Türkiye'nin 'Yeni BDP'ye ihtiyacı var...
Yeni anayasa hazırlanmasında BDP'nin, toplumsal mutabakata dâhil olmasının bir anlamı, faydası var mı? Ben bu üç soruya da "evet" cevabını veriyorum. Tabii, bunun için BDP'nin PKK vesayetinden, hatta PKK esaretinden kurtarılması lazım. BDP bunu kendisi yapamaz. Çünkü KCK, PKK, BDP iç içe geçmiş yapılardır. Bu üçlü yapı ayrışmadan, BDP, gerçekten Kürt sorununun çözümünde bir aktör haline gelemez.
Krizler, bazen büyük fırsatları getirir. Kriz, iyi yönetilirse fırsata dönüşür. Terör örgütü, Doğu ve Güneydoğu'da evet, şiddet ve baskı yoluyla halkı sindirmiştir. Bu tespit, BDP'ye neden oy verildiğinin tek izahı olamaz. Ama kabul etmeliyiz ki, şiddet; PKK'nın, seçmen tabanını "ikna" etmesinde epey etkili olmaktadır. "Biz direnmesek, şiddet uygulamasak, kafa tutmasak, 'bunlar' Kürt sorununu çözmezler" gerekçesine inanan çok insan var.
Kürt sorunu var mı yok mu tartışmasına girmeyeyim. Kısaca şunu söyleyeyim: PKK terörü, Kürt sorununun çözümünü engelliyor, Kürt sorunu da, Kürt vatandaşlarımızın problemlerinin çözümünü engelliyor... Mesela, hükümet Güneydoğu'ya en büyük yatırımları yaptı/yapıyor, dil ve kültürel haklar konusunda da pek çok iyileştirme yapıldı ama bölgede en çok oyu yine BDP alıyor. En fazla belediye başkanlığını BDP kazanıyor. Çünkü siyasi Kürt hareketi, özellikle KCK organizasyonlarıyla gençlerden ve kadınlardan kendine önemli bir taban hazırladı. Mahalle mahalle, sokak sokak örgütlenmeye gidildi. "Hücre çalışmaları" ile liselerde hâkimiyet kuruldu. İlköğretime kadar inen ciddi bir yapılanma var. İstediğiniz hizmeti götürünüz, vatandaşın her derdini çözünüz, yapılan hizmetlerin, o insanlar için hiçbir anlamı yoktur. İşte Hakkâri. Pilot bölge olarak seçilmiş, ikna kampları bile kurulmuş.
Devlet, asayiş ve emniyet için vardır. Terör örgütü, Güneydoğu'da devletin zaafa uğradığını ilan etmek ve AK Parti'nin karizmasını çizmek için son bir hamle yaptı. BDP de ona çanak tuttu. Diyarbakır Silvan'daki pusuda 13 askerimizin şehit edilmesi, artık meydan okuma zamanının geldiğinin ilanıydı. Aynı gün Demokratik Toplum Kongresi'nin "demokratik özerklik" ilanı, "Özerk Kürdistan"ın da, taslak olmaktan çıktığının ilanıydı.
Devletten, milletten, hepimizden bu kafa tutmayı seyretmemiz, buna rıza göstermemiz, boyun bükmemiz istendi. PKK, KCK, BDP üçlüsü, böyle davranırken, ne 12 Eylül 2010 referandumundaki "evet"i anladı ne de 12 Haziran 2011'de AK Parti'nin yüzde 50 oyla yeniden iktidara gelmesini okuyabildi. Nasıl Ergenekoncular, yeni Türkiye'yi anlayamadıysa, bunlar da anlayamadı...
Terörle mücadelede "yeni dönem"i de, 1990'lara geri dönmek zannettiler. Şimdi bizim sözümüz BDP'ye. BDP, terörle mücadelede yeni bir dönemin başladığını kabullenmemekte direniyor. BDP'nin içinde şüphesiz herkes böyle değil. Fakat vesayetten/esaretten kurtulmak çok zor. Seslerini yükseltemezler ve şiddetle, yani PKK ile aralarına mesafe koyamazlar. Bence onları zorlamanın da anlamı yok.
Onları, Kürt sorununun çözümünde makul çizgiye getirecek olan, terörle mücadeledeki yeni dönem olacaktır. Terör örgütü zayıfladıkça, BDP'nin sivil konumu güçlenecektir. İpotekten, vesayetten kurtulmuş "Yeni BDP" ancak o zaman Meclis'te bir değer ifade edecektir. Yeni anayasa için elini taşın altına koyan, gerçek bir toplumsal mutabakat için anlamlı bir destek veren yeni BDP'ye, Türkiye'nin ihtiyacı var. Yeni BDP; ırkçılık yapan, sadece Kürtler üzerinden siyaset düşünen, vesayet altına sokulmuş bir parti değil, Türkiye'nin partisi olmayı önemseyen ve Türkiye'nin temel meseleleri için sadece demokrasi içinde çözüm arayan bir parti olabilir. İşte o zaman ismindeki "barış" ve "demokrasi" kelimeleri de bir samimiyet zeminine kavuşur.
BDP'liler bunu başarabilir mi? Başarmalılar, çünkü önlerinde başka yol yok...
İmsak | 05:41 | ||
Güneş | 07:09 | ||
Öğle | 12:13 | ||
İkindi | 14:44 | ||
Akşam | 17:07 | ||
Yatsı | 18:30 |