29.11.2012, 11:13
İKİ İNSAN İKİ ANI
Hayatım boyunca ismim herhangi bir siyasi partinin arka bahçedeki insanlarla anılmamıştır. Esasında, şair duyarlılığındaki insanların siyasi performansları pek iyi değildir. Şair olarak politikaya atılmış insanların dikkat ediyordum da politik maceraları çok kısa sürmüştür. Çünkü politikanın aradığı –ÖZELLİKLE BİZİM ÜLKEMİZDE- insan tabiatına ters ölçütleri içinde sıkışmış kalan şair veya sanatçı insanlar, bekledikleri ve özledikleri ortamla karşılaşamamış ve hayal kırıklığıyla asıl mecralarına dönmüşlerdir.
Aşk ve sevgi duygularına ve düşüncelerine yatırım yapanların, siyaset gibi yalancılık ekseninde dönen ve döndükçe de çirkinleşen bir alanda verimli olmaları pek tabiki beklenemez. Dolayısıyla aşırı siyaset kokan yorum ve o yorumların sahiplerinden yeterince uzak kalmaya çalışmışımdır.
Oltan Bey’e yakınlığım, Gümüşhane’nin gördüğü ve göreceği muhteşem bir devlet adamına duyulan saygı ve hayranlık duygusundan kaynaklanmaktadır. Kendilerini, çok iyi bir siyasetçi olduğu için asla sevmiş değilim.
Ankara’da üniversitede okuduğum yıllar Oltan Bey’in bakanlık yaptığı yıllara denk gelir.
Gurbetlerin acısı içinde tutunacak bir dal aradığım yıllar boyunca, bizden de bir bakan çıkardığımız gerçeğinin mutluluğu ve övüncü içerisinde sık sık kendisini ziyaret ederdim.Bir çok milletvekili saat 10-11 gibi, bir gece öncesinden kalmış büyümüş gözleriyle Meclis koridorlarında gözükürken, kendilerini günü yarılamış olmasının iş bitiriciliği ve müthiş temposuyla güne daha bir asılırdı.
Kendilerini rahmetli Sabri Özcan San vasıtasıyla tanıdım. (Mekanı pür-nur olsun) İlk kitabımı titreyin ellerimle kendilerini takdim ettiğim zaman gözlerindeki parıltıyı asla unutmam.
Kitabımı karıştırırken bana ilk sorusu şu oldu?
-Bu kitapta Kelkit var mı?
“Yok efendim” dedim kekeleyerek. “
“Şiiri yerel duyarlılıklara sığdırmak istemedim. Genellikle çok genel konularda yazdım.”
Dikkatlice beni süzdü ve “Olur mu dedi, bak özgeçmişinde Kelkit var ya, bu yeterli. Ne yazarsan yaz, Kelkit her zaman seninle beraber olacak ve her gittiğin yere seninle beraber gidecek”.
O günden sonra nereye gittimse kendimle bir Kelkit’i de beraberimde sürükledim.
Yine öğrencilik yıllarda sık sık ziyaret ettiğim bir diğer abide isim Nurettin Özdemir’di.
Her yeni yazdığım şiiri kendisine pır pır eden bir yürekle götürür, beğenilmek arzusuyla, takdim ederdim. Şiirlerime, gözlüklerini takıp baktığı anda soluksuz duruşlarda duran bir şair adayı idim. Çok kalabalık ortamlarda zaman ayırır, şiirlerim üzerine düşüncelerini söyleme inceliğini gösterirdi. Şiirlerime bakarak, yüzünü buruşturup “olamamış” deyip şiirlerimi yırtıp çöpe atmasına asla tahammül edemezdim.
İçten içe kızar, küser ve incinirdim. Nurettin Ağabey, böyle yaptıkça, ona yazdıklarımı beğendirmek arzusu daha bir içimi yakar ve adeta kamçılanırdım. “Bu sefer beğenecek” diyerek huzurlarından hüsranla döndüğüm anlar çok olmuştur.
Yine üniversiteden arkadaşlarımın yanında şiirlerimi yırtıp çöpe attığı bir anda ellerine sarıldım. “Aman, ne yapıyorsunuz hocam, o şiirin bir başka nüshası yok”.
Yüzeme derin bir bakışla baktı.
“Bir kez gelen yine gelir, merak etme!”
Nurettin Özdemir’den kalpten geçenlerin asıl olduğunu, Oltan Sungurlu’dan, memleket mefhumunun insanla özdeşleştiğini öğrendim.
Hayal ve düşünce ufkumu genişleten bu iki insana müteşekkirim.
İyi ki varlar.
2
az bulutlu
Namaz Vakti
22 Kasım 2024
İmsak | 05:41 | ||
Güneş | 07:09 | ||
Öğle | 12:13 | ||
İkindi | 14:44 | ||
Akşam | 17:07 | ||
Yatsı | 18:30 |