AYASOFYA ÜZERİNE
Son dönemler de takipçisi olduğum sosyal medya da ‘’Başbakanlığa gönderelim’’ diye kaleme alınmış bir yazı var. Konu Ayasofya olunca da soysal medyanın görsel takipçisi bir çok kişinin aklına gelmiştir zannediyorum.
Evet AYASOFYA…
Cumhuriyet’in kurucu kadrosunun etkisinden arındırılmış, yeni nesil bazı tarihçi yazarlarımızın okullar da bize okutulan bir çok ritüelin aksine, bazı üzeri örtülmüş gerçekleri televizyon gazete ve kitaplarda ayan beyan ortaya dökmesi ile yeni neslin olaylara bakış açısı da ister istemez değişti. Yıllarca sindirmeye çalıştığımız ama sürekli hazımsızlığa yol açan bu konular, milli ve manevi değerlerine bağlı, az çok geçmişinde kabullendiği aydınlığı geleceğe nüksettirme derdi ve tasasına sahip bir gençlik, Ayasofya’nın da sadece bir camii olmadığının artık farkında.
Gel gelelim bu yürütülen çalışmanın ne aşamada olduğuna. Malum Başbakanımız tarafından geçenlerde verilen bir beyanat da Ayasofya’nın ibadete açılmasını camii cemaati ile ilişkilendirmişti. Olaya realist bir bakış açısı ile yaklaşarak söyleminin altını doldurmuş oldu. Camiiler cemaat içindir ve cemaat yoksa ihtiyaç yoktur!. Ama bu söylem yukarıda da dediğimiz gibi alt yapı inşası için kurulmuş bir cümle de olabilir ve temennim o yöndedir. Siyasi anlamda bu olayın tabi ki derin ve sansasyonel bir geçmişi var. O ayrı bir yazı konusu olacağından o konuya girmeyip toplumsal refleksler hakkında yazacağım.
Arzu ve istek sahiplerinin şöyle bir umudu var. Mevcut iktidarın kişi hak ve özgürlükleri yolunda atmış olduğu ciddi adımlar, dini inançlara ve yaşantılara gösterdiği saygı ister istemez kanayan bir yara olan Ayasofya’nın da zincirlerinin kırılabileceği umudunu yeşertti. Üstad Necip Fazıl’ın dediği gibi ‘’ Ayasofya sadece bir camii değildir. Müslüman Türk’ün makus talihi de Ayasofya’nın zindanlarında esirdir. Ne zaman zincirler kırılır o vakit Müslüman Türk’ün dirilişi ve şahlanışı gerçekleşir’’.
Mevcut durum itibari ile gücü elinde bulunduran siyasi iradenin Ayasofya’nın camii olması için oluşturulan bu baskıya, haksızdır savunması yapması oldukça güçtür. Ayasofya’da iki rekat namaz kılmak kimseyi cennete sokmayacak belki. Ama Fatih’i yüceltecek, karanlığa itilip yalnızlaştırılmış Osmanlı’yı onun gözünde diriltecek ve en önemlisi de yüreğinde bunun sancısını hisseden binlerce Müslüman’ı n acısını dindirecektir.
Ve son olarak..
Temennim odur ki, tez zamanda Ayasofya’nın da hak ettiği değeri bulması, yeniden minarelerinden Allah’ın kelamının haykırılmasıdır. Ve o haykırış tüm Müslüman alemi içinde yeni bir milad olur.
İlk yazım olması hasebiyle, bu konuyla alakadar olan ve bu fırsatı sunan herkese ayrıca teşekkür ederim.
Ali Taralı Tanıyalım:
1986 yılında Gümüşhane’nin Köse ilçesine bağlı Övünce köyünde doğdum. İlk öğrenimimi Övünce İlköğretim Okulunda, Ortaokulu Ankara ve Köse ilçesine bağlı 60. Yıl ortaokulunda okudum. Lise öğrenimimi Gümüşhane Ali Fuat KADİRBEYOĞLU Anadolu Lisesinde tamamladıktan sonra Afyon Kocatepe Üniversitesi İşletme bölümün de eğitimime devam ederek başarı ile tamamladım. Eskişehir Anadolu Üniversitesi İktisat Fakültesini bitirdim. İstanbul Medeniyet Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslar arası ilişkiler bölümünde yüksek lisans öğrenimim ve bunun yanında akademik çalışmalarım devam etmektedir. Hali hazırda Pendik Belediyesi’nde İhaleli İşler ve Kültürel Etkinlikler Koordinatörlüğü yapmaktayım. İstanbul Pendik’te ikamet etmekteyim. Evli ve 2 çocuk babasıyım.
İmsak | 05:41 | ||
Güneş | 07:09 | ||
Öğle | 12:13 | ||
İkindi | 14:44 | ||
Akşam | 17:07 | ||
Yatsı | 18:30 |