26.01.2015, 08:55
BİZ BİRBİRİMİZİN AYNASIYIZ
Gümüşhane küçük bir il.
Herkes herkesi avucunun içindeki çizgiler kadar çok iyi tanır.
Potansiyelimiz bellidir, etki gücümüz sınırlıdır, özlemlerimiz hep farklı olsa da amacımız bellidir.
Hani hatırlarsanız, yedi cücelerin yarattığı bir slogan vardır:
Biz yedi cüceyiz, birbirimizi biliriz.
Bunu Emin Çölaşan “Biz kırk kişiyiz, birbirimizi biliriz” şeklinde kitabına başlık yapmış.
Halk arasında söylenmiş şekli de böyledir.
Bu deyim nerden aklıma geldi?
Dediğimiz gibi Gümüşhane küçük bir il.
Kimin heybesinde ne olduğunu hepimiz biliyoruz. Belirli alanlarda Gümüşhane’nin noktaya çıkardığı ve uygar dünyaya övünçle takdim ettiği “insan gücü” var. (ve iyi ki de var!)
Gümüşhane’nin aydınlık yüzünü parlatıp okşayan bu insanlar, bütün Gümüşhanelilerin bir anlamda gıpta ettiği insanlardır.
Gümüşhane (ya da Gümüşhaneliler) bu insanları bağrından çıkarıp “ işte benim iddiam, işte benim ölçüm” söylemiyle uygar dünyaya pazarlarken, yüzünün asla kara çıkmayacağını bilmektedir.
Çünkü genel geçer bütün ölçütleri aşarak böyle bir mazhariyete ulaşmış bu insanlar, yetiştikleri şehir Gümüşhane’nin aynasıdır.
Şimdi bir gafil çıkıp diyebilir mi “Ben Gümüşhane’nin yetiştiği bir siyasetçi olarak Oltan Sungurlu’dan daha iyi bir siyasetçi ve devlet adamıyım?”
Derse biz ne deriz: “Bize yalan söyleme, ciğerini biliriz biz senin, bir birbirimizi biliriz.”
Ruhunun ve kafasının sıfatı olarak gafilliğinin yanına cahilliğini de koymuş bir insan çıkıp diyebilir mi, “Ben Gümüşhane’nin yetiştiği bir şair olarak Nurettin Özdemir’den daha iyi bir şairim”.
Peki, derse biz ne deriz: “Bize yalan söyleme, ciğerini biliriz biz senin, biz birbirimizi biliriz.”
Ruhunun ve kafasının sıfatlarına dengesizliği de ekleyen bir insan çıkıp diyebilir mi , “Ben Gümüşhane’nin yetiştirdiği bir ticaret erbabı olarak İsmail Akçay’dan daha fazla bir bilgiye sahibim.”
Derse biz ne deriz: “Bize yalan söyleme, ciğerini biliriz biz senin, biz birbirimizi biliriz.”
Ruhumun ve kafasının sıfatlarına deliliği de ekleyen bir insan çıkıp diyebilir mi ,”Ben Gümüşhane’nin yetiştirdiği bir gazeteci olarak Turan Tuğlu’dan daha iyi bir gazeteciyim”.
Derse biz ne deriz: “Bize yalan söyleme, ciğerini biliriz biz senin, biz birbirimizi biliriz.”
Örnekleri bu şekilde daha da çoğaltabiliriz.
Bir Aydın DOĞAN, Gümüşhane’nin aynasıdır.
Bir Adnan AKTAŞ, Kelkit’in aynasıdır.
Bir Erdal KURT, Şiran’ın aynasıdır.
Bir Turay KESLER, Köse’nin aynasıdır.
BİZ BİRBİRİMİZİN AYNASIYIZ.
Biz birbirimizi biliriz ama bilmeyenleri de uyarmak lazım! Bizim aydınlık ve çağdaş yüzümüzün reklamını yapalım ama bizim üzerimizden kendi reklamını yaparak sözde Gümüşhane sevgisiyle egosunu bileyleyip muhterisliğine yenilen insanların önünü de kapatalım!
Niteliksizliğe ne değer vereceğini bilen çağdaş dünya, bunlara ne cevap vereceğini bilir bilmesine ama, arada Gümüşhaneliliğin ziyan olmasına gönlümüz rıza göstermez!
Gümüşhane’de şu son zamanlarda çok garip bir durum sezinliyorum ki o da şudur:
Gümüşhane’nin aydınlık ve çağdaş yüzünü okşayan insanlar tartışmalı bir konumdadır!
Halbuki hiçbir ilde böylesine bir “hıyaneti” göremezsiniz! Bilakis, geleceğe iddiasını taşıyan iller, yetiştirdikleri insanları her hangi bir kişisel ve siyasi kaygının çok çok üzerinde çok özel bir “fanus” içinde korumasını bilen illerdir. Örneklerini verdiğimiz bir Oltan Sungurlu’dan, bir İsmail Akçay’dan, bir Nurettin Özdemir’den, bir Turan Tuğlu’dan “nasiplenmek” ve “övünç duymak” varken, onlarla boy ölçüşülemeyeceğini bile bile onlara laf uzatmak ve onlara ve Gümüşhane’ye ayak bağı olmak da nedendir, niyedir?
Bu türlü bir muhterisliği hangi ahlaki temele dayandıracağız?
Hemen belirteyim ki bu hıyanet içinde olan insanların bu cüreti ve aynı zamanda her konuda fikir beyan etme hak ve yetkisini nereden bulduklarını cidden merak etmekteyim. Bir konunun eğitimini almadan, inceleme ve araştırmasını yapmadan böylesine keyfiyet kokan bir hıyanet hangi felsefi inançla bağdaşmaktadır?
Yoksa bu hıyanet içinde olanların her türlü yönteme başvurarak kafalarının estiği şekilde yazmak gibi sonsuz bir özgürlüğü mü var da bizler bilmiyoruz!
KİMSE KENDİSİNİ PAZARDA BEŞ KURUŞLUK BİR KIYMETİ VARKEN, PAHA BİÇİLMEZ BİR ANTİKA OLARAK SALTIĞA ÇIKARMASIN!
Çünkü biz Gümüşhaneliyiz, biz birbirimizi biliriz!
Herkes herkesi avucunun içindeki çizgiler kadar çok iyi tanır.
Potansiyelimiz bellidir, etki gücümüz sınırlıdır, özlemlerimiz hep farklı olsa da amacımız bellidir.
Hani hatırlarsanız, yedi cücelerin yarattığı bir slogan vardır:
Biz yedi cüceyiz, birbirimizi biliriz.
Bunu Emin Çölaşan “Biz kırk kişiyiz, birbirimizi biliriz” şeklinde kitabına başlık yapmış.
Halk arasında söylenmiş şekli de böyledir.
Bu deyim nerden aklıma geldi?
Dediğimiz gibi Gümüşhane küçük bir il.
Kimin heybesinde ne olduğunu hepimiz biliyoruz. Belirli alanlarda Gümüşhane’nin noktaya çıkardığı ve uygar dünyaya övünçle takdim ettiği “insan gücü” var. (ve iyi ki de var!)
Gümüşhane’nin aydınlık yüzünü parlatıp okşayan bu insanlar, bütün Gümüşhanelilerin bir anlamda gıpta ettiği insanlardır.
Gümüşhane (ya da Gümüşhaneliler) bu insanları bağrından çıkarıp “ işte benim iddiam, işte benim ölçüm” söylemiyle uygar dünyaya pazarlarken, yüzünün asla kara çıkmayacağını bilmektedir.
Çünkü genel geçer bütün ölçütleri aşarak böyle bir mazhariyete ulaşmış bu insanlar, yetiştikleri şehir Gümüşhane’nin aynasıdır.
Şimdi bir gafil çıkıp diyebilir mi “Ben Gümüşhane’nin yetiştiği bir siyasetçi olarak Oltan Sungurlu’dan daha iyi bir siyasetçi ve devlet adamıyım?”
Derse biz ne deriz: “Bize yalan söyleme, ciğerini biliriz biz senin, bir birbirimizi biliriz.”
Ruhunun ve kafasının sıfatı olarak gafilliğinin yanına cahilliğini de koymuş bir insan çıkıp diyebilir mi, “Ben Gümüşhane’nin yetiştiği bir şair olarak Nurettin Özdemir’den daha iyi bir şairim”.
Peki, derse biz ne deriz: “Bize yalan söyleme, ciğerini biliriz biz senin, biz birbirimizi biliriz.”
Ruhunun ve kafasının sıfatlarına dengesizliği de ekleyen bir insan çıkıp diyebilir mi , “Ben Gümüşhane’nin yetiştirdiği bir ticaret erbabı olarak İsmail Akçay’dan daha fazla bir bilgiye sahibim.”
Derse biz ne deriz: “Bize yalan söyleme, ciğerini biliriz biz senin, biz birbirimizi biliriz.”
Ruhumun ve kafasının sıfatlarına deliliği de ekleyen bir insan çıkıp diyebilir mi ,”Ben Gümüşhane’nin yetiştirdiği bir gazeteci olarak Turan Tuğlu’dan daha iyi bir gazeteciyim”.
Derse biz ne deriz: “Bize yalan söyleme, ciğerini biliriz biz senin, biz birbirimizi biliriz.”
Örnekleri bu şekilde daha da çoğaltabiliriz.
Bir Aydın DOĞAN, Gümüşhane’nin aynasıdır.
Bir Adnan AKTAŞ, Kelkit’in aynasıdır.
Bir Erdal KURT, Şiran’ın aynasıdır.
Bir Turay KESLER, Köse’nin aynasıdır.
BİZ BİRBİRİMİZİN AYNASIYIZ.
Biz birbirimizi biliriz ama bilmeyenleri de uyarmak lazım! Bizim aydınlık ve çağdaş yüzümüzün reklamını yapalım ama bizim üzerimizden kendi reklamını yaparak sözde Gümüşhane sevgisiyle egosunu bileyleyip muhterisliğine yenilen insanların önünü de kapatalım!
Niteliksizliğe ne değer vereceğini bilen çağdaş dünya, bunlara ne cevap vereceğini bilir bilmesine ama, arada Gümüşhaneliliğin ziyan olmasına gönlümüz rıza göstermez!
Gümüşhane’de şu son zamanlarda çok garip bir durum sezinliyorum ki o da şudur:
Gümüşhane’nin aydınlık ve çağdaş yüzünü okşayan insanlar tartışmalı bir konumdadır!
Halbuki hiçbir ilde böylesine bir “hıyaneti” göremezsiniz! Bilakis, geleceğe iddiasını taşıyan iller, yetiştirdikleri insanları her hangi bir kişisel ve siyasi kaygının çok çok üzerinde çok özel bir “fanus” içinde korumasını bilen illerdir. Örneklerini verdiğimiz bir Oltan Sungurlu’dan, bir İsmail Akçay’dan, bir Nurettin Özdemir’den, bir Turan Tuğlu’dan “nasiplenmek” ve “övünç duymak” varken, onlarla boy ölçüşülemeyeceğini bile bile onlara laf uzatmak ve onlara ve Gümüşhane’ye ayak bağı olmak da nedendir, niyedir?
Bu türlü bir muhterisliği hangi ahlaki temele dayandıracağız?
Hemen belirteyim ki bu hıyanet içinde olan insanların bu cüreti ve aynı zamanda her konuda fikir beyan etme hak ve yetkisini nereden bulduklarını cidden merak etmekteyim. Bir konunun eğitimini almadan, inceleme ve araştırmasını yapmadan böylesine keyfiyet kokan bir hıyanet hangi felsefi inançla bağdaşmaktadır?
Yoksa bu hıyanet içinde olanların her türlü yönteme başvurarak kafalarının estiği şekilde yazmak gibi sonsuz bir özgürlüğü mü var da bizler bilmiyoruz!
KİMSE KENDİSİNİ PAZARDA BEŞ KURUŞLUK BİR KIYMETİ VARKEN, PAHA BİÇİLMEZ BİR ANTİKA OLARAK SALTIĞA ÇIKARMASIN!
Çünkü biz Gümüşhaneliyiz, biz birbirimizi biliriz!
2
az bulutlu
Namaz Vakti
22 Kasım 2024
İmsak | 05:41 | ||
Güneş | 07:09 | ||
Öğle | 12:13 | ||
İkindi | 14:44 | ||
Akşam | 17:07 | ||
Yatsı | 18:30 |