KARANLIKTA GÖREN KİM
Görmek demek, yalnızca bakmak demek değil. Bakılan şeyde/yerde bakılanın farkına varmak demek. Bu eylem bir uzuv(organ) olan göze ait olabilir.
Bir de bakılanın değil bakanın bakışında fark edilen, meselesi var. Bir uzvun becerebileceği iş değil bu. Ki bu bakış, bir değer haline gelir. Bu bakışa güzel bakma/görme diyebiliriz. Meşakkatli bir yolu olduğundan olsa gerek bu eylem ancak kalp meskeninden çıkarak gerçekleşebilir.
Görmek meselesinin iki saçağından hangisinin asıl olduğu üzerine düşünmek değerli olanın hangisi olduğu sonucuna götürecektir. Ancak bu hususta sonucu her yolcu kendi belirleyecektir.
İnsan, kimi zaman, baktığında kimi zaman da bakışında takılıp kalmıştır. Dönüp kendi hayatlarımıza baktığımızda, baktığımız şeylerin aynı zamanda arzulayıp peşinde koştuğumuz şeylerin değeri, yine o şeylere ulaşmadaki kolaylık-zorluk oranında değişim gösteriyor. Ne uzaksa ona büyük bir tutkuyla koşuyoruz, belki de ne olduğunu dahi bilmeden ve fark etmeden. Sonunda kavuşsak da o kavuşulan zamanda güzel bir tad verse de hemen ardından bir soğuma hali geliyor. Ve sonrasında bir başkasının peşine takılıp yola devam ediyoruz.
Görüldüğü üzere odaklanılan şeyde tüm arayışın sonuçlarını bulma hevesi başta yeterliyken sonra hayal kırklığı oluşturuyor.
Önemsemediğimiz şu ki, her şey yerli yerinde ve tüm güzellikleriyle karşımızda olsa ve gözlerimiz de sağlıklı olsa da eğer ortam karanlıksa bir şey görülemez. Işık, bakışın kendisidir. Ancak aydınlık, aydınlatır.
Nereye ve neye bakarsa baksın görmek için gözden başka insanın bir şeye daha ihtiyacı vardır…
İmsak | 05:42 | ||
Güneş | 07:11 | ||
Öğle | 12:14 | ||
İkindi | 14:44 | ||
Akşam | 17:06 | ||
Yatsı | 18:30 |