08.04.2013, 08:42
AKLIMDAKİLER , GÖNLÜMDEKİLER.....
1984 yılında başlatılan azgın terör hareketi, o zamanın güvenlik ve asayiş sorunu iken bugüne yazık ki siyasi bir nitelik kazanarak siyasal soruna dönüş(türül)müştür. Ulusal ve uluslar arası platformlarda PKK net bir şekilde “terör örgütü” olarak görülürken, bugün neredeyse başbakanın siyasi muhatabı haline gelmiştir. Bir suç örgütü liderinden adeta uluslar arası kahraman yaratılmaya çalışılmaktadır. Bu cüreti gösteren ve bu cesareti verenler tarihin gazabından, vicdanların sorumluluğundan sıyrılacaklarını mı sanıyorlar?..
En son argüman olarak “Çözüm sürecine yasal güvence” tartışmaları yapılıyor ama, BDP Genel Başkanı, Hürriyet Gazetesine verdiği demeçte, “Bunu BDP ortaya atmadı, biz de bunu oradan(İmralı) duyduk. Hükümetin hukukçuları bunun üzerinde çalışıyor, formül arıyor, çünkü bu konu İmralı’da konuşuldu. Hükümet nasıl bir formül bulacak biz de bilmiyoruz” diyor. Demirtaş’ın “Geri çekilme” konusundaki sözleri de oldukça net; “Öcalan geri çekilin çağrısı yapmadı. Nevruz’da ‘buna hazırım’ dedi. Geri çekilme için hükümetin gerekli adımları atması beklenecek..”
“Akil adamlar” önerisini ortaya atan kişi terörist başı Öcalan’dır. Bakınız, PKK’nın en azgın yılları olan 90’lı yıllarda dönemin Başbakanı Tansu Çiller Meclis Başkanı Hüsamettin Cindoruk’a “akil adamlar heyeti kuralım” dediğinde Cindoruk çok net olarak “anayasaya aykırı olur” demişti. Bugün de Meclis Başkanı Cemil Çiçek benzeri şeyleri söylüyor, “Meclis İçtüzüğünde böyle bir şey yok” diyor ama, bütün bu iradelerin dışında, “ben istersem olur” mantığı harekete geçiyor ve kendilerine ne tür sorumluluk verileceği, hangi kararları alıp uygulayabilecekleri, yetkileri bilinmeyen bu “akil”lerin hangi güce yakın olacakları belli olan kişiler yine kapalı kapılar ardında tespit ediliyor.
Üç yıl önceki açılım sürecinde de “çeşitli görüşler” denilerek fikirler alındı, demeçler verildi ama sonuç belli; Habur Şenliği!.. İktidarın seçtiği kişilerin iktidarın temsilcisi durumunda olacakları daha baştan belli değil mi?.. Bu kişilerin süreci izleyecekleri ifade ediliyor. Peki “sürece dahil olanların” yaptığı gibi, İmralı’nın ayağına, Kandil’e de gidecekler mi acaba ya da merkez olarak nereyi belirleyecekler?..
Birilerinin bu kişilere, bu toprakların bir “artist cumhuriyeti” olmadığını hatırlatması gerekmez mi?.. Film replikleriyle yutturulmaya çalışılan ucube sürecin; bir “şehadet besmelesi”nin “vatan sağ olsun” imanının yanında esamesinin bile okunmayacağını haykırmak gerekmez mi?.. “suratlarına, “anaları Analar ağlamasın” gibi bir masumiyetin arkasında sığınanların ağlatanların ayağına gitmek neyin nesi, orada ne işiniz var?” demek gerekmez mi?..
Ne yaparsanız yapın, nereden beslenirseniz beslenin, buradan dost ve düşman herkese ilan ederim ki, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kurucusu ve sahibi olan Türk Milletinin adı, vatandaşlık tarifinden ve Anayasadan çıkartılamaz. Anadolu coğrafyasından Selçuklu ile başlayıp Osmanlı ile devam eden Türk Milletinin kesintisiz egemenliğini esas alan, büyük Atatürk’ün kurduğu milli devlet yapısı ortadan kaldırılamaz.
İşin namusu da şerefi de budur!..
“Özür” meselesi ne gelince
Değerli dostlarım, “özür” de “teşekkür” gibi insani bir reflekstir; birini kırdığınızda, incittiğinizde özür diler, bir iyiliği, güzelliği karşısında da “teşekkür” edersiniz. Öncelikle de şunu belirteyim ki, konu, İsrail’in özür dilemekle, para vermekle geçiştireceği bir durum değildir; uluslar arası alanda, hukuksuz ve edepsizle yaptığı bir katliamdır!.. Bunun özrü mü olur?!.. Bunun bir yaptırımı olur, cezası olur, gerekirse diplomatik, askeri vs. misillemesi dahi gündeme gelebilir. Bizler, donanmamızı batıran düşmana karşı “onlar bizim sadece sakalımızı kestiler, kesilen sakal yeniden daha gür çıkar, ama kesilen kol yerine gelmez” sözlerinin çıktığı mübarek ağızlı insanların torunlarıyız, ama bu tür alçakça saldırılar karşısında acizlenecek olursanız sadece sakalınız kesilmiş olmaz, köse olursunuz!..
Financial Time’da çıkan bir yazıda “İsrail, Türkiye ile yapacağı enerji anlaşmalarını bekletmemek için özür diledi” deniliyor. Enerji Bakanı Taner YILDIZ da, “evet, İsrail ile bundan sonra ortak enerji projeleri yapma ihtimali var” diye ifade ediyor. Şimdi soralım birbirimize; bu özrün anlamı nedir?.. Bizim alnımızda ne yazıyor
Saygılarımla.
2
az bulutlu
Namaz Vakti
23 Kasım 2024
İmsak | 05:42 | ||
Güneş | 07:11 | ||
Öğle | 12:14 | ||
İkindi | 14:44 | ||
Akşam | 17:06 | ||
Yatsı | 18:30 |
Çözüm süreci ise kanser olmuş hastaya kemoterapi uygulamak gibi bir durum. Yani hastanın kurtuluşu yok. İktidar bu olaya, ne kadar geciktirirsek bizim için o kadar kardır diye bakıyor. Gerçek bu. Şimdi hekim konumundaki milletimiz ya hastalıklı zihniyeti bitirecek yada bu hastalıklı zihniyet bu milleti bitirecek.