BAYRAM İZLENİMLERİ
Senede iki kez kutladığımız dini bayramlarımızın sevinç ve heyecanı “arefe günü” başlar gönül dünyamızda. Bayram için son hazırlıkların gözden geçirildiği gündür arefe. Gümüşhane’de çocukluğumdan bilirim gelen misafirlere ikram için; tatlıların, zeytin yağlı sarmaların, böreklerin, yufkaların vs. bayramın olmazsa olmazı hazırlıklarıdır.
Annem, Dörtkonak Köyünde birkaç gün öncesinden başlardı bayram hazırlığına. Bizde çocuk halimizle edebildiğimiz kadar ona yardım ederdik. Ne günlerdi…
Arefe günü, ayrıca yöremizde ikindi namazından sonra topluca mezarlığa gidip kabir ziyaretlerinin yapılarak duaların göz yaşlarına karıştığı müstesna zaman dilimleridir. Geçtiğimiz yıl birlikte bayram ettiğimiz akrabamız/ komşumuz/ arkadaşımız bugün aramızda değil. Acılar tazeleniyor kabir ziyaretlerinde.
Dolayısıyla bu duygu yoğunluğunda ulaşılır bayrama.
Sosyal medya hesabından bir arkadaşımın (arefe günü için) yazdıkları bizimde duygularımıza tercüman oldu: “Bugün sevginin, saygının, inancın, barışın ve kardeşliğin arifesi olsun.” Paylaşım “Sonrası bayram olur zaten” cümlesiyle sona eriyordu.
Arefe gününe bu bakış açısıyla bakmak bayramları gerçek anlamda bayram yapıyor sevgili okuyucular. Küsken barışmak, ayrıyken kavuşmak, dara düştüğünde dost kapısı çalabilmektir bayram! Aksi halde diğer günlerden farkı kalmıyor.
Acaba bunu gündelik yaşamda ne kadar yapabiliyoruz?
Modern çağın kültürel değerlerimizi değirmen gibi öğüttüğü günümüzde pek yaptığımızı söyleyemeyiz. Öyle ki “nerede o eski bayramlar” serzenişini sık duyarız!
Şairin dediği gibi.
Kar çiçeğim solmuş, kar yatağında,
Can verir ırmağın dar yatağında,
Arife gecesi yer yatağında,
Üstüme serdiğim Bayramlar hani!
Elbette bunun birçok sebebi var. Başta ekonomik şartların aileler üzerindeki olumsuz etkilerine bağlı toplumun sosyal fay hatlarındaki kırılmalar eski bayramları aratır oldu.
Bu satırları kaleme alırken ekonomik şartların zorluğunu anlatan şu örnek dikkat çekiciydi. Yükselen altın fiyatları karşısında “1 ton patatesin 1 çeyrek altın etmediği” haberi her şeyi özetliyor aslında.
Ekonomik zorluklar altında kurban kesmek bir yana bayramda çocuğuna “bayramlık kıyafet” alabilen babaların sayısı bir elin parmağını geçmiyor. Yaşam şartları her geçen gün zorlaşıyor.
Tüketicilerde durum böyle iken kurban üreticileri nasıl? Görüştüğüm bazı üreticiler, geçen yıla göre satışlarının %50 oranında azaldığını ellerinden kalan kurbanlıkları bayramdan sonra kesimhaneye düşük fiyata vereceklerini söylediler.
Evet…Bir Kurban Bayramı daha geride kaldı. Zaman su misali akıp gidiyor.
Bayram namazı için Akarbaşı Mahallesi Bedreddin Camisine sabahın erken vaktinde gittim. Cami avlusunda dernek yöneticilerini her zamanki gibi işinin başındaydı. Boyunlarında asılı “Görevli” kartları ile gelen cemaate önce dezenfektan almalarını sonra maske konusunda uyarılarda bulunduklarını bir süre izledim.
Cami içinde ve dışında tedbirler üst seviyedeydi. Hatta birçok camide olmayan cami halıları üzerine sosyal mesafe uyarı plakaları monte edilmiş. Cami İmam Hatibi Zeynel İlhan hocamız başta olmak üzere cami derneğini bu vesile ile tebrik ediyorum.
Bir önceki Ramazan Bayramı’nda mahzun kalan Bedrettin Camisi bu sefer gelen vatandaşlarla doldu taştı. Bizde son bölümde kendimize yer bulabildik.
Bayram namazı sonrası çıkışta yoğunluk yaşanmadı. Cemaat sıra ile ayakkabılarını alıp mesafe kuralını hiç bozmadan dışarıya çıktı.
Bayramın birinci günü saatler 12.30 gösterdiğinde mesaiye başlayacak eşimi iş yerine götürürken Eskişehir’in cadde ve sokakları bom boştu. Öyle ki Atatürk caddesini hiç böyle sakin sessiz görmemiştim.
Bir müddet sonra Meral hanımın iş yeri olan Huzurevine vardığımızda kurumun geniş bahçesinde ağaçlar altındaki banklarda oturan yaşlı amcalar ilişti gözüme. Bazıları derin sohbette bazıları ise yalnız başına elindeki bastona dayanmış bekliyordu. Kim bilir neler geçiyordu içlerinden. Kimlerin yollarını gözlüyorlardı bu bayram gününde…
Pandemi nedeniyle uzaktan birbirimize el sallayarak bayramlaştık. Sesimi duyunca ayağa kalktılar. Mutlu oldukları hareketlerine ve yüzlerine yansıdı.
Ellerini havaya kaldırıp karşılık verdi ihtiyar delikanlılar. Gönül gidip sarılmak, yalnız olmadıklarını söylemek, ellerini öpmek istiyor ama maalesef gidemedim.
İnsan hayatında öğle anlar vardır ki çok kısa sürer ama bir ömre sığacak duyguyu yaşatır size. Benim de huzurevinin bahçesinde yaşadığım böyle bir andı.
Bayramın üçüncü günü aile büyükleri ile bayramlaşmak için Eskişehir’in Çukurovası olarak bilinen, Sakarya nehrinin hayat verdiği verimli topraklara Sarıcakaya’ya gittik. Yapımına yıllar önce başlanıp ancak bir türlü bitirilemeyen dik ve virajlı yollardan geçerek.
İlçe merkezine vardığımızda termometrenin 40 Dereceyi gösterdiği nem oranı yüksek bunaltıcı bir hava içinde bulduk kendimiz. Aile büyükleriyle bayramlaştıktan sonra akşam saatlerinde döndük Eskişehir’e…
Virüsün “entübe” ettiği bayramda tatsız-tuzsuz geçen daha çok telefon ve sosyal medyada bayramlaşmanın ön plana çıktığı bir Kurban Bayramı’nı geride bırakarak..!
Sosyal mesafe olmadan, birbirimize sarılıp kucaklaşacağımız bir bayrama kavuşmak dileği ile…
İmsak | 05:44 | ||
Güneş | 07:13 | ||
Öğle | 12:14 | ||
İkindi | 14:43 | ||
Akşam | 17:05 | ||
Yatsı | 18:29 |