Gümüşhane’de Babadan Oğula Ahşap Sanatı
Gümüşhane Merkez Mescitli köyünde babasından devraldığı ahşap sanatını icra eden Emre Coşkun, küçük atölyesinde, büyük işlere imza atıyor.
Gümüşhane Merkez Mescitli köyünde babasından devraldığı ahşap sanatını icra eden Emre Coşkun, küçük atölyesinde, büyük işlere imza atıyor.
Gümüşhane’de ahşap işleri yapan Emre Coşkun ve 76 yaşında ki babası Cevat Coşkun, atölyelerinin kapılarını Gümüşkoza’ya açtı. Mescitli köyünde, evlerinin altında yer alan küçük atölyesinde ürettiği ahşap ürünlerinin satışını il içi, il dışı ve Avrupa’dan Amerika’ya uluslararası alanda gerçekleştiren Emre Coşkun, Babası Cevat Coşkun’un yarım asrı aşan marangozluk ve ahşap sanatını üstüne koyarak sürdürmeye devam ediyor. Gümüşkoza’nın sorularını yanıtlayan Coşkun, babası ile ilgili duygu ve düşüncelerinin yanı sıra ahşap ve epoksi sanatı, Gümüşhane’nin sanata bakış açısı ve birçok önemli konuda samimi açıklamalarda bulundu, dilek ve temennilerini dile getirdi.
“Babam 45 sene Önce Almanya’ya Ürün Gönderirdi”
1981 doğumlu Emre Coşkun, asıl işinin taşlama ustalığı olduğunu belirterek, “Bunun dışında da torna freze ve maden sektörlerinde uzun süre çalıştım. Fakat temelimiz babadan kalma ahşap sanatı olduğu için tüm tecrübelerimi bu noktada birleştirdim ve bu güzel sanata gönül verdim. Bu işe başlamamı aslında önü açık bir meslek değil diyerek babam istemedi. Fakat ben daha doğarken babamın atölyesinin evimizin altında olmasından dolayı bu işin içine doğdum, talaş tozlarıyla büyüdüm. İster istemez bu iş bende yer etti. İlk başta ufak çaplı başladım, sonrasında şunu da yapabilir miyiz, bunu da yapabilir miyiz derken ahşap işi mesleğimiz oldu” dedi.
Babasının eski ustalardan biri olduğunu dile getiren Emre Coşkun, “Öyle sıradan bir marangoz değildi, tam bir ustaydı ve çok farklı, çok sıradışı ürünler ortaya koyardı. Babam bundan 45 sene önce Almanya’ya ürün gönderirdi ve ürünleri büyük hayranlıkla karşılanırdı. Biz ona anca 45 sene sonra yetişebildik. Bizim teknoloji avantajımız var, babamın zamanında bu da yoktu, her şey el yordamıydı ve işin emeği daha da çoktu. Ayrıca babam çok özel çalışırdı basit bir iskemleye bile büyük bir farklılık katardı onu zenginleştirirdi. Biz şimdi dünyanın her yerinden işimizle ilgili bilgileri teknoloji sayesinde alıp işimizi kolaylaştırabiliyoruz. Makinalar var. Teknoloji bizim en büyük avantajımız” diye konuştu.
“O Doğal Ahşap Dokusu Hissedilsin İstiyorum”
Son yıllarda epoksi kullanmaya başladıklarını, bu yeniliğin daha farklı sanat eserleri üretmekte kolaylık sağladığını aktaran Coşkun, “Epoksi görsel güzellik katan bir malzeme, çok hoş, estetik ve ilgi çekici bir görüntü katıyor ürüne. Fakat ben kimyasal olduğundan dolayı değil epoksiye, verniğe bile karşıyım ama mecbur kalıyoruz, kullanıyoruz. Ben her zaman doğallıktan yanayım, istiyorum ki yaptığım bir ürüne dokunulduğunda o doğal ahşap dokusu hissedilsin, fakat her ne kadar elimden geldiğince kullanmamaya çalışsamda ahşapla en iyi bütünleşen ürün olduğu için kullanmak durumunda kalıyorum” ifadelerini kullandı.
“Gümüşhane Yeniliğe Kapalı Bir Şehir”
Gümüşhane’de bu sanatın yaygın olmadığını söyleyen Coşkun, “Fakat burada sanatın hiçbir türlüsüne sahip çıkılmadığı için buna da sahip çıkılacağını pek sanmıyorum. Bu normaldir. Ne de olsa küçük bir şehir, yeniliğe kapalı bir şehir. Kimyasaldan dolayı ürünler pahalı, Gümüşhane’de satabileceğimiz ürünler değil. Biz de Gümüşhane’de daha doğal, katkısız ve fiyatı daha uygun ürünlerden veriyoruz. Bu işi Gümüşhane’de başka yapan yoksa bile olacaktır, zamanla yaygınlaşacaktır, buna inanıyorum” ifadelerini kullanarak epoksi sanatının daha bilinir hale geleceğini dile getirdi.
“Şalteri Her Açıp Kapattığınızda Şükretmeniz Gerek”
Yaptığı işin güzelliğinin yanında son derece tehlikeli bir boyutunun da olduğunu anlatan Coşkun, “Bu meslek çok riskli bir meslek, ben birçok ağır ve tehlikeli makinada çalıştım fakat uzuv kopartma adına marangoz makineleri kadar tehlikelisini daha görmedim. Diğer makineler bir nebze elini yaklaştırmana imkân tanıyor, bu makineler ise en ufak hatayı affetmiyor. Öyle ki makinenin şalterini her açıp kapattığınızda bir yerime bir şey olmadı diye şükür etmeniz gereken bir durum yaşıyorsunuz. Birçok ahşap ustasının parmaklarından en az biri kopuktur. Babamın da 3 parmağı eksik misal. Ben de bu zamana kadar yarı zamanlı çalıştığım için bu durumdan kurtulmuş olabilirim. Bundan sonra tam zamanlı çalışmaya niyetlendim umarım böyle bir durumu ne ben ne de bir başkası yaşamaz. Bu konuda yetkililer, insan sağlığı adına, Avrupa’da kullanılan ten hassasiyetli makineleri ülkemizde de yaygınlaştırıcı hamleler yapmalıdır” dedi ve yetkililerden bu konuda hassasiyet göstermelerini istedi.
“İhracat Büyük Potansiyel ve Süreklilik Gerektiriyor”
Bu meslekte dış pazarlara açılmanın çok büyük bir sorumluluk gerektirdiğine vurgu yapan Coşkun, “Yurt dışına da satış yapıyorum. Bunu sürekli yapabilmek çok büyük bir başarı olduğu kadar büyük de bir potansiyel gerektiriyor. Çünkü özellikle Amerika’ya gönderdiğimiz ürünler aslında uygun fiyat açısından tercih ediliyor. Çünkü toplu gönderdiğimiz ürünler gümrüğü ve nakliyesi ile birlikte orada ki fiyatların 30’da 1’i oranında kalıyor. Haliyle onlarda sürekli toplu sipariş veriyorlar. Bu işi de Türkiye’de bir tek ben yapmadığım için, Bolu’dan alıyor, Kastamonu’dan alıyor her taraftan alıyor. Bu aşamada süreklilik ve potansiyel önem kazanıyor. Benim bu süreklilikte bir ihracat yapabilmem çok zor. Benim illa yurt dışına ürün göndereceğim diye bir takıntım, maksadım, amacım yok. Ama onu da yaptım Allah’a şükür. Bir konteynır mal gönderdim satılmaya başlandı orada. İnşallah bir dahası olursa yine göndeririz ama dediğim gibi şu ana kadar reklama veya belli bir tarafa tam odaklanamadım. Çünkü bunun için tam zamanlı olarak atölyede durmam gerekiyordu. Fakat başka bir işte çalıştığım için atölyeye tam vakit ayıramıyordum. Bundan sonra bu reklam ve pazarlama işlerine de artık zaman harcayacağım, tüm vaktimle atölyedeyim. İnşallah bundan sonrası daha iyi olacaktır” dedi.
“Ne Cevat Usta’nın Kıymeti Bilinir Ne de Böyle Nice Değerimizin…”
Ustaya ve işi bilene yeterli ilgi gösterilmediğinden yakınan Emre Coşkun, “Babam Cevat Usta gerçekten yaşayan bir efsane. 75-76 yaşında ve hâlâ mesleğe devam ediyor tam bir usta. Fakat bu zamana kadar sadece birkaç gazeteci gelip halini hatırını sordu. Bu üzücü bir durum. Şahsımın 7-8 tane tescilli patentli ürünü var. Birçok resmi kurumla görüştüğüm halde, bu konuyla alakalı her hangi bir sonuca ulaşamadım. Ben kendi bireysel anlamda ki mücadele ve girişimlerim ile CNR Gösteri Merkezi Kongre Sarayı’na özel bir fuara katıldım. Hem de masraflarımın tamamını Akdeniz İhracatçılar Birliği karşıladı. Orada ödül kazandım. Türkiye 2’ncisi oldum. Yani özetle söylemek istediğim ne Cevat Usta’nın kıymeti bilinir ne de böyle nice değerlerimizin. Örneğin bizim burada taş ustamız vardı Mustafa Abi, rahmetli oldu. Mescitli taşı dediğimiz taşı çıkartıyordu. O kadar Gümüşhane tanıtım günleri oluyor, değişik etkinlikler oluyor, hiç kimse de gelip bir güne bir gün halini hatırını sormadı. Adamcağız kazma kürekle, dağda taş çıkarmakla ömrünü yedi. Ama kimsenin bundan haberi olmadan geçti gitti mesela adam. Biz de değerlerimize sahip çıkmama özelliği var maalesef, bu da bunun sadece bir örneği. Ben artık bu duruma alıştım ve bunu çoktan aştım. Ben çok büyük bir organizasyonda, ulusal çapta önemli iş adamlarının, Sabancı Holding yönetiminin elinden, binlerce kişinin önünde ödül aldım. Bu ödülü babamın adına aldım. Başkaları kıymet bilmiş, bilmemiş, artık çok da önemsemiyoruz, çünkü bence maalesef Gümüşhane’nin kaderi bu. Sanat ve sanatçı, iş ve usta burada hak ettiği değeri bulamıyor” diyerek sözlerini noktaladı.
İmsak | 05:40 | ||
Güneş | 07:08 | ||
Öğle | 12:13 | ||
İkindi | 14:45 | ||
Akşam | 17:08 | ||
Yatsı | 18:31 |