Libya Korkusu!
LİBYA maalesef kolay bir geçiş yapabilecek gibi gözükmüyor. Çünkü, evvela, Kaddafi bölgedeki diktatörlerin en gaddarıdır. Nitekim en kanlı kıyımlar Libya’da yaşanıyor.
İkincisi, Libya’da bu geçişi ‘düzenleyecek’ kurumlar da çok cılızdır: Tunus ve Mısır’daki ordu, kısıtlı da olsa parlamento, az çok kurumlaşmış yargı ve değişimi fikren yönlendirecek politik elitler Libya’da yoktur.
Kaddafi hiçbir gerçek kurumlaşmaya izin vermemiş, bütün ‘kurum’ları aşiret reisinin elemanları düzeyinde tutmuştur.
Libya’da hakiki güç, “cemahiriye” denilen mahalle ve kent komitelerinde örgütlenmiş “devrim muhafızları”dır.
Bir Mısır ordusunu düşünün; geleneği var, oturmuş hiyerarşisi var... Libya’da ise “devrim muhafızları”nı ve yabancılardan kiralanmış haydutları düşünün; başlarında Kaddafi’nin oğlu Hâmi olmak üzere...
Şu anda Libya’da bulunan dört bin Türk, bunların elinde rehinedir adeta...
5 milyar doları aşan yatırımlarımız da gözden çıkarılamaz.
Erdoğan ne yapmalı?!
Böyle bir ortamda Başbakan Erdoğan’ın Şimon Peres’e yaptığı gibi Kaddafi’ye de “one minute” demesi veya Mısır için söylediklerini Libya için söylemesi ya da ödülü iade etmesi gibi tavırlar elbette demokratlara heyecan verir. Fakat başbakanların birinci işi vatandaşlarının can ve mal güvenliğini sağlamaktır.
Başbakan, psikolojik halleri malum olan Libyalı diktatörü kızdırır da vatandaşlarımız saldırılara uğrarsa, o zaman siyaseten kimi sorumlu tutacağız?!
Kaddafi’nin öbür oğlu Seyfülislam, Libya TV’lerine çıkıp gösterileri “dış güçlerin ve Türklerin tertiplediğini” söylemedi mi?! Bunun anlamı açık değil mi?!
Bütün totaliterler gibi Libya rejimi de “dış düşman, iç düşman” psikolojisi yaratmak istiyor; bunun doğurabileceği sonuçları tahmin etmek zor değildir.
Kaddafi’nin oğlu Hâmi’nin emrindeki paralı haydutları unutmamak gerekir.
Ben bir gazeteci olarak Libya’daki rejimi, başındaki diktatörü böyle eleştiriyorum. Fakat başbakanların bu lüksü olamaz.
Parti sözcüsü Hüseyin Çelik’in dünkü açıklaması, önceliğin vatandaşlarımızın can güvenliğine verildiğini gösteriyordu; sorumlu, isabetli bir yaklaşımdı.
Başbakan’ın bugün grupta yapacağı konuşmanın da böyle olacağını tahmin edebiliriz. Elbette ölçülü bir dille uyarılarda bulunmalı, ama o kadar. Fazlası, oradaki vatandaşlarımız için kötü sonuçlar doğurabilir.
Libya’nın işi zor
Libya, Tunus’tan ve Mısır’dan farklı olduğu için, Kaddafi’nin kan ve zulümle başta kalması ihtimali beni korkutuyor...
Bu satırlar yazılırken Kaddafi’nin iki savaş uçağıyla Malta’ya kaçmış olabileceği yolunda haberler geliyordu; ama aksine savaş uçakları halka ateş açmıştı! Böylesine gaddar bir diktatör!
Öte yandan, Kaddafi devrilince yeni bir rejime “düzenli geçiş”i hangi sosyal ve siyasi kurumlar sağlayabilir diye de endişeliyim.
Kaddafi kırk yıl önce darbeyle iktidarı aldığında Libya çok büyük ölçüde göçebe aşiretlerin toplumuydu. Bugün ise yerleşik fakat amorf toplum hissi veriyor: Libya’da ne İhvan’ın sesi geliyor, ne Wafd’ın, ne liberallerin veya sosyalistlerin...
Kitleleri siyasi disiplin altında toparlayıp yönlendirebilecek siyasi eğilimler var mı, o bile meçhul...
İnşallah korkularım paranoyadır. Mısır ve Tunus gibi Libya’nın da, daha fazla kan dökülmeden, demokrasi yolunun açıldığı ‘düzenli’ bir geçiş dönemine girmesini diliyorum.
Kaynak: Milliyet Gazetesi
İmsak | 05:53 | ||
Güneş | 07:23 | ||
Öğle | 12:18 | ||
İkindi | 14:41 | ||
Akşam | 17:02 | ||
Yatsı | 18:27 |