ŞORAY KIZIN ELLERİ
Haber bültenleri yoğun kar yağışı nedeniyle okul tatil edilen illeri sıralıyordu geçen sabah. Gümüşhane’de kar tatili edilen iller arasındaydı. Günün ilk ışıklarıyla yattığınız yerden kar tanelerinin havadaki dansının büyüsüne kapılıp; uzun uzun gökyüzüne doğru bakarken doğrulup pencereden gözlerinizi yere dikiyorsunuz. Yandaki binanın çatısında kar kalınlığı yirmi santim var yok. Derenin hemen karşısında başlayan dağın yamacındaki çam ağaçlarının dallarında topak topak kar birikmiş o kadar.Filmi geriye sarıyoruz.Kapısı çift kanatlı evin, anayola mesafesi otuz metre kadardı. Kar belinize kadar gelirdi. Adım atmak için bacaklarınızı olabildiğince yükseğe kaldırarak; o da güçlükle ancak yürüyebilirdiniz.Okul eve on dakika mesafedeydi. Yürüyerek gidilip, gelinirdi; ama uzaktan gelen çocuklar da yürürdü; çünkü o yıllarda okul servisi yoktu. Çok kar yağdığı günlerin sabahı anneler okul çantalarını yola kadar taşır, karla kaplı mesafede önden önden giderken bir yandan da çocuklara izlerinden gitmelerini tembihlerlerdi; ama dinleyen kim? Gövdeyi karın içine gömerdik.Şimdi yirmi santim kar yağdı diye “okullara kar tatili” haberini dinleyince o günleri anımsayıp, tebessüm ediyorsunuz ister istemez.Şoray kızın elleri kar tanelerinin arasından çıkıp geliyor.
Yağmurdere’nin Esenler Köyü’ne o yıl yani; 1992’de, hayatınız boyunca göremeyeceğiniz kadar çok kar yağmış ya da bana öyle gelmişti.
Aman ne kar!
Bir sonraki sene köye giden öğretmenin lojmanın altındaki tarlanın dibinde; çığ düşmesi sonucu öldüğü haberini almıştık. Hafif eğimli o tarlaya ne kadar kar düşmüştü demek ki.Yanakları kan damlası gibi on üç çocuktular;
Çetin, Huri, Savaş, Ramazan, Çiğdem, Şoray, Hayati, Gülsen, Sercan, Derya, İrfan, Nurşen ve Temel.
Birleştirilmiş eğitimle okuyorlardı.Çoğu kitaplarını muşambadan bir torbaya koyup; koltuğunun altına sıkıştırarak okula gelirdi. Soğuktan çatlayan o küçücük ellerinin üzerilerindeki çatlaklar hep kanardı. Ayaklarındaki kara lastiklerin içine dolan karlar çoraplarını ıslatır; tüm gün ıslak çorapların içindeki o minik ayaklar bumbuz; aklım çocukların kanayan ellerine, donan ayaklarına takılı güya ders işlerdik. Eğer rüzgar, “dumandan” yani kuzeyden “Gavras” yeni adıyla Kayabaşı Köyü tarafından eserse; o gün okulun kurşun rengine boyalı, koca silindir sobası bir türlü yanmaz; tüterdi. Soğukta ve duman altında çocuklarla sobayı yakmakla kaybettiğimiz zamanı gün sonuna eklerdik; ama çocuklar bundan çok sıkılır bir an önce eve dönmek için sabırsızlanır yine de seslerini çıkarmazlardı. Ders bitince yaydan çıkmış ok gibi okulun kapısından fırlayıp, koşarak evin yolunu tutarlardı. Kar tatili haberini izleyince; karlar arasında on üç mavi önlüklü, yanakları al rengi o çocuklarıma bir gün bile “kar tatili” vermediğimi anımsadım.
Kar, soğuk, yağmur, çamur onlar için; yapacaklarının önünde engel değil, hayatın olağan akışının bir parçasıydı sanki. Ondan mıydı, neydi? Bilmiyorum. Bir gün dahi “kar tatili” vermemiştim varya. Lastik ayakkabılarından giren karın dondurduğu o küçücük ayaklar aklımda takılı kaldı.
Aradan yirmi sene geçtikten sonra bu yıl; geçen Kasım’da Esenler Köyü’ne gittim. Sınıfın en küçüğü Huri büyümüş; çok güzel bir genç kız olmuştu. Fıstık yeşili, bal rengi karışımı gözleriyle onu nerede görsem tanıyacağımı düşünürdüm ta o yıllarda bile. Yanılmamışım. Öğrencilerimin çoğu köyden gitmiş, evlenip; çoluk çocuğa karışmışlar. Hiç biri ilkokuldan sonra okuyamamış. Yakın zamanda da belli yerler dışındaki köy okulları kapatılınca taşımalı eğitimle öğrenim görmüşler. Köyden kente göçler sonucu nüfus iyice azalınca kalan öğrenciler de kent merkezlerindeki yatılı okullara verilmiş. Şimdi köylülerden birinin; biri daha beş yaşında iki çocuğu kentteki yatılı okullardan birinde bu sene ilkokula başlamış. Annesi babası ise köyde yaşıyor. Henüz beş yaşındaki küçük kız; elleri çatlamadan, ayakları üşümeden, yüreği… Yüreğine bir şey diyemeyeceğim. Yarıyıl tatillinin gelmesini bekliyor. Bu sabah haberi duyunca o da yatağında doğrulup yanağını yapıştırdığı buğulu camın gerisinden uzun uzun gökyüzüne doğru bakarak zamanın gelmesini bekliyordur belki; kar tatilinde.
Sevim Dabağ
P.K. 171 Şişli /İstanbul
İmsak | 05:42 | ||
Güneş | 07:11 | ||
Öğle | 12:14 | ||
İkindi | 14:44 | ||
Akşam | 17:06 | ||
Yatsı | 18:30 |