09.06.2011, 13:20
BICIK AYDIN
Bıcık Aydın yani Aydın Salantur. Gümüşhane'mizin sembolü olmuş değerimiz. Onunla ilgili birçok makale yayınladım. Gümüş Portreler ve Fıkralarla Gümüşhane kitaplarında biyografisine ve hatıralarına yer verdim. Ama inanın Gümüşhaneli öğretmenimiz Nazlı Hanım (Nalçacı) gibi yürekten yazılanı görmedim, göremedim. Nazlı Hanımın makalesini sizlerle paylaşmak istedim.
Aydın Salantur, namı diğer Gıcık Aydın, dergide o gülümseyen suratını görünce çok duygulandım. Çok yakışmış dergiye. Akıl edenlere sonsuz teşekkür ederim, sağ olunuz, o bir ekoldü. Gülümseyen yüzünü görünce bende gülümsedim. Bağırdım oğluma;
Aydın Salantur, namı diğer Gıcık Aydın, dergide o gülümseyen suratını görünce çok duygulandım. Çok yakışmış dergiye. Akıl edenlere sonsuz teşekkür ederim, sağ olunuz, o bir ekoldü. Gülümseyen yüzünü görünce bende gülümsedim. Bağırdım oğluma;
“Serdar bak annem bu kim?”
“Aaaa ben tanıyorum, ne idi adı ya, hani senin arkadaşın”
“Aydın yavrum, Aydın!”
Tebessüm ettik oğlumla ve anlattım Aydın'ı. Arkadaşlarım korkarlardı. Ama ben onun canını yakmadığım için o da bana yakın davranırdı. Boyu kısa idi, ayaklarını sürüterek öne öne yürürdü. Kafası normal insanlara göre çok küçüktü. O nedenle adını Gıcık Aydın takmışlardı, kimi de Bıcık Aydın derdi. Çok sevimliydi. Sürekli burnu akardı, sigarayı çok severdi, annesi çok temiz giyindirirdi, zaten yoksulda değillerdi.
Anneciğim anlatmıştı, şanı Amerika'lara gitmiş ve oradan bilim adamları gelmiş, başını incelemek için ve inanılmazda bir para sunmuşlar. Ailesi de vermemiş. İyi ki de vermemişler, o Gümüşhane'nin mihenk taşı idi. Canım benim, canımm...
Hay be kaç yıl geri gittim...
Erzurum Nene hatun Kız İlk Öğretmen Okulu’nda okuyorum. Tatillerde Gümüşhane'deyim. Benim öğretmen olacağımı öğretmişler Aydın ağabeye. Her çarşıya indiğimde Alibeyler'in orada çıkardı bir yerden ve koluma girerdi, eline bir gazete, dergi ne bulurlarsa tutuştururlardı, üstelikte ters verirlerdi.
O başlardı bağırarak okumaya;
“Atatüt, Atatüt...”
Alkışlardı insanlar o daha bir coşardı, çıkardı kolumdan, ellerini, kollarını sallar, ter içinde kalırdı. Daha yüksek bir yere koyarlardı bağırırdı.
“Tamam” derdim dinlemezdi. Coştururdular, o daha bir bağırırdı. Sonra yorulur, önce bana, sonra orda bulunanlara selam verirdi. Anlardı esnaf Aydın'la, Nazire'nin buluştuğunu. Onu çok seviyordum. Tüm çarşıyı birlikte dolaşırdık, işimi bitirene kadar o hep benim yanımda.
Hicabi Amca (Ataç) çok takılırdı Aydın'a..
“Eee Aydın, buldun fıstık gibi kızı, bide nişanlandın, şimdide hava atıyorsun”
Çok kızardı ve bolca küfrederdi, saldırırdı, Hicabi Amca’da korkmuş gibi yapar kaçardı.Döner bana kazandığı zaferi anlatır, ona parmak sallar ve bağırırdı Hicabi Amca’ya,
“Aldın mı gıggırıyn?”
Sakinleştirirdim, bir sigara tuttururlardı eline. İçme derdim, işte bir tek orda dinlemezdi beni, omuz silker, küserdi.
“Ama bir tane” derdim.
Sallardı o minicik başını, tamam anlamında. Otururduk bir duvarın üstünde içmesini beklerdik. Sokulurdu bana, kolumu omzuna koyardım, başını yaslardı bana. Küçücük bir kuş gibi savunmasızdı. O zamanlar köyden şehre göç yeni başlamıştı. Taşlarlardı çocuklar Aydın'ı tanımadıkları için. Hoş onu tanıyan bazı densizlerde yapardı ya! Beni en çok sarsan bu olurdu, canavara dönüşür yapışırdım kulaklarına, azarlardım, kaçırırdım. Biraz önceki küheylan Aydın, bebek gibi saklanırdı arkama. Canım benim. O değildi özürlü olan belki karşı taraftı.
Ben onun önce arkadaşı, sonra da nişanlısı olmuştum, bu oyun onun çok hoşuna gidiyordu. Evlendim çıktım Gümüşhane’den, çoluk, çocuğa karıştım. Fakat sık geliyorum memleketime. Hep görüşüyoruz Aydın ağabeyle, eşim ve çocuklarımda onu çok seviyorlar. Hiç birbirlerine yabancılık çekmiyorlar.
En son onu, bir Arife günü, annemle babamı ziyarete gittiğimizde kabristanda gördüm, ağlıyordu, ama nasıl tarifi mümkün değil. Sarıldım ona, beni gördü açtı kollarını boynuma sarıldı. Başladı anlatmaya;
“Baba yaa baba aldın mı gıggırıyn?”
O ağlıyor, ben ağlıyorum, annem ağlıyor, ailesi ağlıyor. Babası ölmüş, bana onu anlatıyor.Saçları beyazlamış, omuzları çökmüş, zayıflamış.
“Bak beni gene ağlattın nişanlım.”
Aradan kaç zaman geçti bilmiyorum. Annemle, babamı, anneannemi, yakınlarımızı ziyarete gidiyoruz. Birden bir mezar taşına sabitlendi gözlerim BICIK AYDIN yazıyor, ne kadar öyle kaldım onu da bilmiyorum. Anneciğimin sesini duydum çook derinden.
“Hadi Nazlım, toparlan” diyordu.
Kardeşim ölse canım bu kadar yanmazdı.
Gittim kabristanının başına, sevdim taşlarını, duamı okudum. Ama çok ağladım şu anki gibi. Gümüşhane'den bir tarih kaydı, kubbede bir hoş sada bırakarak.
“Güle güle arkadaşım, kardeşim, dayım, amcam, nişanlım” dedim. "Annem biliyormuş meğer söylememiş bana, üzülürüm diye. O gün kabristana gidelim annem dediğimde, biraz niyetsizdi, sebebi de bu imiş. Görünce ne yapar Nazire demiş içinden."
Seni çook seviyorum ve özleyeceğim. Rahat uyu, mekânın cennet olsun.
2
az bulutlu
Namaz Vakti
25 Kasım 2024
İmsak | 05:44 | ||
Güneş | 07:13 | ||
Öğle | 12:14 | ||
İkindi | 14:43 | ||
Akşam | 17:05 | ||
Yatsı | 18:29 |
Saygılarımla.
Sayın Salih Kaya ve Sayın Şahin Köse, beyefendilere teşekkürü bir borç bilirim.
Saygılarımla.