KALABALIKLAR HALİNDE YALNIZIZ
Nerede başladıysak oraya döneceğiz sonunda. Bir dairenin başlangıç noktasından yürümeye başladık. Ne kadar gittiğimizi, uzaklaştığımızı sansak da aynı yere doğru yaklaşıyoruz. Uzaklaşarak hem de…
Başladık ya bir kere yaşamaya, bundan sonrasını istemiyorum, demek boşuna. Boşuna tüm çabalar. Mahzunluk da, huzur da, birer neden sadece. Yaşıyorum demek için.
Yaşamak başka ne olsundu ki? Hangi bilim yeterli ki açıklamak-açık kılmak için?
Yaşamak bir cevap değil. Olsa olsa ancak bir soru.
Bir biz bilmiyoruz cevabı. Akıl bir tek bize verildi çünkü. Düşünmek yalnızca, soruya bir cevap arayanın yol azığı. Yemeden doyanlara ise akıl ne hacet. İlim, bilmek; irfan, tanımak çünkü.
İnsan ne demektir, diye sorsalar, en azından “bir sorusu olandır” derim.
İnsan olabilmek ise, cevabın peşine düşmek. Sonunda bulacağından emin olamasa bile, aramaktan vazgeçmemek. Bir karar vererek değil, yola düşmüşken yol olarak. Bir iz bırakabilmek tozlu yollarda. İnsan olabilmek, vicdanın sızlaması demek. Hissetmek demek. Titremek, ürpermek baştan aşağı. İnsan olabilmek demek.
Tüm zalimlere, tüm zulümlere rağmen rahmetin geleceğine inanmak demek.
İnsan olmak, biraz da kalabalıklar halinde yalnız olmak demek…
İmsak | 05:44 | ||
Güneş | 07:13 | ||
Öğle | 12:14 | ||
İkindi | 14:43 | ||
Akşam | 17:05 | ||
Yatsı | 18:29 |