Birol Aydın: “İhtiyacımız Olan Şey; Adalet”
Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Gümüşhane Şiran Çevrepınarı köylü hemşerimiz Birol Aydın, KHK’lılarla ilgili açıklamalarda bulundu.
“Değerli basın mensupları, kıymetli arkadaşlar;
Öncelikle toplantımıza katılımınız için teşekkür ediyorum.
Biz, Saadet Partisi olarak milletimizin problemlerine odaklanıp, çözüm önerilerimizi kamuoyu önünde,toplumun tüm kesimleri ile paylaşmayı kendimize görev addediyoruz.
Bundan önce olduğu gibi, bugün ve gelecekte de, hakkın ve adaletin sözcüsü olmaya, kimin olursa olsun bütün mağdurların acı ve gözyaşının dinmesi için elimizden gelen tüm gayreti göstermeye devam edeceğiz.
Bugünkü basın toplantımızın konusu ise, 3 yıldır toplumu derinden etkileyen, büyük sarsıntılara yol açan KHK’lardır.
OHAL BİTTİ, OHAL UYGULAMALARI DEVAM EDİYOR!
Ne yazık ki; melun 15 Temmuz darbe teşebbüsünden hemen akabinde yaşanan süreçler, uygulamalar en az 15 Temmuz gecesi kadar milletimizi derinden sarsmış, büyük yıkımlara sebep olmuştur.
7 kez uzatılan ve 2 yıl süren OHAL’in bilançosu çok ağır oldu.
Burada uzun uzadıya 3 yılda yaşanan acılardan bahsetmeyi doğru bulmuyor, çözümü konuşmayı istiyorum.
Ancak; tablonun vehametinin daha net anlaşılması için kısaca şu rakamları tekrar kamuoyu ile paylaşmak isterim;
OHAL sürecince; 150 bin kişi kamudan ihraç edildi,
Özel sektörden de aynı şekilde binlerce kişi işinden edildi,
Binlerce öğretmen ve akademisyen, eğitim hayatından ve akademik camiadan uzaklaştırıldı,
17 bin kadın cezaevlerinde,
0-6 yaş arası 865 bebek ve 3.000 çocuk hâlâ cezaevlerinde yaşamaya mahkûm,
Toplamda 500 binden fazla vatandaşımız hakkında işlem yapılmış;
Aileleri ve çevresi hesaba katıldığında bu rakam milyonları bulmaktadır.
Bu süreç içerisinde, intihar edenler, sağlığından olanlar, ailesi dağılanlar, anne ve babası birlikte hapiste olup, başkalarının yanında yaşamak zorunda kalan çocuklar,
Askeri öğrenciler, polis akademisi öğrencileri ve burada teferruatına giremeyeceğimiz birçok farklı şekilde bu süreçten etkilenen milyonlarca insan…
Kaba taslak şu rakamlar dahi KHK ve OHAL işlemlerinden insanımızın, toplumumuzun ne kadar derin yaralar aldığını, milyonlarca insanın bu süreçten ne kadar olumsuz etkilendiğini gözler önüne sermektedir.
DEVLET YILLAR SONRA PARDON DİYOR!
Bu ülke 60 darbesini, 80 darbesini, 28 Şubatları yaşadı.
60’lı yıllarda dedelerimiz, 80’li yıllarda babalarımız, 28 Şubat sürecinde bizim nesil, bu süreçte de çocuklarımız, gençlerimiz derin yaralar aldılar.
Daha geçenlerde sonuçlanan Ergenekon ve Balyoz davaları hepimizin gözü önünde cereyan etti.
O davalarda da birçok insan, en uyduruk bahanelerle bir kefeye konuldu ve binlerce insan mağdur edildi.
Sonuçta 10 yıldan fazla süren bu süreç, geçen gün beraat ile sonuçlandı.
Ancak yüzlerce insan, davalar sürerken hayatını kaybetti, sağlığından ve işinden oldu; sonunda da devlet yıllar sonra ”PARDON” dedi.
İşin bir diğer boyutu da; alınan bu yanlış kararlar ve takınılan tavırların bedeli ekonomimize de çok ağır oldu; şimdi devlet tıkır tıkır tazminat ödüyor, ödemek zorunda kalıyor!
”Geç gelen adalet, adalet değildir.” diye bilindik bir sözümüz vardır.
Yaşadığımız bu süreçler gösterdi ki; adalet ne kadar yavaş işlerse, ne kadar geç tecelli ederse, açtığı yaraların kapanması da bir o kadar zor ve hatta bazen imkânsız bile olabiliyor.
Evet, 15 Temmuz darbe gecesinin 3. yılına girdik. Ama resmi olarak bitmesine rağmen; OHAL uygulamasının bir ürünü olan KHK mağduriyetleri hâlen devam ediyor, KHK mağdurlarının haklarının iadesinde epey bir gecikme söz konusudur, kaybedilen her dakika, bu yaraları sarmak için gecikilen her günün maddî ve manevî bedeli daha da ağır olacaktır.
Eğer mağduriyetler bir an evvel giderilmez ise; bu sürecin Türkiye’ye maliyetlerini yarın çok daha ağır hissedeceğiz ve telafi edilmesi çok daha zor olacaktır.
İHTİYACIMIZ OLAN ŞEY: ADALET
Ben tam burada Necip Fazıl Kısakürek’in eserinden sinemaya uyarlanan Reis Bey filminin bir sahnesine atıfta bulunmak istiyorum.
Filmin bir yerinde Reis Bey şöyle sesleniyordu: ”İnsandaki kötülük iktidarını döve döve pekiştirmek yerine, hohlaya hohlaya yumuşatmak.Merhamet! Hava gibi, su gibi muhtaç olduğumuz iksir… Baş aşağı bir cemiyeti,baş yukarı edecek bir kudret. Ne duruyorsunuz! Sökün sahte su borularını! Ev ev merhamet şebekesi kurun!”
Vicdanı ve merhameti olan herkese, yöneticilerimize, hâkim ve savcılarımıza, OHAL Komisyonu’ndaki görevli arkadaşlara bu filmi bir kez daha, bu günleri göz önüne getirerek, izlemelerini tavsiye ediyorum.
Evet; bugün en çok ihtiyaç duyduğumuz şey, adalet ve hukuktur.
Bu yaraları sarmanın, tedavi etmenin yolu da yöntemi de budur.
Şimdi biz bu mağduriyetleri çözelim dediğimiz zaman şöyle itirazlar da gelebiliyor:
”Efendim; biz masumları beraat ettirelim, işlerine döndürelim derken, araya suçlular da karışırsa ne olacak?”
Buradan çok açık ifade ediyorum: Bir suçluyu cezalandıracağım derken, onlarca belki yüzlerce insan mağdur edildi, şimdi tek bir insanın haksız yere ceza almasındansa; araya bir-iki suçlunun da karışma ihtimalini görmezden gelmeliyiz.
Bu insanlar ne yapsınlar?
3 yıl oldu!
Ne yiyor, ne içiyorlar?
Devlet her vatandaşının yaşama, barınma, giyinme hakkını sağlamak zorundadır.
Ne halleri varsa görsünler, bunlara müstehaktır anlayışı ile bir yere varılamaz, böyle devlet idare edilmez!
Hukuk devletinde böyle bir tablo asla olamaz!
Bizim kadim geleneğimizde; ”İnsanı yaşat ki; devlet yaşasın!” anlayışının önemli bir yeri vardır.
NE YAPMALIYIZ?
Peki, bu sorunları nasıl aşarız?
Elbette tek bir basın toplantısında bu işi tüm yönleri ile ele almamız mümkün değildir.
Ancak, acil olarak atılması gereken adımları kamuoyu ile paylaşmak istiyorum.
• Öncelikle; bu süreçte ama’lı, fakat’lı cümlelerin kurulmaması gerekiyor.
• Samimiyetle, başta mağdurlar olmak üzere herkes işin içine dâhil ederek, bu problemleri nasıl aşacağımız konusunda istişare edilmeli, teklifler değerlendirilmelidir.
• Gerekirse, malum Cumhurbaşkanlığı bünyesinde bir Yüksek İstişare Kurulu kuruldu, otursunlar, bir araya gelsinler, tekliflerini kamuoyu ile paylaşsınlar(!)
• Adaletin ve hakkın tecellisi için, bir an evvel KHK mağduriyetleri giderilmeli, bu bağlamda darbe ile yakından uzaktan ilgisi olmayan insanları kanunda yeri olmayan “iltisaklı” gibi ucu açık muğlak ifadelerle suçlamaktan, onlara “terörist” muamelesinde bulunmaktan vazgeçilmelidir. Bu yanlışlıkların acilen giderilmesi, hataların hızlıca telafi edilmesi, ülkemiz, milletimiz ve toplumsal barış için elzemdir.
• Biz ilk olarak; beraat ve takipsizlik aldıkları halde işine dönemeyen, iltisak, irtibat, sempati vs. gibi bahanelerle hâlâ bekletilen 20 binden fazla insanın acilen işlerine iade edilmesi gerektiğini ifade ediyoruz.
• Beraat veya takipsizlik alıp da işine dönebilen akademisyenler, son görev aldıkları eğitim kurumunda değil de 2008 tarihinden sonra kurulan yeni üniversitelerde ancak çalışabilmektedir. Bu dolaylı bir sürgün değil de nedir? İşine dönebilen akademisyenler, bu şekilde ayrıca cezalandırılmamalı ve son görev yaptıkları kuruma dönebilmelidir.
• Beraat veya takipsizlik alanlara halen yurt dışı yasağı uygulanmakta ve müracaat etmelerine rağmen kendilerine pasaportları teslim edilememektedir. Bu kapsama kanser tedavisi için yurt dışına gitmek isteyen veya hacca gitme hakkını elde etmiş olanlar dahî girmektedir. Beraat veya takipsizlik alanlara yurt dışı çıkma yasağı derhal kaldırılmalıdır.
• Ayrıca, savaş hukukunda bile yeri olmayan, kadın ve çocuklara bazı yerlerde yapılan kötü muamelelerin bir an evvel son bulması; cezaevinde bulunan bebek, çocuk ve kadınların özgürlüklerine kavuşması gerekiyor.
• OHAL Komisyonu’nun hızlı bir şekilde çalışmasını, altını çizerek söylüyorum ”ince eleyip, sık dokumadan”, süratle KHK sırasına göre elindeki dosyaları tamamlaması hususunda ne gerekiyorsa yapılmalıdır.
• Ayrıca bugüne kadar incelemesi yapılmış, fakat keyfi karar ve bahanelerle red kararı verilmiş dosyaların da yeniden ele alınıp, adil bir şekilde karara bağlanması gerektiğini düşünüyoruz.
Tam burada Yargıtay’ın almış olduğu şu kararı tekrar hatırlatmak isterim:
”Bir fiilin suç olarak tanımlanması ve cezalandırılması için söz konusu fiilin işlenmesinden önce, kanunda suç olarak açıkça tanımlanmış olması ve bir cezai yaptırıma bağlanmış olması gerekir.”
• Askeri okullarda ve polis akademisinde öğrenci olanların uğradığı mağduriyetler giderilmeli, hakları iade edilmeli, bir geçiş süreci formülü uygulanmalıdır. Öncelikle; hile, torpil ve kopya ile sınavı kazanmış oldukları sabit olanlar hariç; mesleğe geçmelerine 1 ay kalmış olan son sınıf öğrencileri vakit geçirilmeden mesleklerine başlatılmalı; sonra alt sınıflara doğru kademeli olarak eğitimleri tamamlatılarak üniformalarına kavuşmalıdırlar. İşine iade edilenlerin geriye dönük maaşları ve tüm özlük hakları ödenmelidir.
Efendim; ekonomi kötü, bu kadar para nasıl ödenecek?
Bir şekilde bu-la-cak-sı-nız!
İsrafa son verin, sağ sola aktarılan kaynakları düzgün bir şekilde kullanın, üretime dönük yatırımları başlatın, üretime dönük olmayan yatırımları durdurun, işte o zaman kaynak kendiliğinden ortaya çıkacaktır.
Bu yanlışlıkların maliyeti daha da artmadan; gerekirse alamadığı ay sayısı hesap edilerek, maaşlarına o kadar ay kadar ek ödeme yapılmalı, gerekirse yıllık taksit formülü düşünülmelidir. Elbette başka formüller de gündeme getirilebilir.
Kaynak nerede diye soranlara diyoruz ki; onlarca okula, kuruma, iş yerine, arsaya el konuldu. Gerekirse satın bunları, insanların haklarını bir gün daha gecikmeden iade edin!
Bu teklifler atılacak adımlar konusunda akla ilk gelenler.
Elbette, teferruatları çok fazla olan, birçok insanı farklı şekilde etkileyen bir süreç.
İlgilileri ile gerekirse bir çözüm komisyonu kurularak; oturulup, konuşulmalı, tüm yönleri ile ele alınarak, en doğru ve hızlı sonuç alınacak adımlar atılmalıdır.
YENİ BİR BAŞLANGIÇ!
Hep birlikte bir sıfır noktası belirleyelim.
Geleceğimiz için, sağlıklı birlikteliğimiz için yeni ve tertemiz bir sayfa açalım.
Rehberimiz, adalet, vicdan ve merhamet olsun! Yani hukuka hürmet, esas alınsın.
Bu yaraları vakit kaybetmeden, daha ağır hasarlara yol açmadan el birliği ile çözelim.
Mağdurların, aile fertlerinin ve yakınlarının acı feryatlarını dindirelim.
Keyfi suç, keyfi ceza uygulamalarına son verelim.
Yargısız infaz edilen, adeta sivil ölüme terkedilen insanların mağduriyetlerini giderelim.
Devlet, vatandaşını kirletmez, çamur atmaz.
Atılan bu çamuru silip atalım.
Zaten her alanda öngürülemezlik dönemi yaşadığımız şu günlerde daha derin yaralara sebep olmadan, milletimiz ve ülkemiz daha fazla zarar görmeden bu meseleyi çözme iradesini gösterelim.
Neredeyse tüm kurumların ayarlarının bozulduğu, adalete güvenin yerle bir olduğu ülkemizde bu hayırlı adım, diğer tüm göstergeleri olumlu yönde etkileyecek, insanlara umut aşılayacaktır. Biz bu adımların güven ortamını süreç içinde yeniden sağlayacağına samimiyetle inanıyoruz.
Çok daha geç kalmadan, hak yerini bulsun, mağdur insanların yüreklerine su serpilsin, vicdanlı yöneticiler artık vebalden kurtulsun ve rahatlasın, hukuk sistemimiz adaletle rehabilite edilsin.
Biz Saadet Partisi olarak; her zaman olduğu gibi bu süreçte de toplumun vicdanı olmak adına her türlü gayreti göstereceğimizi, elimizi bu taşın altına koyacağımızı bir kez daha buradan ifade ediyoruz.
Toplantımızın, yaraların sarıldığı, toplumsal barışın sağlandığı, bebeklerin, çocukların, hamile kadınların cezaevinde yaşamak zorunda kalmadığı, insanların bir an evvel özgürlüğüne kavuştuğu, işlerine döndüğü, adaletin ve merhametin hâkim olduğu yeni bir başlangıca ve ülkemiz, milletimiz adına hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum.
İmsak | 05:43 | ||
Güneş | 07:12 | ||
Öğle | 12:14 | ||
İkindi | 14:44 | ||
Akşam | 17:06 | ||
Yatsı | 18:29 |