Polis Çevirmesinin Düşündürdükleri
Teravih namazından sonra araçla eve dönerken Eskişehir kent merkezinde polis çevirmesine takıldık.
Türk polisi her zamanki gibi görev başındaydı.
Sokak lambalarının cılız ışıkları altında aracımı polisin gösterdiği kontrol noktasındaki boşluğa çekip beklemeye başladık.
Önümdeki araçla ilgilenen polis memuru işi bitince elinde siyah kaplı tabletiyle yanıma yaklaşıp “İyi akşamlar, sadece ehliyetinizi vermeniz yeterli!” diye seslendi.
verdikten sonra karanlıktan olacak ki aracın ön farlarına tutarak tablete bir şeyler yazdığını gördüm.
Yanımdaki arkadaşlarıma “Galiba ehliyet kontrolü yapıyorlar.” dedim.
Öyle ya son zamanlarda ehliyetsiz sürücülerin sebep olduğu trafik kazalarının sayısı malum!
Cezalarda hayli artmış olmasına rağmen ehliyetsiz sürücüler aramızda dolaşıyorlar.
Aradan bir dakika geçti geçmedi başka bir polis memuru elinde bir aletle yanımıza gelip “ Alkol muayenesi yapacağım. Lütfen derin nefes alıp buna üflermisiniz?” diye seslendi.
Ramazan ayındayız. Ramazan/alkol bu iklimde yan yana gelmesi -bize göre-mümkün olmayan kavramlar.
Birkaç saniye süren şaşkınlığımdan sonra kendimi toparlayıp polis memuruna “Memur bey yapmayın Allah aşkına! Mübarek Ramazan ayındayız. Teravihten çıkıp eve doğru gidiyoruz. Alkol muayenesi mi olur?” diye karşılık verince şaşkınlık sırası bu kez polisteydi.
Verdiği cevap toplumun yapısındaki depremlerin artçı şokları gibiydi:” Siz öyle sanın. Biraz önce alkollü bir sürücünün ehliyetini elinden aldık!”
İnsanlar mübarek Ramazan ayı bile olsa alışkanlıklarından vaz geç(e)miyor demek ki…
Neyse.
Yüzümdeki şaşkınlık ifadesini farkeden polis memuru elindeki aleti gösterip “Buna üflemeniz gerekiyor” diye isteğini yineledi.
Neticede oda bir kamu personeli ve o saatte görevini yapıyor.
Dediğini yaptıktan sonra elindeki cihaza göz ucuyla bakıp “Teşekkür ederim. Gidebilirsiniz.” diye seslendi.
Gecenin geç vaktinde duygularım alabora olmuştu. Yaşadığım bu hadise gösterdi ki “On bir ayın sultanı” ve bu ayda tutulan “oruç” bizleri tuttuğu gibi herkesi tutmuyor ya da tutamıyor.
O halde diyoruz ki, Ey oruç ne olur tut bizi!
Çünkü bedeni zayıflığımızı hissederek kendimizi tanıyalım, zaaflarımızı idrak ederek yaratıcı karşısında alçak gönüllü olabilmeyi öğrenelim...
Ey oruç tut bizi!
Çünkü, alışageldiğimiz hayat tarzını terk edip yeni bir manevi enerji ile, değerlerimizi yeniden ihya etmenin ve nefsimizi yeniden ıslah etmenin yollarını bulabilelim:"Kim oruçlu olduğu halde yalan söylemeyi ve yalanla amel etmeyi bırakmazsa Allah'ın, o kimsenin yemeyi içmeyi bırakmasına ihtiyacı yoktur." İlahi mesajı önümüze koyarak.
Ey oruç tut bizi!
Çünkü, arzu ve isteklerimizin bir kısmından mahrum bir şekilde onurlu, ağırbaşlı yaşamayı öğrenelim...
Ve ihtiyaçlarımızı elde ederken ideal ve inançlarımızı koruyalım. Kullarına karşı son derece merhametli-şefkatli olan Rabbimiz için sabretmeyi, O'nu doğru telakkilerin beyanlarıyla öğrenebilmeyi, yanlış tasavvurlardan uzaklaşmayı öğrenebilelim.
Ey oruç tut bizi!
Çünkü, takvayı kalplerimize, huşuyu gönüllerimize indirip ruhi arınmaya açık hale gelelim ve Rabbimize karşı sorumluluklarımızı ifa edecek bir donanım kazanabilelim: "Ey mü'minler! Oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi size de farz kılındı, ki Allah'a karşı sorumluluğunuzun bilincine varasınız." (Bakara, 2/183.)
Ey oruç tut bizi!
Çünkü, etkili bir nefs disipliniyle kendimize hakim olmayı öğrenerek kendi kendimize iyilik yapalım...
Ve yapmaya yükümlü olduğumuzdan daha fazla iyilik yapacak bir bilinci kuşanarak, salih amellerimizle etrafımızda şeytanlara karşı güvenlik duvarları örebilelim:
"(Oruç) sayılı günlerdir. Ancak sizden kim hasta veya seyahatte olursa, diğer zamanlarda (aynı gün sayısında oruç tutmalıdır) ve gücü yetenlere bir muhtacı doyurarak fidye vermek bir yükümlülüktür. Her kim yapmaya yükümlü olduğundan daha fazla iyilik yaparsa kendisine iyilik yapmış olur, zira oruç tutmak kendinize iyilik yapmaktır, keşke bunu (yeterince) bilseydiniz." (Bakara, 2/184.)
Ey oruç tut bizi!
Çünkü, açlığı ve susuzluğu tatmaktan kaynaklanan şahsi tecrübelerimizle, yoksulların içinde bulunduğu hali anlayıp onlarla empati kuralım...
Ve onları düşünmekle kalmayıp sempati yapalım, onların üzerimizdeki haklarını zekat, sadaka-i fıtr, infak olarak kendilerine teslim edelim, böylece Ramazan'ı ebedi bir kazanca dönüştürebilelim.
"Ve namazı kılın, zekatı verin ve rükû edenlerle birlikte rükû edin!" (Bakara, 2/43.)
Ey oruç tut bizi!
Çünkü, dünyevi zenginlikler karşısında eğilmemeyi, dünyevi nimetler karşısında ihtiyatlı olmayı öğrenebilelim.
Ve dünyaya aşırı sevgi besleyip vasıtayı gaye zanneden gafillerden beri olalım: "Servet bir Müslüman için ne güzel arkadaştır. Yeter ki ondan fakire yetime, yolcuya (vd.) vermiş olsun."
Nerede o eski Ramazanlar dediğimiz bir zamanda,
Esas diyeceğim o ki, Ey oruç kötülüklerden uzak tut bizi!
İmsak | 05:43 | ||
Güneş | 07:12 | ||
Öğle | 12:14 | ||
İkindi | 14:44 | ||
Akşam | 17:06 | ||
Yatsı | 18:29 |