’in bir sözü ile yazımızı sonlandıralım.
“ZİRA EY İNSANLAR, ÖLÜMDEN KORKMAK BİR İNSANIN BİLMEDİĞİ ŞEYİ BİLDİĞİNİ SANMASIDIR Kİ, SADECE AHMAKLIKTIR. HİÇ KİMSE ÖLÜMÜN İNSAN İÇİN NİMET OLUP OLAMADIĞINI BİLEMEZ; HÂLBUKİ EN BÜYÜK FENALIKMIŞ GİBİ ONDAN KORKARLAR.
CEHALETİN EN ÇİRKİN ŞEKLİ, İNSANIN BİLMEDİĞİ BİR ŞEYİ BİLİR SANMASI DEĞİLMİDİR?”
Belki birilerine küpe olur.
2
az bulutlu
Namaz Vakti
23 Kasım 2024
İmsak | 05:42 | ||
Güneş | 07:11 | ||
Öğle | 12:14 | ||
İkindi | 14:44 | ||
Akşam | 17:06 | ||
Yatsı | 18:30 |
AMA NEREDE BU ŞİRANIN ERDEMLİ İNSANLARI?
ASIL SORU BU OLSA GEREK.
ADAMLAR KÖRLER SAĞIRLAR TOPALLAR BİRBİRİNİ AĞIRLAR HESABI. (BUNUDA DEYİM OLDUĞU İÇİN KULLANIYORUM.)
TABİ ANLAYANLAYABİLECEKLER İÇİN.
SUNUCULUK YAPAN VE GÜDEF BŞKNIYIM DİYE GEZENİN OLDUĞU YERDE RUHSAL OLGUNLUK?
VAY ABAM VAYYY……
YAZIK OLMUŞ GECEYE. NEDEN BURDA YAZDIM. KONU BAŞLIĞINDAKİ “EDEMLİLİK” KELİMESİNİN ÇAĞRIŞIMINDAN.
ASLINDA ORDA OLMAK VE ÇIPLAK GÖZLE GÖREREK ELİŞTİMEK İSTERDİM.
Selam ve muhabbetlerimle.