Değerli Dostlar

 
Değerli dostlar,

Kendimi bir yer sofrasında değil, yeryüzü sofrasında sanıyorum; ortak bir örtünün üzerinde, ortak bir sofrada, aynı suları içen aynı aşın tadını alan güzel insanların sofrasındayız hep beraber..Sanki birazdan da çaylarımızı yudumlarken dertlerimizle dertlenip, neşemizle şenleneceğimiz uzun sohbetlere girecekmişiz gibi..

Biliyorum ki hepimizin gönlünden böyle bir sevda geçiyor. Ben şimdi bu örtünün bir kenarındayım. Hepimizin ortak seslerinden birisi, sevgili “ Haber 29 Gazetesi”nin nazik daveti üzerine kendileriyle yaptığımız sohbetlerin neticesinde artık bu köşeden her 15 günde bir –Allah başka kederler vermezse- sizlerle bir arada olacağız.

Burada ifade edeceğim düşüncelere ait yazıların bir kısmı belki sizlerin beğendiğiniz yazılar olacak, çünkü bakacaksınız ki onlar, sizin düşüncelerinizle örtüşen yazılardır. Bunları güzel yazılar, güzel düşünceler sayabilirsiniz, ama aslında ben yazılarımı biraz da sizleri, düşüncelerimden haberdar etmek, yorumlamaya teşvik etmek, yazılanları eleştirmenizi, karşı düşünceler üretmenizi istemek üzere yazmaya çalışacağım.

Yazılarım elbette benim hayata bakış açımı, sosyal ve siyasal tavrımı, felsefemi yansıtacak. Biliyoruz ki, yasalar toplum üyelerinin gerek birbirleriyle gerekse toplumla ilişkilerini düzenler, ama bunların hepsinden daha önemli bir yasa vardır ki, mermere, taşa, kağıtlara değil, insanların yüreklerine kazınır. Devletin ve milletin gerçek anayasası odur. Halkı, vatanına, yasalarına bağlı tutan ahlak, töreler ve gelenekler ve bunlarla bezenmiş bir kamuoyudur. Bütün ilişkilerin başarısını sağlayan yasa da budur.

Bu nedenle de, “yazılarım hayata bakış açımı, sosyal ve siyasal tavrımı, felsefemi yansıtacak” derken, “vatanseverlik, milliyetçilik, bağımsızlık ve demokrasi” değerleri konusunda sizlerden hiçbir farkım olmadığının da altını çizmek isterim.

Bu ilk yazımda, aklımdan bir “gazete yazısı” olması anlamında, demokrasi, siyasi partiler, sivil toplum yapılanması gibi temel ve güncel kavramlar konusunda bir şeyler yazmak geçiyordu ama, yoğun ve sıkıntılı günler geçirdiğimiz hepimizin malumu ve bunca yaşananlar karşısında yüzlerimizin gülmediği muhakkak.

Erkene alınan yerel yönetim seçimleri de başka alanlarda hızlı bir süreç yaşanmasına neden olacak gibi görünüyor. Bu seçimlerin de iş alemine, ekonomiye yansımalarının minumum seviyede tutulması için seçim ekonomisi uygulanmamasını ve ülkenin geleceğine yatırım yapılmasını ve hayırlara vesile olmasını diliyorum.

Afyon faciası; tarihimizde, 1578’de Budin’de bir yıldırım düşmesi sonucu baruthanenin havaya uçması ve çok sayıda askerin hayatını kaybetmesi, 1856’da o zaman bize ait olan Rodos’taki cephaneliğin havaya uçması sonucu 4 bin kişinin hayatını kaybetmesi gibi acılarımız da var. Afyon’daki askeri cephanelikte meydana gelen patlamanın ve 25 evladımızın şehadetinin detaylarını öğrenmek elbette kamuoyunun hakkı ve beklentisidir ama hala RF-4 keşif uçağının nasıl düşürüldüğünü açıklamayan bir mekanizma varken, eleştirilerin, spekülasyonların, farklı ve incitici açıklamaların artması doğaldır; ama yine unutulmamalıdır ki, bekledikçe acılar azalmıyor, artıyor!..

Türkiye olarak, Suriye konusunda ön safta ve yalnız kalmış olmak düşündürücü değil mi?.. Yakın zamanda ülkemizi ziyaret eden ABD Dışişleri Bakanı Clinton’a hem de ondan iki hafta sonra gelen ABD heyetine, “Suriye’de uçuşa yasak bölge” ve “güvenli alanlar oluşturulmasını” ve “sayıları hızla artan sığınmacıların varlığını” dile getirdiğimizde, taleplerimizi “duygusal” bulduklarını, istenen uygulamaların geniş çaplı bir askeri müdahaleyi gerektirebileceğini söylediklerinde neyi kastettiklerini düşünmeliyiz?.. Allah yardımcımız olsun.

Belki de bunca sıkıntıların arasında hayatımızda “eğlenceli” sayabileceğimiz bir bölüm var; 2014 Grup Eleme Maçlarında Milli Takımımız maçlarına devam ediyor. Çocuklarımızın yüzümüzü güldürmesi dilekleriyle..

Hepinizi en içten duygularımla, saygıyla ve bir sonraki yazımızda buluşmak üzere sevgiyle selamlıyorum.