ALİ METİN TOKDEMİR’i anmak;
Bir dava adamını anmak, ömrünü Türklük Ülküsüne adamış erdemli, faziletli, rahmetli birisini anmak için “elinizi kalbinize koymanız” gerekir.
Bu satırlar, hayatı boyunca fikir bakımından şirk olabilecek, tarihsel gerçekler anlamında da tutarsız olabilecek hiçbir kırıntıya yer vermemiş bir ülkücü, rahmetli Ali Metin TOKDEMİR anısına yazılmıştır. Ben onun yakın bir dostu, bir ülküdaşı, bir arkadaşı olarak ve “eli kalbinde” bir kardeşi olarak ona dair duygularımı sizlerle paylaşmak istiyorum.
Elbette ona ve onun kişiliğine ipucu olabilecek çok şey yazmak, söylemek mümkün, ama ne yer ne de zaman buna müsait. Sevgili TOKDEMİR’in siyasi kimliği, politik duruşu, mücadeleci yapısı, dava adamlığı onu tanıyan/tanımayan herkesin malumudur. Ben bu nedenle, bitmek tükenmek bilmeyen enerjisinden, çoğu kez sabahlara kadar süren sohbetlerimizden yararlandığım bu dostumun sınırsız insani yanlarını yad etmek istiyorum.
İlk aklıma gelen bir anımı sizinle paylaşmak isterim. Sevgili Tokdemir bir hastanenin çocuk koğuşunu ziyaret etmek gibi bir hayali olduğunu ifade ettiğinde, sebebini sormuştum. Verdiği cevap, bir cevap olmaktan öte adeta bir gönül sızısıydı; “Peyami Safa’nın Dokuzuncu Hariciye Koğuşu adlı eserinin girişinde ‘Beklemesini onlar kadar bilen yoktur’ diye yazar, ondandır içimdeki kıyamet..” demişti.
Sevgili dostlarım, burada, Ülkücülüğü itibarının kalesi sayan, parayla pulla, varsıllıkla değil de “ülkücülük” sıfatıyla itibarlı olmayı seçen bir insanın anısını yad ediyoruz. Türklük mirasına ve varlığına yapılan her saldırıyı, her haksızlığı kendine, kendi şerefine yapılmış bir saldırı sayan kardeşimiz, Ülkücülüğe düşen her gölgeyi, onu amacından saptırmaya yönelik her teşebbüsü, her dünyaperest tutumu “sefil arzular” olarak nitelendirirken, “Ali Metin TOKDEMİR, kendi ruhuna ülkücülükten başka bir barınak aramayacaktır” diyecek kadar tutkulu bir dava adamıydı.
Siyaset çıkmazları, hatalı stratejiler, yenilgiler ve bunların “kederli sonuçları”nı konuştuğumuz sohbetlerinin birinde; hataların, yanlışların ve hatta günahların bile yaşanabileceğinden bahisle, peygamberlerin bile günah işlemiş olabileceklerine dair ayetlerden bahsedip, “bize, tövbe nasip edilmiş insanları, hatasından dönmüş insanları kıymetli saymak düşer” diyerek, hataların, yanlışların tartışılabileceği konusunda yeni sohbet pencereleri açmıştı.
Yine bu sıcak ve muhabbetli gecelerimizin birinde, değerli kardeşim İsmail Nasuhbeyoğlu’nun da aramızda olduğu ve Türkiye meseleleri, yapılacak seçimlere dair bir sohbette, not ettiğimiz yazılara bakıp, “Reis, ben yazsam bu kadar güzel yazamam” diyecek kadar tevazu sahibi ve cesaret aşılayıcı bir yanı olduğu da göstermişti.
İşte bu vasıflarıyla da alışkanlıkların dışına çıkma cesaretini gösteren, düşünen, ezber bozan bir insandı. “Dili Müslüman, ama kalbi ve beyni müşriklerden olmayan” Tokdemir, kalbinin belirlediği iyilikler ve güzellikler kadar, aklının ve sağduyusunun belirlediği güzelliklerle de tadına varmaya doyamadığımız bir dostumuzdu.
Sevgili Tokdemir, benim Gümüşhane-Dernek Başkanı olduğum dönemde, Gümüşhane’ye hareket planımızı da içeren ve yaklaşık 500 kişilik bir toplulukla kendisini beklediğimiz “Buluşma Gecesi” toplantımıza gelirken elim bir kaza sonucu vefat etti. Vefatı, Cenabı Hakk’ın “benim ayım” dediği Recep ayında, 8 Aralık 1995 Cuma gününe denk gelmişti.
Onu bizler davet ettik. “Ahde vefasızlık, imansızlıktır” diyen o güzel insan, eminim ki içinde yaşattığı o “ahde vefa” duygusuyla bize katılmak için yola çıktı. Bazen vefatından sorumluluk duyduğum ve bunu paylaştığım dostlarım da oldu, ama hepimiz inanan insanlarız, biliyoruz ki “yazılı ömürlerimizi” ne uzatabilir ne de kısaltabiliriz. İnanır mısınız, beni yine en çok teselli eden de yine rahmetli Tokdemir’in bir yazısında Nisa Suresi’nden alıntı yaptığı şu sözleri oldu: “Nerede olursanız olunuz, ne kadar sağlam kaleler içinde de bulunsanız da ölüm sizi bulacaktır.”
Sevgili dostum, hakkında iyi söylüyoruz, iyi düşünüyoruz. Sen bizim soylu ve cömert kardeşimizsin ve hep öyle anılacaksın. “Unutmak, tükenmektir” demiştin güzel insan, ne mümkün seni unutmak?!.. Biz, senin bu dünyadan daha iyi bir yere gittiğini biliyoruz, sadece senin yiğit yüzünden ve tatlı dilinden gelen nefesini artık duyamadığımız için üzülüyoruz.
Seninle kardeşliğimizden ve arkadaşlığımızdan ayrı geçen zamanımız, Allah’ın huzurunda birleşene kadardır, yani yine seninle kavuşacağımız mukadderdir.
Bizleri, “Türk – İslam ülküsünün erleri” olarak adlandıran, “Hilale adanmış” bir ömrün sahibi sevgili kardeşimiz, senin bu dünya hayatındaki ömrün hepimizinki gibi sınırlıydı. Sen sadece bizden önce ayrıldın. Şimdi, sınırları olmayan Cennetin anahtarı elinde olsun. Allah’ın habibi olasın.
9 ışıkla nurlanmış kalbin ve aziz hatıran önünde en derin saygıyla eğilmeyi onur ve mutluluk biliyorum.
İmsak | 05:41 | ||
Güneş | 07:09 | ||
Öğle | 12:13 | ||
İkindi | 14:44 | ||
Akşam | 17:07 | ||
Yatsı | 18:30 |
Sen vuslata erdin ama
Nesilleri sarar Methin....
eY TOKDEMİR.....
Ahde vefa timsali Ali Metin Tokdemir'i rahmetle anıyoruz...kaleminize sağlık
Sayın başkanım; bu büyük dava adamını ölüm yıldönümünde kalemine aldığın için teşekkür ederim. Allah yardımcın olsun.