SÖZÜMÜZ BİZİM
Yazıma Gazneli Hükümdarı Sultan Mahmud’un Hindistan’ a yaptığı seferlerden birinde yaşadığı olaydan feyiz alarak başlamak istiyorum. Sultan Mahmud çıktığı bu savaşın çok çetin geçeceğini hisseder, Allah’a dua etmeye başlar ve duasında derki ”Allah ım eğer bu savaşı kazanırsam, elde ettiğim tüm ganimetleri yoksullara dağıtacağım”. Savaşı kazanır ve büyük ganimetler ile ülkesine döner. Ganimetleri yoksullara, fakirlere dağıtmaya başlar. Yakınındaki komutanlardan biri yanına yakalaşarak “Sultanım bunlar çok değerlidir. Yoksullar bunlardan anlamaz basit olanlarını veriniz. Diğer kıymetli olanlarını,(altın, gümüş vs) hazineye koyunuz” der. Sultan Mahmud’un kafası karışır. Bunun üzerine özü-sözü bir olan âlim kişiyi yanına davet eder. Durumu ona anlatır. Bilge kişi ona “Allah’a bir daha işiniz düşmeyecekse sözünde durma, eğer düşecek ise ganimetleri kime vaat ettiysen onlara dağıt” der. Sultan Mahmud ganimetlerin hepsini dağıtır.
Bir başka açıdan, daha doğrusu Mehmet Akif’in hal dilinde; gelecekte çok büyük işler başaracak Altın Nesile ! “Ya söz verme ya da ne pahasına olursa olsun sözünü tut” diyerek çok önemli bir hakikati ders veriyordu. Peki, Akif’in bu denli sözünde durmasını, sözünün eri olmasını sağlayan etken neydi? Aslında bu sorunun cevabını bilmeyen yoktur. İman dolu bir yürek, samimi bir kişilik, yüksek bir ahlak ve erdemliliktir.
Şimdi soruyorum, kim verdiği sözde durmaz veya verdiği sözü kim yerine getirmez? Verdiğimiz sözü yerine getirmezsek yalan söylemiş olur muyuz?
Şahsiyeti oturmuş insanlar söz ve sır konusunda her zaman hassas davranmışlardır. Evet, insan söz vermeli ama asla sözünde yalancı çıkmamalıdır.
Millet olarak geçmişimizden gelen, mazimizden süzülen ve bizi biz yapan, hayatımızı anlamlı kılan değerlerimiz vardı; bunlardan birisi de sözünün eri ve esiri olmaktı. Hatta bu öylesine hayatımızda var ve canlı idi ki; atasözlerimizde ve deyimlerimizde dilden dile, günden güne, nesilden nesile akıyor ve bizi biz yapıyordu. Konuşurken dilimizle konuşuyor, konuşmamızı süslüyor ve fakat yüreğimizle konuşmayı, özü sözü bir olmayı ve yapmayacağımız veya yapamayacağımız şeyleri konuşmamayı, söz vermemeyi bir türlü akıl edemiyoruz.
Oysaki ağzımızdan çıkan bir söz; bizim bir iddiamızdır, kararımızdır, tavrımızdır. Önce bu sözün bilincinde olmalı, sonra sözümüzde istikamet ve istikrar sahibi olmalı ve iddianın ispat istediğini bilmeliyiz. Mahcup olacağımız, unutacağımız veya unutmuş görünmeyi seçeceğimiz, farklısını veya zıddını da aynı rahatlıkla söyleyeceğimiz sözü asla söylememenin arayış,gayret ve titizliğinde olmak zorunda değil miyiz? Sözünde durmamak kişilik yetersizliğidir. İnsanın onuruyla arasında çok ince bir çizgi vardır, o da sözdür. Hiçbir şey beni verdiğim sözden caydıramaz veya alıkoyamaz diyebiliyor muyuz? Azim, gayret ve sabırla yönetilen, gelişen büyük bir ülkenin insanlarıyız. Bu değişim ve gelişmişlikteki başarı, ülkesini güzel yöneten Liderin başarılı olması, verdiği her sözü yerine getirmesindendir.
İmsak | 05:40 | ||
Güneş | 07:08 | ||
Öğle | 12:13 | ||
İkindi | 14:45 | ||
Akşam | 17:08 | ||
Yatsı | 18:31 |