banner333

banner309

ABD ve Çin Arasında Yaşananlar Gümüşhane Şehir Sohbetlerinde Masaya Yatırıldı

İlim Yayma Cemiyeti Gümüşhane Şubesi tarafından organize edilen ve Hüseyin Nihal Atsız Kültür Evinde gerçekleştirilen Şehir Sohbetleri’nde bu hafta, son dönemde dünya gündemini belirleyen ABD-Çin arasındaki ticaret savaşları konuşuldu.

Kültür Sanat 18.04.2025, 07:18
ABD ve Çin Arasında Yaşananlar Gümüşhane Şehir Sohbetlerinde Masaya Yatırıldı
banner400

İlim Yayma Cemiyeti Gümüşhane Şubesi tarafından organize edilen ve Hüseyin Nihal Atsız Kültür Evinde gerçekleştirilen Şehir Sohbetleri’nde bu hafta, son dönemde dünya gündemini belirleyen ABD-Çin arasındaki ticaret savaşları konuşuldu.

Gümüşhane Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Kadir Sancak moderatörlüğünde Öğretim Görevlisi Serhat Doğan tarafından gerçekleştirilen sunumda, dünyayı derinden etkileyen ABD-Çin Ticaret Savaşları ve Modern İpekyolu Projesi kapsamında Türkiye ve küresel ekonomiye olası yansımaları masaya yatırıldı. Akademisyen kimliğinin yanı sıra Türkiyat ve Fikir araştırmaları merkezi(TÜRKFAM) Asya/Pasifik Uzmanı olarak görev yapan Serhat Doğan, projenin Türkiye’ye sağlayacağı fırsatlara ve olası zorluklara dair çarpıcı analizler paylaştı.

Programın açılış konuşmasını yapan Doç. Dr. Kadir Sancak konu hakkında yaptığı değerlendirmede Türkiye’de son 1-1,5 aydır Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınmasıyla başlayan bir süreç yaşandığına dikkat çekerek Türkiye’de bunlar konuşulurken dünyada da çok önemli gelişmeler yaşandığını söyledi.

Dünyanın yeni bir döneme girdiğini dile getiren Sancak, “Yaşanan gündem Dünya savaşları veya ardından gelen Soğuk savaş gibi kırılma noktası niteliğinde değil ancak geçmiş yıllara nazaran siyasi tarihin, uluslararası ilişkilerin farklı bir döneme evirildiğini söyleyebiliriz” dedi.

Amerika Birleşik Devletlerinde yaşanan başkanlık değişiminin ardından dünya siyasetinin farklı bir yöne savrulduğuna işaret eden Sancak, “1.Trump döneminde ABD kendine yeni bir yol çizdi. Ancak çizilen bu yol çok önemli farklılıklar oluşturmadı. 2. Trump döneminde ise gerçekten dünya siyasetinde belirgin bir değişiklik yaşanmaktadır. Şu an belki sokaktaki vatandaşın bunu çok fazla algıladığını söylemek mümkün değil. Çünkü bu değişim işinde gücünde olan vatandaşa yansımadı ancak yavaş yavaş hepimiz bir şekilde bu değişimin etkilerini hissedeceğiz” diye konuştu.

Tarihin her döneminde Uluslararası İlişkiler noktasında bir mücadelenin yaşandığına vurgu yapan Sancak, “Büyük güçler arasında sürekli bir kapışma, sürekli bir mücadele vardır. Faktörler değişir, araçlar değişir ancak bu mücadele değişmez. Bin 500 yıl önce Roma İmparatorluğu Sasaniler arasında bir kapışma yaşanmıştır. Daha sonra Almanlar ve İngilizler arasında, yakın geçmişte Sovyetler Birliği ABD arasında ve son olarak günümüzde ise ABD ve yükselen bir güç olarak Çin arasında bir kapışma yaşanmaktadır.Bu kapışma zaman zaman savaşlarla zaman zamanda başka araçlar ile yaşanıyor. Son dönemde teknolojinin gelişmesi ile beraber savaşlar çok daha tahrip edici bir hale geldiği için eskiye nazaran başka araçların kullanıldığını görüyoruz” sözleri ile ABD ve Çin arasındaki mücadelede en önemli aracın ticaret ve dolayısıyla da ekonomi olduğunu söyledi.

1990 yıllardan itibaren bu kapışmanın beklenildiğine dikkat çeken Sancak, “Son 30 yılda ekonomisinde süreklilik arz eden yükseliş kaçınılmaz olarak ÇİN’i ABD ile karşı karşıya getiriyordu. Çin bu süreçte kendisini bir hedef haline getirmemek için yumuşak güç araçlarını kullandı. Ekonomi merkezli bir politika izledi. Futbol, sinema gibi alanlara ciddi yatırımlar yaparak Çin’in sempatik olan yüzü dünyaya gösterildi. Bu politikanın gereği olarak da Çin dünyanın kriz bölgelerinde varlığını hissettirmedi. Bu sebeple Ukrayna savaşında, Filistin’de yaşanan katliamlarda Çin’i görmüyoruz. Küresel bir güç olmasına karşın doğrudan taraf olmamayı, ABD ile karşı karşıya gelmemeyi tercih ediyor. Daha çok ekonomik büyüme ile var olmaya çalıştı. Son dönemde “Modern İpekyolu” veya “Bir Kuşak Bir Yol” diye bilinen proje ile Çin hedeflerine ulaşmaya gayret ediyor” dedi.

Çin’in Modern İpekyolu projesine yaklaşık 1 Trilyon Dolarlık bir yatırım yaptığını aktaran Sancak, “Proje Çin’den başlayan ve Avrupa’ya, İngiltere’ye, Londra’ya kadar uzanan bir hattı kapsıyor. Dolaylı olarak 160 ülkeyi, doğrudan ise yaklaşık 60 ülkeyi etkileyecek bu proje dünyanın gelecekteki ekonomik ilişkileri belirleyecek bir öneme sahip. Bu durumu herkes gibi ABD’de görüyor. Haliyle buna bir alternatif üreten ABD, Hindistan’dan başlayan ve Arap Yarımadası üzerinden İsrail’e, Kıbrıs’a ve oradan da Avrupa’ya uzanan bir güzergah oluşturuldu. Bu güzergah Çin’in pasivize edilmesi anlamında yapılmıştı. Fakat 7 Ekim saldırılarından 20 gün önce imzalanan bu anlaşma saldırılar ile birlikte akamete uğradı. Bu proje şimdilik buzdolabına kaldırıldı. ABD eğer Filistin meselesini bir şekilde çözüme kavuşturulduğunda proje tekrar gündeme gelecektir” diye konuştu.

Sancak; bir tarafta ABD’nin alternatif ticaret yolları ile Çin ekonomisine zarar vermeye çalışırken diğer taraftan da kendi ülkesinde uygulamaya koyduğu vergi oranları ile bu mücadeleyi sürdürdüğüne işaret etti. Yaşanan bu mücadelede durumun ne olduğu, Türkiye’nin bu mücadeledeki yeri, gelişmelerden olumlu veya olumsuz anlamda ne denli etkileneceği, fırsat mı yoksa külfet mi olacağı noktasındaki soruları ise TÜRKFAM Asya/Pasifik Uzmanı akademisyen Serhat Doğan yanıtladı.

Konuşmasına yaşanan olayların tarihsel gelişimi ile başlayan Doğan, Harward Üniversitesi öğretim üyesi Ann M. Blair’in “Ejderin Yükselişi” adlı makalesine atıfta bulunarak, “Çin içine kapanık bir toplum. Kendilerinin gösterdikleri kadar bilinen bir toplum. Bu içine kapanık toplum nasıl oldu da dünyanın en büyük tarım toplumuyken dünyanın en büyük sanayi toplumu haline geldi?  Bunu çok kısa bir sürede nasıl başardı? 1976-1978 yılına kadar dünyanın en büyük tarım toplumu aradan geçen yaklaşık 50 yıllık bir sürede nasıl oldu da dünyanın en büyük sanayi toplumuna evirildi? Esas cevabı aranması gereken soru bu” dedi.

Çin’de yaşanan bu değişimi Mao’nun vefatı sonrası başa gelen Deng Xiaoping’in “Neden geçmişimize bakmıyoruz?” söylemi üzerinden yaşanan değişimin tarihsel sürecini ayrıntılı olarak anlatan Doğan, “Xiaoping Çin’i üç aşamalı bir sisteme tabi tutuyor. Birinci aşama 1978-2003 döneminde altyapı ve yatırım anlamında Çin Ekonomisinin büyüme sürecini başlatıyor. Tarı, sanayi ve teknoloji alanlarını kapsayan bu program süreç içerisinde parti programı halini alıyor. 2003 ila 2012 yılları arası ise bir anlamda durgunluk dönemi olarak adlandırıldı. Çünkü 25 yılda yapılan yatırımlar ülke ekonomisini bir anlamda zorlamış, daha büyük atılımlar için dinlenme ihtiyacı hasıl olmuştur. Bu dönem; Uluslararası anlamda devletin daha çok dengeyi muhafaza ettiği ve yeni ortaklıklarla bu dengeyi pekiştirdiği bir dönem olarak dikkat çekti. 2013 yılında Xi Jinping’in başa geçmesiyle yeni bir dönem başladı. Bu dönem Çin’in yükseliş dönemiydi. Pandemi dönemindeki bazı 2-3 yıllık dönem hariç Çin hiçbir zaman yüzde 7’lik büyümenin altına düşmedi. Dünyayı şaşkına uğratan ciddi bir büyüme gerçekleştirdi ve ister istemez dünyanın ticaret devi olana ABD ile çatışır hale geldi” ifadeleri ile yaşanan süreci anlattı.

Çin’in çok farklı bir idari yapıya sahip olduğunu ve sınırları içerisinde 3 bini aşkın dil konuşulduğuna vurgu yapan Doğan, “Çin’in 2049 yılında tamamlanması planlanan Modern İpekyolu projesi ile dünya ticaretinin yüzde 60’lık kısmını hakimiyeti altına almak istiyor. Ancak bu projeyi yaparken çok sessiz, kendini belli etmeden gözden uzak bir şekilde yapma yolunu izledi. Çin dikkatleri kendi üzerine çekmeden süreci yöneterek Afrika başta olmak üzere dünyanın her yerinde yatırımlar gerçekleştirdi. Afrika’da değerli maden yataklarına yönelik projeler hayata geçirilirken üretimin pazara ulaştırılacağı yerlerde de altyapı çalışmaları tamamlandı” ifadelerini kullandı.

Çin dışişleri bakanının “Çin olmadan her şeye muhtaçsınız” açıklamasına dikkat çeken Doğan, “Bu söylem hiçbir kimseyi, hiçbir devleti hedefe koymadan bir gerçeğin dile gelmesiydi. Bu söylemin arka planında 2’nci Trump dönemi izlenen politikalar yatıyordu. Konunun tarafları ve uzmanları tarafından bu politikalar, Çin’e ait sanayi büyüklüğünü yok etmeye değil belki ama yavaşlatmaya yönelik politikalar olarak değerlendirildi. Çünkü Çin, karşınıza alıp yok edebileceğiniz eşiği çoktan geçmişti. Elbette yaşanmakta olan mücadelede her iki tarafında zaafları var. Çin’in başında; Doğu Türkistan ve Tayvan başta olmak üzere çok ciddi sorunlar var ve ABD bu anlamda bu sorunları kaşıyor” dedi.

Türkiye’nin son dönemde izlediği dış politika ile bölgede ciddi bir aktör olarak öne çıktığını aktaran Doğan, “Türkiye’nin takındığı tutum “Kazan Kazan” politikasıdır. Ne Amerika ne de Çin ile kötü olmayan, her iki ülke ile de ticareti devam ettirmeye yönelik bir çaba içerisindeyiz. Türkiye, her iki büyük güce rağmen bölgede siyasi ve ekonomik anlamda bir başat aktör olma yolunda ilerliyor. Nitekim Türkiye; Ukrayna Rusya savaşında çok başarılı bir hamle ile arabulucu olarak konumlandı. Yine Akdeniz’de ve Suriye’de geldiğimiz nokta itibariyle Türkiye, ön planda kendisine yer buldu. Çin ile hali hazırda stratejik bir işbirliğimiz var. Elbette ki Doğu Türkistan’da yaşanan sistemli bir soykırım var ve bu soykırım bizi derinden yaralıyor. Ancak duygusal konular bir kenara bırakırsak, Türkiye bu noktada Çin ile ilişkilerini olumsuz etkileyecek hiçbir girişime izin vermiyor. Benzer bir şekilde Türkiye ABD’ye karşı da aynı tutumu sergiliyor. “Kazan Kazan” politikası devam ediyor” diye konuştu.

Yaşananları iki kutuplu bir dünya anlayışından ziyade Asya tipi üretim mantığı ile Avrupa tipi üretim mantığının çatışması olarak değerlendiren Doğan, “Bu noktada Çin ekonomik anlamda dünya devi olsa bile bunu devam ettiremeyeceğini düşünüyorum. Çünkü eğer kültürel bir varlığınız ile yoksanız ekonomik varlığınız bir noktaya kadar sizi taşır. Kültürel bir üstünlük kuramadığınız sürece ekonomik üstünlük süreklilik arz etmez. Çin’de ki idari anlamdaki feodal yapı devam ettiği sürece, bu yükselişini devam ettiremeyecektir. Bu kırılgan yapı siyasi olarak parçalanmaya müsaittir ve bu anlamda ciddi bir sorun oluşturacaktır.

Soru cevap şeklinde devam eden sohbette dünya savaşları öncesi yaşanan süreçler ile bu gün oluşan durum arasında benzerlikler olduğuna vurgu yapılarken ABD ve Çin arasında var olan ticari mücadelenin bir savaş haline gelmesinin öngörülmediği belirtildi. 

Haber:Hüseyin Özgün

Kaynak: Gümüşkoza Gazetesi
Yorumlar (0)
3
hafif yağmur
Namaz Vakti 20 Nisan 2025
İmsak 06:06
Güneş 07:37
Öğle 12:28
İkindi 14:48
Akşam 17:09
Yatsı 18:35