banner333

banner309

28.12.2016, 12:22

Ortak Çıkarların Çatıştığı Yer Suriye

Oyuncuların piyonlarla karıştığı Ortadoğu'da da peş peşe gelişen olaylar adeta akılları karıştırmakta. Katliam görüntülerinin çıkarları kamufle çabasıyla kullanıldığı Suriye'de her geçen gün durum daha da karmaşık hale gelmekte. Aynı görüntüler Batı medyasında Rusların aleyhine kullanılıyor iken, Rus ve İran medyası ise zaten mevcut olan batı karşıtlığını güçlendirmek ve amellerine ulaşa bilmek için servis etmekteler. Örneğin ABD eski cumhurbaşkanı adayı senatör John McCain geçtiğimiz hafta yaptığı basın açıklamasında Obama'yı Halep'te yapılan katliama susmakla, kadın ve çocukların öldürülmesine ses çıkarmamakla suçlamıştı. Suçlamalar doğru olmakla birlikte senatör McCain'in bu açıklaması Halep'teki trajediye gerçek insani yaklaşımdan daha çok, ABD'yi insani değerlere önem veriyormuş gibi göstererek katliamı Rusya'nın Ortadoğu'da olmaması gerektiği yönünde propaganda malzemesi olarak kullanmayı amaç edinmiştir.

Aslına bakarsanız Ortadoğu'da değil sadece Rusya'nın hatta Ortadoğuyla sınırı olmayan hiç bir ülkenin olmaması gerekir. Çünkü ne ABD, ne AB, ne İngiltere ne de Rusya Ortadoğu'nun organik unsurları değil. Burada akla şöyle bir soru gelebilir. Madem ortak sınır komşusu değiller, o halde bu ülkeler için Ortadoğu neden bu kadar önemli? Neden bugün Rusya-ABD ekseninde kutuplaşmış ittifak ülkeleri daha önce şimdi Suriye'de olduğu gibi Irak, Afganistan ya da Libya'daki operasyonlarda karşı karşıya gelmediler? Aynı soruyu biraz daha lokalize ederek, neden daha önce Irak, Afganistan ve Libya'da yapılan operasyonlarda NATO üyesi olarak yer alan Türkiye bugün Suriye'de farklı bir yol izlemekte sorulabilir. Sırasıyla açıklayalım.

Uluslararası arenada sahne arkası politikaların komplo olarak nitelendirildiği ve böylece gerektiğinde Snowden, Assange gibi fenomenler üzerinden tabiri caizse ''ağzımı açtırma benim'' modunda ekstra baskı gücü olarak kullanıldığı bilinen gerçeklerdendir. İşte ABD'nin Irak'ı işgal etmesine pek şiddetli ve etkili itirazda bulunmayan Rusya ile ilgili konuşulan ''komplolardan'' biri de bunun karşılığında Rusya'nın 160 milyar dolarlık borcunun silinmesiydi. Yani Rusya bu işgale karşı çıkmadığı için 1993'ten 2003'e kadar 10 yıllık ABD'ye olan dış borcu silinmiştir. Rusya'nın Afganistan'ın ABD tarafından işgaline karışmaması hatta sınırını NATO'nun kargo uçaklarına kullandırmasının da buna yakın bir nedeni vardı. Sovyetlerin 1979-1989 arası 10 yıl süren savaşta Afganistan'ı işgal çabası başarısızlıkla sonuçlanmış ve ciddi zayiatlarla Afganistan'dan çıkmak zorunda kalmıştı. Daha sonra Afgan savaşçılar bu işgali unutmamış, Çeçenistan'da Çeçen savaşçıların saflarında savaşarak Ruslara ciddi bedel ödetmişlerdi. Yani lafın Türkçesi, Rusya bir kuyruk acısıyla Afganistan'ın ABD tarafından işgal edilmesine hem göz yummuş hem de desteklemiştir. Ancak Irak'ın işgalini dış borçtan kurtulmak, Afganistan'ın işgalini kuyruk acısını dindirmek için kullanan Rusya Libya'nın işgalini tamamen çıkara dönüştürmüştür. Nitekim ABD ve takımının bu işgale engel olmaması için Rusya'ya sundukları teklif %40'ı Libya hükümetine bırakılmak üzere geriye kalan %60'lık kısımdan %10'nun yani Libya petrolünün %6'nın Rusya'ya bırakılması idi. Putin bu teklifi kabul etmiş ve Kaddafi'nin devrilerek ülkenin işgal edilmesine engel olmamıştı. Lakin işgalden sonra aslında petrolden Libya halkına bırakılan miktarın %25 olduğunu ve Rusya'nın payının bu şekilde düşük tutulduğu anlaşılmıştır. İşte Putin'in işgal bittikten sonra ABD'ye işgalcisiniz diyerek tepki vermesinin nedeni de bu olmuştur.

Dolayısıyla Suriye'nin konusunda ABD ve müttefiklerinin Rusya ile uzlaşamamasının temelinde duran esas sorunlardan biri de ganimet paylaşımına güvenini kaybetmesidir. Bu yüzden Rusya Suriye'nin bölünmesiyle sonuçlanacak planlara karşı çıkmış ve mevcut rejimi destekleyerek sadece Tartus ve Lazkiye'deki hava üsslerini değil aynı zamanda ülkenin tamamını kukla iktidar üzerinden kendi kontrolünde tutmaya karar vermiştir. İşte tam olarak bu noktada Rusya bugün her ne kadar kısa vadede Türkiye ve İran'la ortak hareket etmiş gibi görünse de uzun vadede tamamen çıkar çatışması nedeniyle hem Türkiye hem de İran ile agresif rakipleri oynayacaktır. Bugün Suriye'de Rusya, İran ve Türkiye'yi ortak hareket etmeye zorlayan ABD faktörüdür. Türkiyenin nedenleri belli: Suriye sınırımızda güvenliğimizi ve ülke bütünlüğümüzü tehdit eden yeni bir ABD-İsrail'in kontrol edeceği Kürt devleti kurulmasını engellemek. Bunun da çaresi Suriye'nin toprak bütünlüğünü savunmak ve ılımlı muhalefetin iktidarda temsil edilmesini temin etmekten geçer. Aslında Türkiye yolun başında ABD-NATO dayatmasıyla Esad'ı düşman bellememiş olsaydı sadece Suriye'nin toprak bütünlüğünü savunarak da çözümü garantilemiş olurdu. Ancak Rus uçağını düşürerek ülkeyi savaşın eşiğine sürükleyen ve devletin en mahrem yerlerine kadar sızan, CIA kontrolündeki FETÖ faktörü göz önünde bulundurulursa ''Esad'ı düşman etmemeliydik'' demenin mümkünsüz ve geç kalınmış bir fırsat olduğu anlaşılır. Bu hata yalnız Rusya ve İran ile anlaşarak ılımlı muhaliflerin yeni Suriye'deki iktidarda etkili temsil gücü kazanmalarını temin etmekle telafi edilebilir. Ve gidişata baktığımızda da şu an Türkiye'nin yapmaya çalıştığı şey de tama olarak budur.

İran'ın Suriye'de Esadı ve ülke bütünlüğünü destekleme nedenleri de Türkiye'nin nedenlerine yakındır. Irak'ın kuzeyinde kurulu Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi de-yuro Bağdat'a bağlı otonom bir bölge olsa da de-fakto bağımsız davranan ve bir gün bağımsızlığını ilan etmeye hazır devlet adayıdır. Böyle bir bağımsız Kürt devleti Türkiye için olduğu kadar İran için de güvenlik ve ülke bütünlüğü açısından tehdit unsurudur. Zira Türkiye'de PKK İran'da PJAK aynı amaca hizmet eden iki paralel bölücü terör teşkilatıdır. Bunun yanı sıra Ortadoğu'da mezhepsel yaklaşımı dış politika olarak belirleyen İran'ın partner ve dost ülke olarak belirlediği Suriye ile arasında zaten Irak var iken yeni bir tampon bölge oluşturulması istenmeyen bir durumdur. Bu yüzden İran da kendi çıkarları için Suriye'nin ülke bütünlüğünü desteklemekte. Keza Haşdi-Şabi ve Hizbullah gibi radikal Şiiliği temel ideoloji olarak benimsemiş silahlı güçler üzerinden Suriye'ye Şii nüfus takviyesi yapmak da İran'ın ulusal çıkarlarının bir parçasıdır.

Tüm bu gerçeklikler göz önünde bulundurulduğu zaman Rusya'nın ABD ve müttefiklerini Suriye'den uzak tutmayı başarırsa planları nedir diye sorarsanız cevabım pek iç açıcı olmayacaktır. Bilindiği üzere İngiltereden sonra, Rusya Müslümanları kontrolü altında tutabilmek için Mezhep Çatışmasını son derece profesyonel olarak uygulayan ve destekleyen ikinci ülkedir. Rusya Osmanlı ile yaptığı savaşlarda yıpratıcı güç olarak İran'ın desteğini almak için hep Sünnileri sıkıştırıp Şiileri serbest bırakmış, böylece her zaman Mezhepsel Çatışmayı körüklemiştir. Aynı yöntemi Kafkasya'yı, Azerbaycan'ı işgal ederken de, Afganistan'a saldırırken de, Çeçenistan savaşında da kullanmıştır. Hatta günümüzde Kuzey Kafkasya'da farklı Müslüman azınlıkların İslam ekseninde birleşip bağımsızlık fikrine düşmesini engellemek için hala etkin olarak kullanmakta, özellikle etnik mozaiğin yoğun olduğu Dağıstan'da şii medreseleri teşvik edilirken geleneksel Sunni cami ve medreseleri terörcü IŞİD ile bir tutularak kapatılmaktadır.

Hülasa yakın tarihte, planladıkları gibi giderse Suriye Ortadoğu'nun mezhepsel çatışma nedenli terör ve bombalama olaylarının eksik olmadığı ikinci bir Lübnan olacaktır. Bunu ABD ve müttefikleri olmasa bile Rusya yapacaktır. İşte o zaman galibi olmayan bir örtülü savaşa girilecek, İran ve Türkiye bu şekilde mezhep çatışmasına sürüklenerek Rusya'nın Suriye'deki varlığı temin edilmeye çalışılacaktır. Umarım o günler yaşanmamış olur. Müslümanın müslümana saldırdığını ya da katledildiğini görmek bu ümmet için tahammülü imkansız en büyük acı olur. @Metin Uçar

Yorumlar (0)
2
az bulutlu
Namaz Vakti 22 Kasım 2024
İmsak 05:41
Güneş 07:09
Öğle 12:13
İkindi 14:44
Akşam 17:07
Yatsı 18:30