Yeniçeri: AKP ve PKK'nın Seçim İttifakı
MHP Ankara Milletvekili Prof. Dr. Özcan Yeniçeri’nin 08.05.2013 Tarihinde PKK’nın Çekilme Stratejisi ve AKP/PKK İttifakıyla İlgili Olarak yaptığı Basın toplantısında sert konuştu
AKP İle PKK’nın Seçim İttifakı
Gelinen aşamada bölücü terörist Kürtçülerle (BDP/PKK) ve kendilerini İslamcı olarak niteleyen BOP eş başkanının ittifakı söz konusudur. Her iki zihniyette dünün İngiliz Muhibbilerine inat, “Eş Başkanlıkta”, Obamacılıkta ve ABD’ye yolculukta birbirleriyle yarışmaktadır.
PKK/AKP ittifakı ideolojik olduğu kadar stratejiktir de. Bu nedenle Oslo’da AKP, terörle müzakere ederken vardıkları mutabakatın gereği olarak PKK’nın üstüne gitmemiş, gizli bir ateşkes de ilan edilmiştir. Böylece bölgede asker adeta garnizonlara, polis karakollara ve devlet vilayet binasına hapsedilmiştir. TSK’nın eli tutulmuş PKK’ya her türlü örgütlenme imkânı sağlanmıştır. Süreç içinde AKP iktidarı KCK ve DTK’nın özgür biçimde örgütlenmesine izin vermiştir.
Başbakan Erdoğan’ın temsilcisi olarak MİT müsteşarı Hakan Fidan’ın Oslo görüşmeleri sırasında PKK’ya yaptıkları yardımı ve katkıyı şöyle açıklamıştır; PKK’yı kastederek “geliştirilen bir özgürlük alanı açıldı… Bir noktaya kadar tolare edebiliyorsunuz çünkü dediğim gibi alandaki valiler emniyet müdürleri bu noktada gerçekten çok değerli insanlar. Yani şu anda sizi bilmiyorum spesifik olarak isim vererek şikayet edebileceğiniz şu adam düşmandır bu adam şeydir...”.
Bu sözler, AKP’nin PKK’lı ya da PKK’ya dost bürokratları bölgede görevlendirdiğinin açık kanıtıdır. PKK/KCK’nın alan hâkimiyeti sağlayacak biçimde örgütlenmesi, bölgede otorite haline gelmesi, paralel bir Kürt çatı devleti yapılanmasına gitmesi ve özerklik ilan etmesi hep AKP iktidarı zamanında ve bu sayede mümkün olmuştur.
AKP İle PKK’nın Gizli İttifakı
AKP ile PKK’nın birbirlerini, Türkiye Cumhuriyeti’ne ve TSK’ya karşı koruyup kolladıklarını İmralı canisinin şu sözleri ifşa etmektedir: “Biz AKP’yi çıkartan gücüz… Biz AKP’ye iktidarı altın tepside sunduk”. Bu sözler gerçeği yansıtmasa bile tarafların birbirlerini nasıl algıladıklarını göstermesi bakımından ilginç ve önemlidir.
Türkiye’ye karşı Öcalan ile Erdoğan’ın stratejik ittifakını ise İmralı’daki katil şöyle izah ediyor: ”Biz Tayyib Bey’in başkanlığını destekleriz. Biz AKP ile bu temelde başkanlık ittifakına girebiliriz”. Bu sözler de Başbakan Erdoğan’ın “çözüm süreci” aşkının nereden nüksettiğini açıklar niteliktedir.
Yeni Anayasa, başkanlık sistemi, Cumhurbaşkanlığı seçiminin yaklaşması AKP’yi iyice panikletirmiştir. Başbakan Erdoğan, MHP ve CHP’yi yeni anayasa konusunda ikna edemeyince ideolojik müttefiki olan PKK/ÖCALAN ikilisine, ‘denize düşen yılana sarılır’ stratejisi bağlamında sarılmıştır.
AKP İle PKK İttifakının Somut Kanıtları
“Silah bırakılacak, kan duracak” söylemleri adı altında AKP iktidarı, PKK’lı teröristleri silahlarıyla geldiği Kuzey Irak’taki kamplara gitmelerine ikna edebilmiştir. Başbakan Erdoğan da buna karşın, İmralı’daki terörist ele başısını doğrudan devletle muhatap etmiştir.
Terörist başının, TC yerine “Ortadoğu Toplumcu Konfederasyon”u kurulması talebine 2023 yılında, Osmanlı’daki “Lazistan/Kürdistan” temelindeki benzer “eyalet sistemine” geçilebileceğini Başbakan Erdoğan bizzat açıklamış bulunmaktadır!
Koskoca Türkiye Cumhuriyetine, terörist başı “Akil adamlar komisyonu kur!” demiş, AKP gereğini yapmış. PKK’lıların geri çekilmesi “TBMM’nin kararıyla olacak” demiş. AKP, ‘TBMM’de çözüm sürecini izleme komisyonu’ kurdurmuş. KCK Öcalan dayatması gereği istenilen dilde savunma hakkı yasası çıkarılmış, Özerk Yönetime kapı açan Büyük Şehir Belediye Yasası uygulamaya geçirilmiştir.
Olgular, AKP/PKK ortaklığının çözüm değil seçim ortaklığına işaret etmektedir. Halktan yüzde elli oy almış bir iktidarın, içine düştüğü hazin tablo budur.
Başbakan Erdoğan PKK’yı Masum Muhatap Olarak Gösteriyor
Terör örgütünü Kandil’deki ele başısı 8 Mayıs tarihi itibarıyla terör örgütü mensuplarının, başbakanın “silahlarını gömsünler/silahsız gitsinler” çağrısına inat silahlarıyla birlikte ülke sınırları dışına çıkacağını açıkladı.
Başbakan Erdoğan, teröristlerin silahlarımızı sırtlar gideriz. Kendimizin uygun gördüğü “8 Mayıs tarihinde çekilmeyi başlayacağız” diyor.
Başbakan Erdoğan’ın PKK’ya karşı hiç ses çıkmıyor. Sessizliğe bürünüyor. AKP/PKK ittifakı zarar görür diye alttan alıyor. Söylediklerini hiç dikkate almayan hatta meydan okuyan PKK’ya karşı yutkunuyor.
Tayip Erdoğan, halkın PKK’ya karşı olan nefretini ve kinini dengelemek için MHP’yi saldırıyor, geçmişi suçluyor. PKK’yı sözünün eri bir masum bir muhatap olarak görüyor ve gösteriyor.
Başbakan Erdoğan’a Göre Öcalan Barışçı, TSK Sabotajcı
Başbakan Erdoğan’ın, PKK’yı yasallaştırma ve siyasallaştırma bağlamında ilan ettiği “çözüm süreci”nin sabote edilmesiyle ilgili endişelerini dile getirmişti. Tayip Erdoğan, İmralı’nın yani terörist Öcalan’ın 1999 yılında çekilme kararıyla ilgili olarak şunları ifade etmiştir: Öcalan’ın, 1999’da da “Türkiye içindeki terörist unsurların derhal ülke dışına çıkma çağrısı yaptı. Türkiye içindeki unsurlar sınır dışına çıkmaya başladı. Ama birileri yurt dışına çıkan teröristlere operasyon düzenleyerek, 500 teröristi etkisiz hale getirdi. Çekilme süreci tam anlamıyla sabote edildi” diyor.
Başbakan Erdoğan’ın, Öcalan ile başlattığı ve adına çekilme süreci dediği projesini garantiye almak için bu sözleri sarf ettiği anlaşılıyor. Bu suçlamalar terörle mücadele edecek olanlara yönelik açık bir tehdit içermektedir. Başbakan adeta kim ki silahlı ya da silahsız çekilen PKK’lılara müdahale ederse onu “süreci sabote” etmiş olur. O halde sınırların dışına çıkan teröristlerle karşılaşan güvenlik mensupları “süreci sabote” etmemelidir!
Elinde ya da belinde silahıyla Mehmetçik katillerine sınırı geçerken müdahale edilirse “süreç”; edilmezse “anayasa ve yasalar” sabote edilmiş oluyor.
Tayip Erdoğan, açıkça 1999 yılında teröristlere yapılan müdahaleyi barışın sabote edilmesi olarak niteleyerek ayın şeyin 2013 yılında da tekrarlanması halinde bunun da barış sabote edilmesi olarak sayılacağını belirtmiş olmaktadır. Böylece Erdoğan, geri çekilecek teröristlere müdahale edilmemesi için TSK’ya gözdağı ve talimat vermiş oluyor. Böylece iktidar, sözde çekilme sürecini garanti altına almış oluyor.
Başbakan Erdoğan’a göre; terör örgütü “çekilmek”, teröre son vermek ve barış istiyor. Buna karşılık teröristlerle mücadele eden güvenlik güçleri, teröristlere yerli-yersiz, zamanlı-zamansız müdahale ederek onları etkisiz kılıyor ve süreci sabote ediyor!
Teröristlerin etkisiz hale getirilmesini iktidar, hem yanlış hem de komplo olarak görüyor. Bu görüşlerin benzerlerini PKK’nın İmralı’daki ele başısı da sık sık dile getirmişti. Belki de Erdoğan’a da PKK terör örgütüne de bu tür bir stratejik mühimmatı hep aynı kaynak veriyor!
Terör örgütü değil derin yapıların -ki başbakan buna “birileri” diyor- terörün bitmesini istemiyor! Bu “birileri” terör örgütüne operasyon düzenleyerek barışı zehirliyor.
Bu “birileri”nin kim olduğunu Erdoğan açıklamıyor ama ima ediyor. Terör örgütüne 1999’da da operasyonu güvenlik güçleri düzenlediğine göre Başbakana göre çekilme sürecini TSK ya da içindeki derin yapılar (!) sabote etmiş oluyor!
Tayip Erdoğan’a göre PKK’yla mücadele etmiş olanlar gerçekte çekilme sürecini sabote eden suçlulardır. Bu sözlerle Erdoğan, adeta PKK’yı aklarken TSK’yı hem suçlamakta hem de tehdit etmektedir. Süreci sabote etmeyin! PKK elini-kolunu sallayarak sınırdan çıkıp kamplarına sağ/salim ulaşsın...
Bu sözleri bir PKK’lı ya da PKK’nın avukatı yapmış olsa yadırganmaz. İddia Türkiye Cumhuriyetinin Başbakanından gelince işin rengi değişiyor. Bu tür iddialar ancak PKK’yı aklamak ve motive etmek, onunla mücadele edenleri ise suçlamak ve karalamak amacıyla yapılabilir.
Başbakan Erdoğan, PKK terör örgütünü överken MHP’yi de suçlamayı ihmal etmiyor. MHP’nin ortağı olduğu hükümetin terör örgütünün toparlanması için fırsat sağladığını iddia ediyor. Tayip Erdoğan bir yandan terör örgütüne operasyon düzenleyerek beş yüz teröristin, çekilme sürecinde etkisizi hale getirilmesini sabotaj olarak niteliyor diğer yandan da MHP’nin ortak olduğu hükümetin terör örgütünün toparlanması için fırsat yarattığını söylüyor.
Kendi içinde çelişki içeren bu sözler iftira ötesi suçlamalardır. Tayip Erdoğan, kendi yaptıklarını MHP’nin yaptığını sanıyor.
Türkiye’nin Gündemini PKK/İmralı Bloke Etmiştir!
İmralı’daki caniyle görüşmelerin başlandığının açıklamasıyla birlikte Türkiye’nin gündemini PKK ve İmralıda yatan cani adeta bloke etti. Öcalan ile BDP’lilerin görüşmeye gitmesi, mektupların Kandil’e ulaştırılması, İmralı’da konuşulanların sızdırılması, terörist başıyla görüşmeye giden yeni heyetlerin İmralı yolunu tutması, silah bırakıyor, bıraktı, çözüm, barış, çekildi, çekiliyor tartışmaları Türkiye’nin gündemini kapattı.
Bu arada AKP’nin, PKK’nın ve Öcalan’ın imajını düzeltmek ve Türk Milletini PKK’yla görüşmeler zilletine ikna etmek üzere Akil Adamlar tayin etmesi ve bunların Anadolu’ya gönderilmesi de gündemin pekiştirilmesini sağladı.
PKK ve İmralı pazarlıkları bu defa Akil adamlar üzerinden yürütüldü. Hükümetin yaptıkları doğrudur, bunu tartışmak barışa zarar verir, bu sürece karşı çıkmak barışa karşı çıkmaktır.
Karayılan: Çekildik, Çekileceğiz, Çekiliyoruz!
Murat Karayılan, 25 Nisan tarihinde 8 Mayıs’ta çekilmeyi başlatacağız, dedi. Karayılan çekilme sürecinin aylar alacağını da sözlerine ilave etmeyi ihmal etmedi. Silahlı çetenin başı çekilme ile birlikte silah bırakmayı da şartlara bağladı. Silah bırakmayı, Anayasa, Öcalan/KCK dahil herkes için af, kimlik, özerklik ve statü tanınması gibi şartlara bağladı.
Karayılan, aslında çekilmeden değil çekilmenin başlamasından söz etti. Başbakan “silahlarını gömsün gitsinler” dedi. Karayılan “silahlarla birlikte gideceğiz” diyerek meydan okudu. Silahlı-silahsız gitme, Karayılan önce anayasal düzenleme sonra silah bırakma temelinde sürecin işleyeceğinden söz etti. Başbakanın danışmanlarından has AKP’li Akdoğan, Karayılan yanlış anladı, önce silahı bırakılacak sonra düzenlemeler yapılacak anlamına gelen sözler etti.
Bunlar pazarlık değilse, pazarlık nedir?
8 Mayıs yani bugün, kalabalık bir gurup teröristin Kuzey Irak’taki kamplarında ya da yürürken gösteren fotoğrafın PKK tarafından servis edilmesi çekilmenin başladığının kanıtı olarak sunulacak. PKK avanesi ve çözüm süreci goygoycuları bayram yapacaklardır.
Demirtaş “bölgede geri çekilme konusunda büyük bir hassasiyet var…Gözlemlerimiz gösteriyor ki hükümette bu konuda bazı tedbirler almış durumda”. TSK ile PKK birlikte çekiliyor. Hatta Kuzey Irak’taki TSK birliklerinin durumu bile pazarlık konuları arasında yer alıyor.
Başbakan Erdoğan, “Terör örgütünün tarih açıklaması yanlış. Nasıl geldilerse öyle giderler…Bizim için esas olan silahları bırakıp gitmeleridir”. Başbakanın yumuşak ve temenni biçiminde konuşması her şeyi açıklar niteliktedir.
Bu arada STK Yöneticilerinin bulunduğu bir grup, çekilme sürecini izlemek için komisyon kurulduğu açıklandı. PKK/KCK’lılar kendi kendilerinin çekilişlerini sözüm ona denetleyeceklerdir.
Bülent Arınç, çekilmeye yasal bir çerçeve çizmek için “çekilme için kararname çıkarabiliriz…Kim ki bu konuda ‘işte dün çıkıyorlardı, gördüm. 3 kişi 5 kişi gidiyorlardı” derse yanlış yapar, anlamına gelen sözler söyledi.
Bu arada TBMM Başkanı Cemil Çiçek, “8 Mayıs Sanal tarihtir. PKK’lılar çekilmiş olmalılar” anlamına gelen sözler etti.
Çekilme konusunda kim, kimi, nasıl, ne şekilde denetleyecek belli değildir. PKK/KCK “çekildik”, diyecek hükümette “eyvallah” diyecek.
PKK silahlı kanadından ise son anda çekilmeye ilişkin yeni şartlar geldi. Çekilmenin 8 Mayısta başlayacağını belirten HPG, ateşkes kararı ardından baraj ve karakol inşaatlarının hızlandırılmasını eleştirirken yoğunlaşan İHA hareketliliğinin ve askeri sevkiyatların geri çekilme sürecini geciktireceğini söyledi. Çekilmenin hızlı bir biçimde sürebilmesi için bu tür faaliyetlerin durdurulması hayati önem taşıdığından söz etti”.
PKK’nın ele başları açıkça silah bırakmak için şu şartları öne sürüyorlar:
Öcalan serbest bırakılsın,
Anayasa değiştirilsin, Kürt Kimliği ve Statüsünü Belirlensin!
Yerel Yönetimlerin Güçlendirilmesi Adı Altında Özerklik verilsin!
KCK’lılar Serbest Bırakılsın!
Anadilde Eğitimin Önünü Açılsın!
Bölgede Karakol ve Baraj İnşa Edilmesin!
TSK Bölgeden Çekilsin!
PKK, Güvenlik Gücü Olarak Bölgeye Dönsün!
Çekilme Değil Kamufle Etme
PKK’nın ele başları çekiliyoruz, çekileceğiz demeleri ya da göstermelik olarak bir gurup teröristini çekmeleri gerçekte çekilme anlamına gelir mi?
Dağlarda ne kadar terörist olduğunu kim biliyor? Çekilip/çekilmediğini kim bilecek? Dağdaki teröristlerin büyük bir kısmı yöredeki Köylülerdir. Onlar Kuzey Irak’a mı, yoksa köylerine mi çekilecekler?
PKK çekildik, deyince gerçekte çekilmiş olacak mı?
Bütün bu soruların cevapları muhaldir.
PKK’nın gerçekte çekilme dediği şey, teröristlerini araziye uydurma, kamufle etme ve yer altına çekmesi anlamına gelmektedir. Bir grup PKK’lının çekildi/çekiliyor görüntüsü vermesi çekilme anlamına gelmez!
Diğer yandan PKK’nın teslim olmaması ve sınırın öte yanındaki kamplarına çekilmesi barış ya da kanın durması değil yeni ve daha güçlü bir biçimde konuşlanması anlamına gelmektedir.
Gelinen aşamada kıdemli terörist Sabri Ok, “PKK, 30 yıllık mücadelesinin en güçlü dönemini yaşıyor” diyor. İstihbarat Raporları PKK/KCK’nın Bölgede Özerkliği Fiilen Uygulamaya Başladığını Gösteriyor!
|
|
|
|
|
|
|
|
İmsak | 05:43 | ||
Güneş | 07:12 | ||
Öğle | 12:14 | ||
İkindi | 14:44 | ||
Akşam | 17:06 | ||
Yatsı | 18:29 |