“Nedenleri Ortadan Kaldırın”

Gümüşhane Üniversitesi öğrencileri, son günlerde yaşanan kadın cinayetlerine kayıtsız kalmayıp, toplumsal duyarlılığı artırmak için Perşembe günü saat 18.00’da Tarım İl Müdürlüğü önünden başlayan bir yürüyüş düzenledi.

"Kadına ve Çocuğa Şiddete Hayır" sloganıyla gerçekleştirilen yürüyüşe, üniversite öğrencilerinin yanı sıra CHP Gençlik kolları başta olmak üzere bazı siyasi parti temsilcileri ve sivil toplum kuruluşları da katıldı. Katılımcılar tarafından kadın cinayetlerine dikkat çekilirken adalet mekanizmasının gerektiği gibi işletilmediği dile getirildi. Sözleşme maddeleri halen yürürlükte olmasına karşın siyasi bir karar sonrası çıkılmış olunan İstanbul sözleşmesinin geri getirilmesi çağrısında bulunuldu.

Gümüşhane Üniversitesi öğrencilerinin organize ettiği "Kadına ve Çocuğa Şiddete Hayır" yürüyüşünün ardından farklı sivil toplum kuruluşlarından açıklamalar ve yürüyüş programları ardı ardına geldi. Ayrıca sosyal medya hesapları aracılığıyla her kesimden dikkat çekici değerlendirmeler yapıldı. Önemli bir kesim yürüyüş ve açıklamalar yapmaya devam ederken bir kesim ise sonunda kendini de öldüren bir caninin işlediği bu tür cinayetleri hiçbir kanunun, hiçbir sözleşmenin engelleyemeyeceğini savundu.

“Çözüm Sözleşmelerde Değil, Çözüm Ailede”

Sorunun ciddi boyuta ulaştığı vurgusu yapılan paylaşımlarda sözleşmelerin bu noktada etkili olamayacağı savunuldu. Merkezinde merhamet, hakkaniyet, vicdan ve saygı olmayan her projenin, her sözleşmenin, her politikanın şiddetin yakıtı olmaktan başka bir işe yaramayacağı iddia edilirken çözümün kadın, erkek, çocuk ayrımı yapılmadan aile kurumunun güçlendirilmesi ile mümkün olabileceği ifade edildi.

Yapılan açıklamada geçen hafta İstanbul’un Fatih ve Eyüpsultan ilçelerinde iki genç kadını vahşice öldürüp kendisini surlardan aşağı atarak intihar eden 19 yaşındaki katile atıfta bulunularak, “Sonunda kendini de öldüren bir kişinin işlediği cinayetleri hiçbir kanun, hiçbir sözleşme engelleyemez” ifadeleri kullanıldı.

“Nedenlere Değil Hastalara Odaklanıyoruz”

Yaşanan ciddi sorunun derinlemesine incelenmesi gerektiği vurgulanan paylaşımlarda, “Şiddet, dil şiddetini de kapsayan geniş çaplı bir olgudur. Merkezine aileyi almayan bütün çözüm önerileri, yeni şiddet vakalarını tetiklemekten başka bir işe yaramaz. Teşhisi olmayan bir tedavi uygulanmaya çalışılıyor. Maalesef hastalığın nedenlerini ortadan kaldırmak yerine sadece hastalara odaklanıyoruz” denildi.

“Veriler Ortaya Konmalı, Çözüm Önerileri Getirilmeli”

Yapılması gerekenin Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı,  İçişleri Bakanlığı ve Adalet Bakanlığının el ele vererek bütün saha verileri toplamak olduğu dile getirilirken, “Konu ile ilgili dava dosyaları sistematik bir şekilde taranarak şiddetin beslendiği kaynaklar, sosyologlar, psikologlar, psikiyatrlar tarafından ortaya konulmalı ve arkasından çözüm önerileri geliştirilmelidir” önerisinde bulunuldu.

Konunun sürekli olarak popülizme meze edilen bir durum haline geldiği kaydedilen açıklamalarda, “Sorunu ortaya çıkaran nedenleri görmezden gelerek ilerleme sağlamak mümkün değil. Tarkan'ın "erkekliğimden utanıyorum" paylaşımındaki gibi sorunun temellerine inmeyen söylemlerle sorunları çözemeyiz” ifadeleri kullanıldı.

Haber:Hüseyin Özgün