15.12.2011, 11:00
Ermenistan - “Karabağ’ı Biz Aldık...
“Karabağ’ı Biz Aldık Ağrı’yı Size Bıraktık” Bağlamında Türk-Ermeni İlişkilerinin Geleceği
Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından Eylül 1991’de bağımsızlığını ilan eden Ermenistan’ı ilk tanıyan ülkelerden birisi de Türkiye olmuştur. Bu dönemden sonra genel olarak Ankara-Erivan ilişkilerinin genel karakteristiğini Ankara’nın Erivan’a yönelik barışçı adımlarına karşın, Erivan Yönetiminin Türkiye’nin Doğu Anadolu’sunu 23 Ağustos 1990’da kabul edilen Bağımsızlık Bildirgesi’nde “Batı Ermenistan” olarak isimlendirmesi ve sözde soykırım tezini uluslararası arenaya kabul ettirme çabaları gibi Ankara’ya yönelik saldırgan politikaları ile açıklayabiliriz. Ayrıca Erivan Yönetiminin, Karabağ topraklarını işgale girişmesi de Türkiye ve Ermenistan arasındaki ilişkilerin seyrinde önemli bir nokta olarak ortaya çıkmaktadır.
Ermenistan Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan’ın, Ermenistan’da düzenlenen Ermeni dili ve edebiyatı yarışmasında öğrencilerden birinin, “Batı topraklarımızı Ağrı Dağı’yla birlikte geri alabilecek miyiz” sorusuna: “Bu sizin neslinize bağlı. Mesela benim nesil üzerine düşen görevi başarıyla yerine getirdi. 90’lı yıllarda vatanımızın parçası Artsah’ı (Karabağ bölgesini) düşmanın elinden kurtardık. Her neslin bir görevi vardır. Siz de ileride bizim gibi görevinizi yerine getirip getirmeyeceğiniz birlik ve beraberliğinize bağlıdır.”[1] diyerek cevap vermesi yukarıdaki tezimizi doğrular niteliktedir.
Karabağ: Sarkisyan’ın Dediği Gibi Düşman Elinden Kurtulan Ermeni Vatanının Bir Parçası mıdır?
Karabağ Bölgesi çok eski zamanlardan beri Türklerin yerleştiği bir yer olmuştur. İskitler, Partlar, Arşaklar, Albanlar, Selçuklular, İlhanlılar, Timuroğulları, Karakoyunlular, Akkoyunlular, Safeviler ve Osmanlılar bölgeye yerleşerek Karabağ’ı yurt ve vatan edinmişlerdir.[2] Bölgede Ermeni nüfusu da olmuş ancak Ermeni nüfusu Türk nüfusundan hiçbir zaman fazla olmamıştır.
Karabağ’ın jeopolitik konumu, bölgede hâkimiyet mücadelelerinin yaşanmasındaki en büyük etmendir. Çünkü Karabağ, Kafkasların hâkim bir noktasında olup; Ermenistan, Azerbaycan ve İran’ı kontrol edilebilecek bir konumdadır.
Bu bağlamda Ermenistan’ın bölgeyi ele geçirmek istemesi de “vatan” kavramından ziyade, bölgenin jeopolitik konumundan dolayıdır. Nitekim Karabağ’a saldıran Ermenistan bölgeyi deyim yerinde ise “alaşağı” etmiştir. Bugün bölgede bir tek Türk yoktur.[3]
Karabağ’ın işgali ile ilk defa sınır kapılarını bir komşu ülkeye kapayan Türkiye, bu işgalin beraberinde Ermenistan ile ilgili korkulu rüyalarını tekrar görmeye başlamıştır. Ermenistan Dağlık Karabağ’ı işgali ile irredentist politikalarını hala sürdürdüğünü tüm dünyaya göstermiştir. Futbol diplomasisinin oluşması ve protokollerin karşılıklı olarak imzalanması ile yumuşama sürecine giren Türk-Ermeni ilişkilerinin, bu işgalin devam etmesi sürecinde normalleşmesi pek mümkün görünmemektedir.
Çocuklara Devredilen Ülkü: “Batı Ermenistan”
Ermeni Bağımsızlık Bildirisi ile “Batı Ermenistan” diye nitelendirilen Türkiye’nin Doğu Anadolu’sundan 250 bin kilometrekarelik bir alan talep etmiş, Ermenistan Anayasası, Bağımsızlık Bildirgesi’ni anayasanın bir parçası yaparak, Türkiye’den toprak talebini anayasa hükmü haline getirmiştir.[4]
Toprak talebini meşrulaştırmak için uluslararası kamuoyunu etkileme çabası içerisinde olan Erivan yönetimi ve Diaspora bu bağlamda, Ermenistan’a diğer ülkeler tarafından yapılan tüm resmi ziyaretlerde hemen hemen soykırım konusunu açmaktadırlar. Ermenistan’a gelen herkes mutlaka soykırım anıtı ve müzesine götürülmekte ve gezinin önemli bir kısmında soykırım iddiaları tekrarlanmaktadır.
“Batı Ermenistan” hayalini gençlere hedef gösteren Sarkisyan, bu hareketi ile Türk-Ermeni ilişkilerinin gelişmesine balta vurmuştur. Öyle ki yeni yetişen Ermeni gençleri bir devleti kendilerine düşman olarak kabulleneceklerdir. Sarkisyan’ın bu tutumuna karşı Türk milleti cumhuriyetle beraber gündemi mazisinde tutmamıştır. Ve Cumhuriyet gençliği kinle büyümemiştir. Öyle ki Türk milleti Ermeni vahşetini, Bulgar zulmünü gündeminde tutmamış, aksine gündeminden çıkarmıştır. Doğru olan da bizim tutumumuzdu…
Türk-Ermeni İlişkilerinin Geleceği
Son dönemde Ankara ile Erivan arasında futbol diplomasisi, protokollerin imzalanması gibi yumuşamaya dönük girişimler gerçekleşmiş; ancak bu girişimlerin sadece anı kurtarmakla yükümlü olduğu görülmüştür.
Türk-Ermeni ilişkilerinin normalleşmesi için bir takım unsurların Erivan yönetimince kabul edilmesi gerekiyor. Bu unsurları şöyle sıralayabiliriz:
a) Ermeni Bağımsızlık Bildirgesi’nde geçen “Batı Ermenistan” deyimi Türkiye’nin Doğu Anadolu’sunu belirtmekle birlikte ayrıca Türkiye’nin direkt olarak toprak bütünlüğünü tehdit etmektedir. Batı Ermenistan kavramı var olduğu sürece Türk-Ermeni ilişkilerinde diplomatik ilişkiler var olamaz.
b) İşgal edilen Azerbaycan topraklarıdır. Bu toprakların işgali durmadan Ankara ile Erivan diplomatik ilişki kuramaz.
c) Ermenilerin dış politikasının mihenk taşı olan sözde soykırım tezi Türk-Ermeni ilişkilerinin önüne geçen en büyük unsurdur. Öyle ki Ermeni yetkilileri nerdeyse uluslararası ilişkilerini soykırım üzerinde oluşturmaya çalışmaktadırlar. Türk tarafı ise konunun siyasallaştırılmasından ziyade tarihçilere bırakılmasından yana tavır takınmıştır. Ama ne yazık ki konu Ermenilerin operasyonları ile siyasallaşmıştır. Ermeniler siyasal hale bürünen sözde soykırım tezini kullandıkça Türk-Ermeni ilişkilerinin geleceği de karanlık görünmektedir.
Tüm bu koşulların gerçekleşmesi ile Türk-Ermeni ilişkileri normalizasyon çerçevesine bürünebilir. Ancak Sarkisyan’ın gençlere verdiği öğütlerden de anlaşılacağı üzere Türk-Ermeni ilişkilerinin geleceği pek de aydınlık görünmemektedir.
Tümer DEMİR/haberiniz.com
--------------------------------------------------------------------------------
[1] http://www.hurriyet.com.tr/planet/18338718.asp Erişim Tarihi: 27 Temmuz Çarşamba.
[2] Cemalettin Taşkıran, “Karabağ Meselesi”, 2023, Sayı:12, s.36. ; Karabağ konusunda geniş bilgi için bkz. Cemalettin Taşkıran, Geçmişten Günümüze Karabağ Meselesi, genel Kurmay Basımevi, Ankara, 1995.
[3] Taşkıran, “Karabağ Meselesi”, s.36.
[4] Ümit Özdağ, “Ermeni Psikolojik Operasyonu”, Belgeler ve Tanıklarla Türk-Ermeni İlişkilerinde Tarihi Gerçekler, Ed: Aysel Ekşi, Alfa Yayınları, Kasım, 2006, s.184
Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından Eylül 1991’de bağımsızlığını ilan eden Ermenistan’ı ilk tanıyan ülkelerden birisi de Türkiye olmuştur. Bu dönemden sonra genel olarak Ankara-Erivan ilişkilerinin genel karakteristiğini Ankara’nın Erivan’a yönelik barışçı adımlarına karşın, Erivan Yönetiminin Türkiye’nin Doğu Anadolu’sunu 23 Ağustos 1990’da kabul edilen Bağımsızlık Bildirgesi’nde “Batı Ermenistan” olarak isimlendirmesi ve sözde soykırım tezini uluslararası arenaya kabul ettirme çabaları gibi Ankara’ya yönelik saldırgan politikaları ile açıklayabiliriz. Ayrıca Erivan Yönetiminin, Karabağ topraklarını işgale girişmesi de Türkiye ve Ermenistan arasındaki ilişkilerin seyrinde önemli bir nokta olarak ortaya çıkmaktadır.
Ermenistan Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan’ın, Ermenistan’da düzenlenen Ermeni dili ve edebiyatı yarışmasında öğrencilerden birinin, “Batı topraklarımızı Ağrı Dağı’yla birlikte geri alabilecek miyiz” sorusuna: “Bu sizin neslinize bağlı. Mesela benim nesil üzerine düşen görevi başarıyla yerine getirdi. 90’lı yıllarda vatanımızın parçası Artsah’ı (Karabağ bölgesini) düşmanın elinden kurtardık. Her neslin bir görevi vardır. Siz de ileride bizim gibi görevinizi yerine getirip getirmeyeceğiniz birlik ve beraberliğinize bağlıdır.”[1] diyerek cevap vermesi yukarıdaki tezimizi doğrular niteliktedir.
Karabağ: Sarkisyan’ın Dediği Gibi Düşman Elinden Kurtulan Ermeni Vatanının Bir Parçası mıdır?
Karabağ Bölgesi çok eski zamanlardan beri Türklerin yerleştiği bir yer olmuştur. İskitler, Partlar, Arşaklar, Albanlar, Selçuklular, İlhanlılar, Timuroğulları, Karakoyunlular, Akkoyunlular, Safeviler ve Osmanlılar bölgeye yerleşerek Karabağ’ı yurt ve vatan edinmişlerdir.[2] Bölgede Ermeni nüfusu da olmuş ancak Ermeni nüfusu Türk nüfusundan hiçbir zaman fazla olmamıştır.
Karabağ’ın jeopolitik konumu, bölgede hâkimiyet mücadelelerinin yaşanmasındaki en büyük etmendir. Çünkü Karabağ, Kafkasların hâkim bir noktasında olup; Ermenistan, Azerbaycan ve İran’ı kontrol edilebilecek bir konumdadır.
Bu bağlamda Ermenistan’ın bölgeyi ele geçirmek istemesi de “vatan” kavramından ziyade, bölgenin jeopolitik konumundan dolayıdır. Nitekim Karabağ’a saldıran Ermenistan bölgeyi deyim yerinde ise “alaşağı” etmiştir. Bugün bölgede bir tek Türk yoktur.[3]
Karabağ’ın işgali ile ilk defa sınır kapılarını bir komşu ülkeye kapayan Türkiye, bu işgalin beraberinde Ermenistan ile ilgili korkulu rüyalarını tekrar görmeye başlamıştır. Ermenistan Dağlık Karabağ’ı işgali ile irredentist politikalarını hala sürdürdüğünü tüm dünyaya göstermiştir. Futbol diplomasisinin oluşması ve protokollerin karşılıklı olarak imzalanması ile yumuşama sürecine giren Türk-Ermeni ilişkilerinin, bu işgalin devam etmesi sürecinde normalleşmesi pek mümkün görünmemektedir.
Çocuklara Devredilen Ülkü: “Batı Ermenistan”
Ermeni Bağımsızlık Bildirisi ile “Batı Ermenistan” diye nitelendirilen Türkiye’nin Doğu Anadolu’sundan 250 bin kilometrekarelik bir alan talep etmiş, Ermenistan Anayasası, Bağımsızlık Bildirgesi’ni anayasanın bir parçası yaparak, Türkiye’den toprak talebini anayasa hükmü haline getirmiştir.[4]
Toprak talebini meşrulaştırmak için uluslararası kamuoyunu etkileme çabası içerisinde olan Erivan yönetimi ve Diaspora bu bağlamda, Ermenistan’a diğer ülkeler tarafından yapılan tüm resmi ziyaretlerde hemen hemen soykırım konusunu açmaktadırlar. Ermenistan’a gelen herkes mutlaka soykırım anıtı ve müzesine götürülmekte ve gezinin önemli bir kısmında soykırım iddiaları tekrarlanmaktadır.
“Batı Ermenistan” hayalini gençlere hedef gösteren Sarkisyan, bu hareketi ile Türk-Ermeni ilişkilerinin gelişmesine balta vurmuştur. Öyle ki yeni yetişen Ermeni gençleri bir devleti kendilerine düşman olarak kabulleneceklerdir. Sarkisyan’ın bu tutumuna karşı Türk milleti cumhuriyetle beraber gündemi mazisinde tutmamıştır. Ve Cumhuriyet gençliği kinle büyümemiştir. Öyle ki Türk milleti Ermeni vahşetini, Bulgar zulmünü gündeminde tutmamış, aksine gündeminden çıkarmıştır. Doğru olan da bizim tutumumuzdu…
Türk-Ermeni İlişkilerinin Geleceği
Son dönemde Ankara ile Erivan arasında futbol diplomasisi, protokollerin imzalanması gibi yumuşamaya dönük girişimler gerçekleşmiş; ancak bu girişimlerin sadece anı kurtarmakla yükümlü olduğu görülmüştür.
Türk-Ermeni ilişkilerinin normalleşmesi için bir takım unsurların Erivan yönetimince kabul edilmesi gerekiyor. Bu unsurları şöyle sıralayabiliriz:
a) Ermeni Bağımsızlık Bildirgesi’nde geçen “Batı Ermenistan” deyimi Türkiye’nin Doğu Anadolu’sunu belirtmekle birlikte ayrıca Türkiye’nin direkt olarak toprak bütünlüğünü tehdit etmektedir. Batı Ermenistan kavramı var olduğu sürece Türk-Ermeni ilişkilerinde diplomatik ilişkiler var olamaz.
b) İşgal edilen Azerbaycan topraklarıdır. Bu toprakların işgali durmadan Ankara ile Erivan diplomatik ilişki kuramaz.
c) Ermenilerin dış politikasının mihenk taşı olan sözde soykırım tezi Türk-Ermeni ilişkilerinin önüne geçen en büyük unsurdur. Öyle ki Ermeni yetkilileri nerdeyse uluslararası ilişkilerini soykırım üzerinde oluşturmaya çalışmaktadırlar. Türk tarafı ise konunun siyasallaştırılmasından ziyade tarihçilere bırakılmasından yana tavır takınmıştır. Ama ne yazık ki konu Ermenilerin operasyonları ile siyasallaşmıştır. Ermeniler siyasal hale bürünen sözde soykırım tezini kullandıkça Türk-Ermeni ilişkilerinin geleceği de karanlık görünmektedir.
Tüm bu koşulların gerçekleşmesi ile Türk-Ermeni ilişkileri normalizasyon çerçevesine bürünebilir. Ancak Sarkisyan’ın gençlere verdiği öğütlerden de anlaşılacağı üzere Türk-Ermeni ilişkilerinin geleceği pek de aydınlık görünmemektedir.
Tümer DEMİR/haberiniz.com
--------------------------------------------------------------------------------
[1] http://www.hurriyet.com.tr/planet/18338718.asp Erişim Tarihi: 27 Temmuz Çarşamba.
[2] Cemalettin Taşkıran, “Karabağ Meselesi”, 2023, Sayı:12, s.36. ; Karabağ konusunda geniş bilgi için bkz. Cemalettin Taşkıran, Geçmişten Günümüze Karabağ Meselesi, genel Kurmay Basımevi, Ankara, 1995.
[3] Taşkıran, “Karabağ Meselesi”, s.36.
[4] Ümit Özdağ, “Ermeni Psikolojik Operasyonu”, Belgeler ve Tanıklarla Türk-Ermeni İlişkilerinde Tarihi Gerçekler, Ed: Aysel Ekşi, Alfa Yayınları, Kasım, 2006, s.184
2
az bulutlu
Namaz Vakti
22 Kasım 2024
İmsak | 05:41 | ||
Güneş | 07:09 | ||
Öğle | 12:13 | ||
İkindi | 14:44 | ||
Akşam | 17:07 | ||
Yatsı | 18:30 |