13.06.2013, 15:01
BENİM ÖZGÜRLÜĞÜM SENİN ÖZGÜRLÜĞÜNÜ DÖVER (Mİ) ?
Türk Dil Kurumu, özgürlük sözcüğünü şöyle tanımlamaktadır:
"1. Herhangi bir kısıtlamaya, zorlamaya bağlı olmaksızın düşünme veya davranma, herhangi bir şarta bağlı olmama durumu, serbestî.
2. Her türlü dış etkiden bağımsız olarak insanın kendi iradesine, kendi düşüncesine dayanarak karar vermesi durumu, hürriyet."
Siyasal ve toplumsal alanda özgürlük kavramı daha karmaşık ve çok farklı tanımlar ve tartışmaları beraberinde getirir. Özgürlük tanımı siyasi olduğu kadar tüm toplumla da alakalıdır. Yani bireysel özgürlüğün toplum özgürlüğünü kısıtlamaması ve ona zarar vermemesi gerektiği gibi bunun terside olmamalıdır. Felsefi açıdan bakıldığında ise tamamen kurumsal bakış açısı ile değerlendirilip o kısma oturtulması gereklidir. Bu kavram düşünce tarihin başlangıcından bugüne kadar uzanan tarihsel bir geçmişe sahip olarak karşımıza çıkar. Hemen hemen bütün öğretilerin, dogmaların bir özgürlük tanımlaması be buna göre bir talebi bulunmaktadır. Aydınlanma çağı ile birlikte ise özgürlük, felsefi ve toplumsal bir kuram olarak formüle edilmeye çalışıldı. Modernleşmenin başlangıcından itibaren mutlak bir özgürlük talebi ve savı olarak ortaya konulmaktadır.
Şimdi bir başka açıdan değerlendirelim. Yani “sizin özgürlüğünüz benim özgürlük sınırlarıma geldiği noktada biter.” Herkes bilir bu kavramı ama gerçekten böylemidir? Aslında bu külliyen yalandır. Özgürlük evrensel bir kavramdır. Olaylara, kişilere ve kurumlara göre değişiklik göstermez, gösteremez. Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde yaşayan herhangi etnik bir kişiye de aynıdır, ABD sınırları içinde yaşayan her hangi bir göçmen içinde farklı değildir. Yani siz Türk, Kürt, Ermeni veya Amerikalı olabilirsiniz ancak bu kavram herkes için evrenseldir. Kendimiz gibi olmayan kişilerin haklarını kendi hakkımız gibi kollayıp savunmalıyız ki günü geldiğinde bu hakkı talep etme hakkımız olsun. Birbirimiz hakkında empati kurmamız ve öyle değerlendirmemiz gerekmektedir
Türkiye maalesef henüz o kültürde değil. Olması için zamana ihtiyacı elbette var. Günün birinde o da olacaktır. En son Gezi parkı olayında gördüğümüz gibi kendi kamusal alanına müdahale edildiğini düşünen kitleler ağaç kesme diye başlattığı eylemleri özgürlük haklarının elden gidiyor olarak algılamasıydı. Ancak şunu söylemekte fayda görüyorum 28 Şubat Post-modern darbesinde meslek liseliler ve kılık-kıyafet yasağı ile eğitim hakları ellerinden alınan o günün gençlerinin bu günkü hak taleplerinden farklı bir istekleri olmamıştır. Bu nedenle hangimizin özgürlük talebi daha güçlü ve kuvvetlidir? Bilen var mı? Ölçülebilinir bir kavram mıdır?
Elbette Gezi parkındaki olayları bana göre değerlendirmek henüz erken. Olayın yeni olması, sosyal medyada dolaşan bir sürü bilgi kirliliği objektif olarak değerlendirmemizi henüz engelliyor. İlerleyen zaman içerisinde daha sağlıklı bilgilerle değerlendirmemiz daha faydalı olacaktır. Ancak bitirirken güzel dilimizden sizlere bir dil bilgisi hatırlatmak isterim.
ÖZGÜRÜM,
ÖZGÜRSÜN,
VE ÖZGÜRÜZ.
Umarım herkes bir gün birbirinin hakkını kendi hakkıymış gibi sahiplendiği daha demokratik, daha katılımcı, adaletli ve eşitlikçi bir Türkiye görmesi, kimsenin özgürlüğü bir diğerinkini dövmediği ortak bir özgürlük anlayışında buluşmak umuduyla…
Hürmetlerimle…
BÜLENT DOĞAN
"1. Herhangi bir kısıtlamaya, zorlamaya bağlı olmaksızın düşünme veya davranma, herhangi bir şarta bağlı olmama durumu, serbestî.
2. Her türlü dış etkiden bağımsız olarak insanın kendi iradesine, kendi düşüncesine dayanarak karar vermesi durumu, hürriyet."
Siyasal ve toplumsal alanda özgürlük kavramı daha karmaşık ve çok farklı tanımlar ve tartışmaları beraberinde getirir. Özgürlük tanımı siyasi olduğu kadar tüm toplumla da alakalıdır. Yani bireysel özgürlüğün toplum özgürlüğünü kısıtlamaması ve ona zarar vermemesi gerektiği gibi bunun terside olmamalıdır. Felsefi açıdan bakıldığında ise tamamen kurumsal bakış açısı ile değerlendirilip o kısma oturtulması gereklidir. Bu kavram düşünce tarihin başlangıcından bugüne kadar uzanan tarihsel bir geçmişe sahip olarak karşımıza çıkar. Hemen hemen bütün öğretilerin, dogmaların bir özgürlük tanımlaması be buna göre bir talebi bulunmaktadır. Aydınlanma çağı ile birlikte ise özgürlük, felsefi ve toplumsal bir kuram olarak formüle edilmeye çalışıldı. Modernleşmenin başlangıcından itibaren mutlak bir özgürlük talebi ve savı olarak ortaya konulmaktadır.
Şimdi bir başka açıdan değerlendirelim. Yani “sizin özgürlüğünüz benim özgürlük sınırlarıma geldiği noktada biter.” Herkes bilir bu kavramı ama gerçekten böylemidir? Aslında bu külliyen yalandır. Özgürlük evrensel bir kavramdır. Olaylara, kişilere ve kurumlara göre değişiklik göstermez, gösteremez. Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde yaşayan herhangi etnik bir kişiye de aynıdır, ABD sınırları içinde yaşayan her hangi bir göçmen içinde farklı değildir. Yani siz Türk, Kürt, Ermeni veya Amerikalı olabilirsiniz ancak bu kavram herkes için evrenseldir. Kendimiz gibi olmayan kişilerin haklarını kendi hakkımız gibi kollayıp savunmalıyız ki günü geldiğinde bu hakkı talep etme hakkımız olsun. Birbirimiz hakkında empati kurmamız ve öyle değerlendirmemiz gerekmektedir
Türkiye maalesef henüz o kültürde değil. Olması için zamana ihtiyacı elbette var. Günün birinde o da olacaktır. En son Gezi parkı olayında gördüğümüz gibi kendi kamusal alanına müdahale edildiğini düşünen kitleler ağaç kesme diye başlattığı eylemleri özgürlük haklarının elden gidiyor olarak algılamasıydı. Ancak şunu söylemekte fayda görüyorum 28 Şubat Post-modern darbesinde meslek liseliler ve kılık-kıyafet yasağı ile eğitim hakları ellerinden alınan o günün gençlerinin bu günkü hak taleplerinden farklı bir istekleri olmamıştır. Bu nedenle hangimizin özgürlük talebi daha güçlü ve kuvvetlidir? Bilen var mı? Ölçülebilinir bir kavram mıdır?
Elbette Gezi parkındaki olayları bana göre değerlendirmek henüz erken. Olayın yeni olması, sosyal medyada dolaşan bir sürü bilgi kirliliği objektif olarak değerlendirmemizi henüz engelliyor. İlerleyen zaman içerisinde daha sağlıklı bilgilerle değerlendirmemiz daha faydalı olacaktır. Ancak bitirirken güzel dilimizden sizlere bir dil bilgisi hatırlatmak isterim.
ÖZGÜRÜM,
ÖZGÜRSÜN,
VE ÖZGÜRÜZ.
Umarım herkes bir gün birbirinin hakkını kendi hakkıymış gibi sahiplendiği daha demokratik, daha katılımcı, adaletli ve eşitlikçi bir Türkiye görmesi, kimsenin özgürlüğü bir diğerinkini dövmediği ortak bir özgürlük anlayışında buluşmak umuduyla…
Hürmetlerimle…
BÜLENT DOĞAN
İLKAY
11 yıl önce
güzel,haklı yorumunuz için tebrikler..
Cevapla
Beğendim (0)
Beğenmedim (0)
2
az bulutlu
Namaz Vakti
26 Kasım 2024
İmsak | 05:45 | ||
Güneş | 07:14 | ||
Öğle | 12:14 | ||
İkindi | 14:43 | ||
Akşam | 17:05 | ||
Yatsı | 18:29 |