SUR-İYE’ DEN SUR’A
Başlangıçta herkes Mısır gibi köklü bir devletin Arap Baharı rüzgarına 8 ay dayanamadığını, dolaysıyla Suriye’de yönetimin en fazla 6 ayda düşeceğini öngörüp beklentilerini buna göre dizayn etmişken, Türkiye’nin bir adım önde olma görüntüsünden çok fazla rahatsızlık duyan dünya güçleri Esad’ın ömrüne ömür katma hamleleri üzerinde çalışarak Türkiye’ye sen 3 adım geri de dur dayatmasına girdiler.
Türkiye'nin başından beri Suriye politikası doğrudur.870 km den fazla sınırımızın olduğu üstelik bu sınırların Ankara antlaşmasına göre çizilirken iki kardeşten birisinin Türkiye diğerinin Suriye tarafında kaldığını farz edersek; akrabalık bağlarımızın üst düzey olduğu bu komşu devlette olası bir iç karışıklık sonrasındaki hükümet değişikliğinde bizim kenarda gözleyen olmamız düşünülmezdi. Km’lerce öteden oyun kurmak isteyen devletlere nispet bizimde orda yer almamız doğruydu. Bir yanlış var ki oda: Dış politikadaki Suriye ile olan düşüncelerimizi çok aşikâr ettik; çok hevesli göründük; çok fazla ortalarda boy gösterdik. Oysaki bu meselelerde daha soğukkanlı, arka plan çalışmaları gizli ve itidalli bir seyir izlesek, dünyanın bakışlarını üzerimize çevirmeden olayı kontrol altında tutmayı denesek daha doğru olacaktı. Dış politika dahil her işte coşkulu duygular ve nümayiş her zaman birisini rahatsız eder ve sizi kıskandırır. Kıskançlık ve hasetin ortaya çıkması düşmanı uyandırır ve harekete geçirir. Suriye ile ilgili basın yoluyla gerekli gereksiz demeçler ve söylemler bu azgın gurubu harekete geçirdi düşüncesindeyim. Madem Türkiye Suriye’de bu kadar istekli öyle ise biz Türkiye’yi de Suriye’ye benzetelim bu iş tamam olsun; Bölgesinde asıl güç Türkiye iken Arap baharıda neymiş diyen haçlı blok yeniden emellerini sarıldılar.
Surda ki çatışmalarda sivilleri gözeterek büyük bir kararlılıkla teröristleri şehirden kovmaya çalışan askerlerimiz kesinlikle başarılı olacaklardır. Sur, Suriye olmayacaktır. Çünkü daha 28 Şubat 2016 da Bölgenin partisi olduğunu iddia eden parti lideri S.T şöyle diyor. ”E bize gelin birlik olalım diyorlar;biz herhangi bir parti içinde birlik olamayız; Öyleyse gelin Türklük etrafında birlik olalım diyorlar; biz Türk' te değiliz.” Tam bu sırada yutkundu zannedersem gelin “Müslümanlık etrafında birlik olalım diyorlar biz Müslümanda değiliz” diyecekken vaz geçti. Dememiz Odur ki teröristler halktan birileri değiller. Marksist düşüncenin zaman ötesinden kalan kırıntıları ve Ermeni hayallerini bu topraklarda yeşertmeye çalışan güruh olarak halktan destek görmemeleri en büyük kazancımızdır.
Her şeye rağmen Avrupa ve İngiltere'nin başını çektiği güçler Türkiyeyi Suriye’ye benzetmek için çok çaba sarf etmeye devam edeceklerdir. Bundan kaçamayız; daha muhkem durmak ve ekonomik dengeleri koruyarak güçlü devlet imajımıza zarar getirmemeliyiz. Devletin ve vatandaşların gerekli gereksiz harcamalarını böyle zamanlarda gözden geçirmesi gerekir.
1953 yılında Dönemin başbakanı ABD ‘yi ziyarete gider yanındaki heyetle ABD yetkilileri ile görüşüp kredi talebinde bulunurlar. Dönemin ABD başkanı “krediyi nerde kullanacaksınız” diye sorunca “sanayileşmede kullanacağız” cevabını alır. Bunun üzerine ABD başkanı şöyle der: “Size sanayileşmek için kredi veremeyiz. Çünkü siz NATO’nun tarım ihtiyacını karşılayan tarım ülkesi olarak kalmalısınız . Avrupa’da yeteri kadar sanayileşen ülke var zaten” der. Bunun üzerine Menderes hükumeti ABD dönüşünden 1-2 yıl sonra Rusya ziyareti yaparak Rusya’dan kredi sözünü alırlar. Sonrasında ne oldu dersiniz?
-Üniversiteler hükumet aleyhtarı gösterilere başlar;sokaklar karışır.
-Gazeteler onlardan geri kalmaz.
-Ortalık toz duman olur ve sonrasındaki 60 ihtilali gerçekleşir.
Daha ne diyelim; SUR önemli yani…!!!
İmsak | 05:52 | ||
Güneş | 07:22 | ||
Öğle | 12:17 | ||
İkindi | 14:41 | ||
Akşam | 17:03 | ||
Yatsı | 18:27 |