30.11.2013, 16:36
Ümmet, Kur'an'dan Nasıl Uzaklaştırıldı?
Kur'an kendisini, insanların öğüt alması için kolaylaştırılmış (1) olarak tanıtırken, kutsallığına ve üstün değerine zeval gelmesin diye olsa gerek, tarihsel süreçte, Kur'an'ın, önüne gelen herkesin anlayabileceği bir kitap olmadığı anlayışı yerleştirilmeye çalışılmış ve yüceltmek adına, Kur'an'la ilgili anlaşılmaz ve ulaşılmaz bir kitap anlayışı yerleştirilmiştir. Böylece kendileri açısından Kur'an'ı anlama imkanı bulunmadığına inandırılan kitlelerin Kur'an'la irtibatları önemli ölçüde kesintiye uğratılmış ve sevap kazanmaya yönelik şuursuz bir okumayla sınırlı kalmıştır.
Dini konularda kitlelere öncülük eden insanların çoğu ise, bu duruma karşı çıkacak yerde Kur'an'ın bu şekilde şuursuzca okunmasını onaylamışlar ve hatta teşvik etmişlerdir. Daha kötüsü, Kur'an'ı anlamadan şuursuzca okumanın da okuyana sevap kazandıracağına dair Kur'an'a muhalif ve alternatif "ilahi kelamlar" üretilmekten bile geri kalınmamıştır. Bu konuyla ilgili olarak bazı kaynaklarda yer alan bir rivayette, Ahmed b. Hanbel'in rüyada Allah Teala'yı gördüğü ve O'na Kur'an'ı anlamadan okumanın insana sevap kazandırıp kazandırmayacağını sorduğu, bunun üzerine Allah'ın, Kur'an'ı anlamadan okumanın da insana sevap kazandıracağını bildirdiği nakledilmektedir. Bu şekilde yüceltilmek adına Kur'an'ın anlaşılması güç bir kitap olarak görülmeye başlanmasının yanında, Kur'an okumanın birtakım Kur'an dışı şart ve merasimlere bağlanması da müslümanların Kur'an'dan uzaklaşmasında etkili olmuştur.
İlgili ayetlerde de belirtildiği gibi, insanların öğüt alması için kolaylaştırılmış apaçık bir kitap olduğu halde, zamanla anlaşılması güç bir kitap olarak görülmeye başlanması, kitleleri Kur'an'ın içeriği ile ilgilenmekten uzaklaştırmış, insanların Kur'an'a olan ilgilerini yazılı bulunduğu kağıt parçalarını kutsama yönünde kanalize etmiştir. İnsanların bu şekilde Kur'an'ın içeriği ile ilgilenmek yerine, yazılı bulunduğu kağıt parçalarını kutsamaya yönelmeleriyle birlikte günümüze kadar geçerliliğini koruyan birtakım yanlış anlayışlar da kendiliğinden ortaya çıkmıştır.
Başlangıçta sırf Kur'an'a hürmet etme kaygısıyla ortaya konulan kimi duyarlılıklar, çok geçmeden ihlal edilemeyecek birer dini yükümlülük haline getirilmiş ve böylece, Kur'an okuyabilmek için kesinlikle uyulması gereken birtakım şart ve merasimler ihdas edilmiştir. Kur'an'a abdestsiz olarak dokunulmayacağına ilişkin anlayış ile Kur'an'ın şu ya da bu seviyede tutulamayacağı ve yatılarak vs okunamayacağı yönündeki sınırlamalar söz konusu şart ve merasimlerin başında gelmektedir. Bu doğrultuda fıkıh ve ilmihal kitaplarında yer etmiş bulunan hükümlere göre abdestsiz olanlar ile hayız ve nifas halindeki kadınlar bu halleri devam ettiği müddetçe Kur'an'a dokunamaz ve el süremezler.
Bu konuyla ilgili olarak Ömer Nasuhi Bilmen'in Büyük İslam İlmihali adlı eserinde şöyle denilmektedir: "Adet gören veya lohusa olan müslüman kadınlara ait bâzı özel hükümler vardır. Şöyle ki, bu haller içinde bulunan bir kadın, Kur'an-ı Kerim'den bir ayet dahi okuyamaz, ancak dua ayetlerini dua niyeti ile okuyabilir. Kur'an-ı Kerim'e veya Kur'an ayetlerinin yazılı bulunduğu levhalara ve paralara, tam ayet olmasa bile, dokunamaz, tutamaz. Sahih kabul edilen görüşe göre, Kur'an tercümesi hakkında da hüküm böyledir, onu da ele alamaz.” (2)
Görüldüğü gibi başlangıçta Kur'an'a hürmet adına masumane bir şekilde ortaya konulan ve hiçbir bağlayıcılığı bulunmayan Kur'an'ı belli bir disiplin içerisinde okuma duyarlılığı zamanla kesinlikle uyulması gereken birer dini yükümlülük haline getirilmiştir. Böylelikle Kur'an'ın okunması birtakım şart ve merasimlere bağlanmış, abdesti olmayanlar abdest alıncaya dek, hayız ve nifas halinde bulunan kadınlar da bu halleri devam ettiği müddetçe Kur'an'dan uzak durmaya mecbur bırakılmışlardır. Dahası bu durumdaki insanlar, Kur'an'a dokunmaktan bile men edilmişlerdir. Abdestli olma şartı bir tarafa, hele hayız ve nifas halindeki kadınları günlerce Kur'an'dan uzak tutmak, üstelik de bunu Allah adına ve Kur'an'a hürmet adına yapmak ne büyük bir zulümdür.
Üstelik minareyi çalanın kılıfını uydurması misali, bu yöndeki sınırlamaları şart koşanlar, bunları Kur'an'a dayandırmaktan da geri kalmamışlardır. Bu cümleden olarak, tıpkı Şuara Suresi'nin 210, 211 ve 212, Tekvir Suresi'nin 25, 26 ve 27, Nisa Suresi'nin 82 ve Furkan Suresi'nin 4, 5 ve 6 numaralı ayetleri gibi, müşriklerin, Kur'an'ın Hz. Peygamber'e şeytanlar ve cinler tarafından öğretildiğine dair iddia ve iftiralarına cevap veren ve Kur'an'ın korunmuş bir kitapta (Kitab-ı Meknun, Levh-i Mahfuz) muhafaza edilmekte olduğunu ve bu kitaba şirk, küfür ve isyan gibi her türlü kötülükten arınmış (mutahharun) meleklerden başkasının (yani şeytan ve inkarcı cinlerin) temas edemeyeceğini, dolayısıyla da müşriklerin iddia ettiği gibi, Kur'an'ın nüzulünde şeytan ve cinlerin herhangi bir müdahalesinin söz konusu olamayacağını bildiren Vakıa Suresi'nin 79. ayeti Kur'an'a abdestsiz dokunulamayacağı yönündeki anlayışa dayanak yapılmaya çalışılmıştır.
Buna karşılık Vakıa Suresi'nin Kur'ani bütünlüğü içerisinde, önceki ve sonraki ayetlerle birlikte ele alındığında bu ayetin söz konusu anlayışla yakından uzaktan hiçbir ilgisinin olmadığı kolaylıkla görülebilmektedir. Zira özellikle de 41. ayetten başlanarak son ayetine kadar mezkur surenin tamamında, inkarcı insanlara seslenilmekte ve birtakım inanç ve iddiaları ele alınarak onlara cevap verilmektedir.
Önceki ve sonraki birkaç ayetle birlikte okunduğunda 79. ayetin de, diğerleri gibi inkarcıla cevap niteliği taşıdığını anlamak zor olmamaktadır;
"Yoo, yıldızların yerlerine yemin ederim. Bilirseniz, bu, büyük bir yemindir. O, elbette şerefli bir Kur'an'dır. Korunmuş bir kitabdadır. Ona temiz olanlardan (mutahharundan) başkası dokunamaz. Alemlerin Rabbinden indirilmiştir. Şimdi siz, bu sözü mü küçümsüyorsunuz?" (Vakıa, 56/75-81)
Görüldüğü gibi bu ayetlerde müslümanlar konu edilmemekte ve müslümanlara yönelik herhangi bir emir ve yasak getirme amacı güdülmemektedir. Özellikle 81. ayetteki "Şimdi siz bu sözü mü küçümsüyorsunuz?" ifadesi bu gerçeği açıkça ortaya koymaktadır.
Bu önemli noktaların yanı sıra ayette geçen "la" edatının "nehy la'sı" (yasaklama amaçlı) olmayıp, "nefy la'sı" (haber verme amaçlı) özelliği taşıması gibi hususlar da bahse konu ayetin, Kur'an'a abdestsiz vb. dokunulamayacağına ilişkin anlayışla yakından uzaktan hiçbir ilgisinin bulunmadığını bir kere daha gözler önüne sermektedir. Çünkü ayette "temiz olmayanlar Kur'an'a dokunmasınlar" şeklinde bir nehy bulunmamakta, Kur'an'a ve Kur'an'ın muhafaza edildiği korunmuş kitaba her türlü isyan, şirk ve kötülük duygusundan arındırılmış olan meleklerden başkasının, yani şeytan ve cinlerin herhangi bir şekilde temas edemeyecekleri ve müdahalede bulunamayacakları bildirilmektedir. (3)
Gelin görün ki, bu ayete dayanılarak insanlar saatlerce, hatta günlerce Kur'an'dan uzak durmaya mecbur bırakılmış ve müslümanlar, Kur'an'a hürmet gösterme adına Kur'an'dan uzaklaştırılmıştır. Hem de bu, Kur'an'ın şu apaçık âyetlerine rağmen yapılmıştır:
"... Allah'ın kendilerine verdiği rızkı, Allah'a iftira ederek haram kılanlar muhakkak ki ziyana uğradılar, saptılar, yola gelici de değiller." (En'am 6/140)
"Ey iman edenler, Allah'ın size helal kıldığı güzel ve temiz şeyleri haram etmeyin, sının aşmayın. Çünkü Allah sınırı aşanları sevmez." (Maide, 5/87)
"Dillerinizin yalan yere nitelendirmesinden ötürü, 'Şu helaldir, şu haramdır' demeyin. Sonra Allah'a karşı yalan uydurmuş olursunuz. Allah'a karşı yalan uyduranlar ise iflah olmazlar." (Nahl, 16/116)
"Onlardan bir grup var ki, Kitabda olmayan bir şeyi, siz Kitabdan sanasınız diye dillerini Kitab'a eğip bükerler ve: "O Allah katındandır" derler. Oysa o, Allah katındandeğildir. Bile bile Allah'a karşı yalan söylerler." (Al-i İmran, 3/78)
"...Öyle bilmeden, insanları saptırmak için Allah'a karşı yalan uydurandan daha zalim kim olabilir?" (En'am, 6/144. Aynca bkz. En'am, 6/93, Yunus, 10/17)
"Artık bundan sonra da kim Allah'a yalan uydurursa, işte onlar zalimlerdir." (Al-i İmran 3/94)
Gerçekten de Kur'an'a abdestsiz vb. dokunulamayacağı yönündeki söz konusu anlayış, Allah'ın haram kılmadığı bir şeyi insanlara haram kılmakta, Kur'an okumayı birtakım Kur'an dışı şart ve merasimlere bağlamakta ve böylece, Allah adına insanları Kur'an'dan uzaklaştırmaktadır. (4) Öyle ki insanlar, abdestleri olmadığından ve benzeri sebeplerle kendileri Kur'an'dan uzak durdukları gibi, Kur'an okuyan başka insanlara da aynı sebeplerle engel olabilmektedirler. Kur'an okuyan insanlara abdestsiz olarak, bel seviyesinden aşağı tutularak, yatılarak vs. Kur'an okunamayacağı yönünde bir yığın engeller çıkarılmaktadır. Nitekim bu satırların yazarı da, Kur'an okurken birçok defa abdestli olup olmadığı yönünde sorguya çekilmiş, değilse Kur'an'ı okuyamayacağı doğrultusunda uyarılmıştır.
Netice itibariyle şunu ifade edebiliriz ki, bu şekilde yüceltilmesi adına anlaşılmaz ve ulaşılmaz bir kitap olarak görülmeye başlanması, insanları Kur'an'dan uzaklaştırmış ve bu süreçte Kur'an, sevap kazanmak amacıyla, ya da ölülerin ruhuna okunur bir kitap haline getirilmiştir. Öyle ki, 70. ayetinde Kur'an'ın Hz. Muhammed'e, diri olanları, yani yaşayanları uyarsın diye bildirildiğini bildiren Yasin Suresi daha çok ve hassaten ölülerin ruhuna okunur olmuş ve bu sure adeta ölüler suresi haline getirilmiştir. Aynı şekilde ölülerle hiçbir ilgisi bulunmadığı ve ölülerle ilgili hiçbir ifade içermediği halde Fatiha Suresi de hassaten ölülerin ruhuna okunur olmuştur. Ve Kur'an'ı adeta bir ölüler kitabı haline getiren bu yanlış anlayış ve uygulamalar asırlardır böylece sürüp gitmektedir.
DİPNOTLAR:
1- 19/97; 54/17, 22, 32, 40), apaçık bir kitap (2/118; 6/52,126; 10/15; 12/1; 15/1; 27/1; 28/2; 36/69; 57/9
2- Ömer Nasuhi Bilmen, Büyük İslam İlmihali, sh.77, Merve Yayınları
3- Bu konuyla ilgili daha ayrıntılı bilgi için bkz. Seyyid Kutub, Fizilalil Kur'an, C.9, sh.517-518, Dünya Yayınları; Mevdudi, Tefhimul Kur'an, C. 6 , sh. 106-107-108-109-110, İnsan Yay.; Hak Söz Dergisi, C.l, sayı 8, Abdest ve Kur'an adlı yazı.
4- Oysa Kur'an'a bakıldığında, Kur'an'ın kendisini okumak isteyenlerden yalnızca Kur’an okumaya başlamadan önce kovulmuş şeytandan Allah’a sığınmalarını (16/98) istediği ve tertil üzere ve düşünerek okuma gibi mesajı anlamayı kolaylaştıran birtakım yönlendirmeler hariç, bu konuda başka hiçbir şart öngörmediği müşahade edilmektedir.
2
az bulutlu
Namaz Vakti
22 Kasım 2024
İmsak | 05:41 | ||
Güneş | 07:09 | ||
Öğle | 12:13 | ||
İkindi | 14:44 | ||
Akşam | 17:07 | ||
Yatsı | 18:30 |