BİZİM ORALARDA SALON YERİNE ' HAYAT ' DENİR
Hayat'ta toplanılır, sohbetler edilir, içler dökülür çünkü.
(Hâlâ devam etse de, bu kültüre dönüşmüş durum, şimdilerde her yanımızı saran bilişim ve iletişim araçları bu hayatın rengini soldurmaya yüz tutmuş durumda.)
Sohbete çay eşlik eder ve elini sardığının kalbini de ısıtır. Kalbi ısınan insanı kötü duygular esir alamaz. Bir de bu birlikteliğe pırıl pırıl parlayan gözler anlamak istercesine bakışlarını da yöneltirse, orada muhabbet hasıl olur işte.
Şimdilerde kalabalıklar halinde yalnız kalışımızın nedenlerinden biri de böylesine samimiyetle bakan gözleri karşımızda bulamayışımız değil mi?
Söylediklerimizi ancak kendisine sıra gelsin diye dinliyor ve değerli buluyor’muş gibi davrananlar sarmadı mı etrafımızı?
Sonra çare peşine düşünce ise, modern tıbbımız bizi ancak psikiyatri kapılarına yöneltiyor. Bu kapılardan ise uyuşturucu haplarından oluşan reçetelerle dönmek kaçınılmaz artık. Ya da seanslara katılıp orada önyargısız ve sorgusuz sualsiz kendini dinleyen birini bulmanın rahatlığıyla oluşan anlık rahatlamalar iyileşme aşaması olarak görülüyor.
Tüm bu nedenlerden dolayı artık değerli olmak değil derdimiz, yalnızca değerli görünebilmek. O vakit bir dinleyici bulabiliriz ümidiyle yapay değerli hissedilme durumlarının peşinden koşmak gibi bir gaye söz konusu oluyor.
Böylesi bir duruma geldikten sonra şimdi daha iyi anlıyorum, o birleşen gönüllerin meskenine neden salon değil de ‘hayat’ denildiğini…
İmsak | 05:41 | ||
Güneş | 07:09 | ||
Öğle | 12:13 | ||
İkindi | 14:44 | ||
Akşam | 17:07 | ||
Yatsı | 18:30 |