KÖY VE KENT KÜLTÜRÜ
Bu yıl nasip oldu 14 yıl aradan sonra yaz tatilimi baba toprağımız Şiran’da geçirdim.30 günü aşkın bir süre kaldığım bu zaman dilimi 30 dakika kadar çabuk geçti. Nedenini defalarca kendime sorup konuyu çevremdeki dostlarla da mütalaa ederek bu durumun nedenini sizlerle paylaşmaya karar verdim. Bizi kasabada ve köylerde rahat huzurlu kılan şeyler, rahat ettiren sebepler nelerdir? Okuyucunun hoşgörüsüne sığınarak bunları gücümüz nispetinde dillendirmek isterim..
Biz insan oğlunun yaşam kodları galiba tabiata göre yazılmış kanaatindeyim. Tabiatla baş başa kalınca sizi kuşatıyor, içine alıyor, hatta kendinden bir parçaymış gibi size davranıyor. Oyleki sizi yoruyor, yoğuruyor, taşra dili ile adeta hasıllıyor. Bütün bunların sonucu olarak kendinizi oraya ait hissedip aidiyet duygusu geliştiriyorsunuz, Ben buraya aitim diyoruz. Ordan gelen her sinyali ,her mesajı algılayabiliyoruz. Evden dışarı çıktığımızda her yer tanıdık,herkes hayatımızda mutlak bir kez temasta bulunduğumuz birisi. Arazinin var olan silueti bizde aynı insan yüzünün oluşturduğu bir resim gibi hafızamızda kazılı. Hangi göze nerde, hangi ağaç armut, hangisi erik ve yerleri neresi biliyoruz. Bir bölgedeki araziye insani sıfatlar takıp ismiyle hitap ediyorsunuz. ”Gül dibine gittim” derken sanki komşudan bahseder gibi oranın zihninize kazılan resmini de zikrediyor,o bölgenin resmini de ekrandan görür gibi aktarıyorsunuz. Aynı durum şehirlerde tam da böyle değil. Şehirde “yeni mahalle” denilince akla bir cadde, binalar ve vitrinlerle alışveriş mekanları gelir.Ama köyde “seküler” deyince aklınıza yaşayan toprağı, suyu, ağacı, böceği, tarlası, bostanı olan kanlı canlı bir resim gelir. İşte bize aidiyet hissettiren vaka budur. Şehirde en modern parklarda iki saat geçtikten sonra sıkılırken, kasabada ve köyümüzdeki bir açık alanda günlerce sıkılmadan kalabiliyoruz. Çünkü orayla bir tanışıklığımız var. Geçmişimizden bir şeyleri oraya bırakmışız, orayla bizim aramızda bir hukukumuz varmış gibi mutlu oluyoruz. İçimizden “ben geldim” deyip oranında “hoş geldiniz dediğini duyar gibi oluyoruz.
Evet asıl büyük soru şudur. Huzur ve mutluluk köylerde ise biz niye şehirlerdeyiz.? Şehirlerdeyiz çünkü gelişmeyi, değişmeyi ve dönüşmeyi şehirler sağlıyor. Medenileşme, modernleşme toplu yaşamaya dair ortak kararlar alma ve uygulama daha güzelini arama gibi her türlü ilerleme şehirlerden peydah oluyor. şehirler okul gibi aslında, herkes orya sıkılarak gidiyor ama büyük kazançlarla dönüyor. Bu cümleye haklı itirazlar gelecektir. Denecektir ki:” peki şehirlerin yozlaştırdığı çocuklarımız, erozyona uğrattığı geleneklerimiz ve manevi değerlerimizi kazanç olarak mı görmemiz gerekir. Bu haklı sualin cevabı elbetteki “hayır”. Her güzelin bir kusuru olabileceği gibi bu sorudaki vakalar şehirlerin eksiğidir elbette. Burda kastedilen:şu anda köylerdeki modern evler, sokak aralarındaki parke taşlar, tarlaların etrafındaki düzgün çitler, balkonlar, teraslar ve benzeri mimarilerin hepsi şehirlerden gelen yeniliklerdir. Köylerimizde eski evlerin aslına uygun otantik tarzda modernize edildiği tek ev göremiyoruz.köylerimizin 1970’ ten bu yana gelişim ve dönüşümünü yakinen takip edenlerdenim. Köylerdeki kendi özüne bağlı tek değişim bu yıllarda orta bacalı evlerden ,iki göz bir mabeyn olan klasik taş evlere geçiştir. Ondan sonra köylerimiz kendine ait hiçbir mimari değeri geliştiremedi. Çünkü şehirlere gidip ordaki kültürü benimseyen hanımlar köye geri döndüklerinde şehirde ne varsa aynısını köye de monte ettiler, ettirdiler. Laminant parkeler, kartonpiyerler, kalebodur ve fayanstan oluşan lavabo ve banyolar, tavana kadar seramikten yapılan mutfaklar, modern mutfak dolapları vb.artık modern şehir evleri köylere taşındı. Bu yeniliklerle beraber köyler daha bilinçli çiftçilik ve hayvancılık yapma, bahçe bostan ekme gibi zirai faaliyetlerde de bir gelişme göstermiş insan yaşantısının değişimine dairde bir dönüşüm gerçekleşmiştir. Hayvan gübresinden geçilmeyen köyler, artık daha temiz bakımlı..insanlar atalarından öğrendiklerinden ziyade modern tarım aletleri ve yöntemlerini kullanmaya başlamışlar. Köydeki bütün bu gelişmelere rağmen orda elinize bir kitap alıp okuma isteğiniz gelmiyor. Zihinsel egzersiz yapma, yeni şeyler düşünme gibi bir şeye ihtiyaç duymuyorsunuz. Tabiat sizi çok sevdiği kadar da yoruyor. Boş zamanınızı sadece dinlenmek için kullanmak istiyorsunuz.
Bu yaz tatilin en verimli ve karlı yanı 18 yaşında liseden mezun etiğimiz öğrencilerimizi 35-40 lı yaşlarında işyerlerinde ziyaret etmek oldu. Hepsinin işyerini ziyaret edip birer caylarını içmeye gayret ettim. Uzun sohbetler ettik. Bu kez dersi onlar anlattı. Emeğimiz var ise hepsine helal olsun, bizleri çok onure ettiler.
Serkanın berberine uğradım.Tıras esnasında sordu:”hocam favorileri kısaltayım mı” .Yok dedim, uzun kalsın. Dedi ki: hocam bir zamanlar siz bizim favorilerimizi kısaltmak isterdiniz biz istemezdik, bak şimdi devir değişti aynı şeyi biz sizden istiyoruz...! Kahkalarla gülmeye başladım.
…….
Onur’un Tuğ’un işyerinde kahvesini içerken konu iki muhafazakar partinin geçmişte iyi anlaşamadıkları için bazı insanların mağdur olmasından açıldı. Dedi ki;
-Hocam ben devlette hizmet edenlerin şucu bucu olmasını istemiyorum, işinin ehli olsunlar istiyorum, ben devlet dairesine gidince işimde bana zorluk çıkarmadan hakkıyla yapsınlar istiyorum. Ben devlet memurundan istediğim hizmeti alamıyorsam şucu olsa ne olur,bucu olsa ne olur…! Bunları öğrencimden duymak gözlerimi yaşarttı.
…..
Onur Aygün’ün iş yerinde çay içerken konu halkın bazı insanları dini inanışları üzerinden ayrımcılığa tabi tuttuğu oysaki şu anda esnafların çoğunun bu kesimle alışveriş etmek istediklerini çünkü bu kesimin sözüne çok sadık olduğunu ve alışverişte güvenilir olduklarını söyledi. Toplumun kanayan bir yarası olan bu konuda, Allah adına hüküm verip kendini yüzde yüz cennete layık, başkalarını ise cehenneme uygun görenler Onur’un dediklerine kulak versin bence..
……
Gümüşhane ziyaretimizde bizden güler yüzlerini esirgemeyen başta İbrahim Taş ağabey ve Mesut Olgun kardeşimize, başkanımız Veli Ağaç beye, Torul Özel İdare Müdürümüz Mahmut Şahinöz Bey’e sonsuz teşekkürler. Yine Şiran’da uğradığımız bütün okul ve kurum müdürlerimizin ilgi ve alakasına müteşekkirim. İlimizin asil insanlarının öğretmeni olmak, öğrencisi olmak, iş arkadaşı olmak, komşusu olmak büyük bahtiyarlık..
İmsak | 05:42 | ||
Güneş | 07:11 | ||
Öğle | 12:14 | ||
İkindi | 14:44 | ||
Akşam | 17:06 | ||
Yatsı | 18:30 |
orada baba yurdu orada 1970 li yillarin beynimize ektigi olaylar anilar sinirsiz tabiat parki orada malesef bizler buyuk sehirlerde omur curutuyoruz Allah nasip ederse koyde anilari tazeleriz insAllah hosca ve saglikla kal.