SADECE AŞI VE UÇAK MI?
Son zamanlarda felaketler birbirini takip ediyor. Tüm dünyayı esir alan pandemiden sonra şimdide orman yangınları ile savaşıyoruz.
Gerek virüsle mücadelede “aşı” ve gerekse orman yangınlarını söndürmede en etkin kullanılan “yangın söndürme uçaklarını” düşündüğümüzde ülkemizin kurucusu ve kurtarıcısı Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün yüz yıl önce öngörüsü yüksek bir lider ve devlet adamı olduğunu daha iyi anlıyoruz.
Önce koronavirüsle yapılan savaşta elimizde tek silahımız olan “aşı” konusuna değinelim.
Tam 93 yıl önce…
Aşı üretim merkezi bizzat Ulu Önder’in talimatıyla “Refik Saydam Hıfzıssıhha Müessesesi ismiyle 27 Mayıs 1928” tarihinde kuruldu.
Kuruluş amacı ise başta bulaşıcı hastalıklarla ilgili aşı ve serum olmak üzere, bütün biyolojik ve kimyasal maddeleri üretmek.
Yaptığı etkili çalışmalarla bu kurum Atatürk’ün döneminde 1931 yılında Ağız yoluyla uygulanan BCG Aşısı üretimini gerçekleştirdi.
Aynı şekilde 1932 yılında Serum üretiminin ülke ihtiyacını karşılayacak düzeye gelmesi sonucu, dışarıdan serum ithali durduruldu.
Yetmedi…
1933 yılında Simple Metodu ile kuduz aşısı üretti. Ayrıca 1934 İstanbul Aşıhanesi'nin enstitü bünyesine nakli ve çiçek aşısı üretimi ülke ihtiyacını karşılayacak düzeye gelme başarısı gösterdi.
Kurum tarafından üretilen serumlar ve aşılar, dünyanın dört bir yanına gönderilerek, ülkemizin itibarı ve saygınlığı arttı.
Maalesef böyle üretken ve insan sağlığını önceleyen bir kurum, yıllar sonra kaderine terk edilerek, 2011 yılında kapatıldı.
Eğer bu kurum bugün çağın gerektirdiği alet ve makinelerle yaşamına devam etseydi, koronavirüs aşısını bulan ender ülkelerden birisi Türkiye olacaktı.
Aşı üreten ülkelerin eline bakmayacaktık.
Lider işte…İşte bu yüzden Ata’mız…
Gelelim yıllardır ülkemizde yangınlarla mücadele de başarılı olmuş Türk Hava Kurumu’nun serüvenine…
96 yıl önce…
Atatürk, Bolu Milletvekili Cevat Abbas Bey'e; “Havacılık askeri bakımdan olağanüstü önemli, Avrupa, Amerika havacılığı ayrıca bir spor konusu olarak görmeye başladı, iyi düşünün. Biz de geç kalmayalım, bilgili, yürekli, kanatlı bir gençlik yetiştirelim. Hayalini geniş tut. Uçak yapmayı bile düşün. Cemiyeti kur ve bana çalışmaya başladığınızı bildir”.
Tüzüğü bizzat Atatürk tarafından tespit edilmiş kurum, 16 Şubat 1925’te “Türk Tayyare Cemiyeti” adıyla kurulmuş ve başkanlığına Cevat Abbas getirilmiştir.
Atatürk, şu sözleri ile havacılığa ne kadar önem verdiğini bize bir kez daha anlatıyor; “İstikbal Göklerdedir, çünkü göklerini koruyamayan milletler yarınlardan asla emin olamazlar. Her işte olduğu gibi havacılıkta da en yüksek seviyede, göklerde bizi bekleyen yerini az zamanda dolduracaksın. Ey Türk Genci! Kısa zamanda gökte seni bekleyen yerini alacaksın. Yoksa o yeri başkaları istila eder ve işte o zaman bu ülke ve ulus elden gider.”
Bu sözlerle Ata’mız gelecekte savaşların göklerde olacağını ve hâkimiyetin göklerdeki gücümüze bağlı olduğunu vurgulamıştır.
Havacılığın önemine dikkat çekerek Türk gençliğini yönlendirmiş, havacılığın Türk İstiklal ve bağımsızlığının bekası için önemini belirtmiş, ulusuna günümüze kadar ulaşılması gereken hedefi göstermiştir.
Bu hedefte yürümemiz gerekirken ne yaptık bu kurumu da koruyup kollayamadık ve kaderine terk ettik.
Cumhuriyet düşmanı Fetöcüler tarafından içi boşaltılan nice kurumdan biri oldu.
Şimdi kayyumla yönetiliyor.
Basından öğrendiğimize göre envanterindeki yangın söndürme uçakları hangarlarda çürümeye terk edildi. Pilotları işten çıkartıldı. Yangın bölgesinde olması gereken kayyumunun başı ülke alev alev yanarken düğüne gitti.
Neyse…
Yönetimsel olarak birçok problem her kurumda olduğu gibi burada da var. Yolsuzluk ve usulsüzlük bir ahlak sorunu. Geçmiş dönemlerde bazı yöneticileri hapis yattı. Bunlar kabul. Ancak meseleye nereden baktığımız önemli.
“Pireye kızıp yorgan yakmanın” gereği var mı?
Devlet aklı burada devreye girmeli.
Envanterinde bulunan yangın söndürme uçakları ile yıllardır yangınlara müdahale edip kısa sürede söndüren koca bir kurum kayyumun elinde can çekişiyor!
Oysaki ne sebeple olursa olsun orman yangınlarına karşı devlet aklı, uçakları hazır halde tutmaktır.
Vatansever bir yurttaş olarak sormak hakkımız değil mi?
Neden tedbir alınmadı? Orman Genel Müdürlüğü yangın söndürme ihale şartnamesini neden değiştirdi? Neden ihale THK’na vermedi?
Sorular çoğaltılabilir.
Nereden nereye….
Ata’mızın yaptıklarını okuyamayacak kadar cahil, umursamayacak kadar nankör olabilir insanlar. Olsun...
Sevmeyen kötüleyen insanlara bakınca kuş kadar beyinleri olmadığını görüyoruz.
Yazımızın başlığına dönersek sadece yukarıda izah etmeye çalıştığım iki konu bile Ulu Önder’i sevmemiz ve onun izinden yürümemiz için yeterli…
Sadece bu iki konu mu elbette değil;
-100 yıl önce bizi bugünler için uyaran öngörüsü,
-Kadınlara, çocuklara, hayvanlara ve doğaya verdiği değer
-Nazik üslubu
-Kültürü
-Tarımı desteklemesi
-Milli Ekonomiyi desteklemesi
-Bu uğurda kooperatifler, kurumlar, madenler, fabrikalar, bankalar kurulması
-Kutuplaştırmadan millet ve devlet kavramını hayata geçirmesi
-Kendi maddi çıkarını asla düşünmemesi,
-En önemlisi, yüzlerce yıl sonrasını öngören bakış açısı
Say say bitmez…
Göre ne…Köre ne
İmsak | 05:43 | ||
Güneş | 07:12 | ||
Öğle | 12:14 | ||
İkindi | 14:44 | ||
Akşam | 17:06 | ||
Yatsı | 18:29 |