20.07.2013, 19:17
BİRLİĞİMİZ İÇİN
BİRLİĞİMİZ İÇİN
Gelin tanış olalım
İşin kolayın tutalım
Sevelim sevilelim
Dünya kimseye kalmaz.
İşin kolayın tutalım
Sevelim sevilelim
Dünya kimseye kalmaz.
Yazıma, Derviş Yunus’un diliyle başlamak istiyorum. Hepimiz her mekanda, her alanda ve her yerde birlik,beraberlik ve dirlikten söz ederiz.Söz ederiz de bazen bu söylenenler askıda kalır,yerine getirilmez.Oysaki üzerimize düşen görevi tam manasıyla yerine getirdiğimizde hem sözümüze sadık olmuş oluruz,hemde birliğimiz ve dirliğimiz kurulmuş olur.İşin aslına baktığımızda birlik,beraberlik bizlerin bir inanç,bir hayat felsefesi değil mi?.Bu vasıf Yaradan’ın bize verdiği asli sorumluluk değil mi?..Nasıl mı,işte böyle;yaradılış aleminde gördüğümüz farklılık ve çokluk, Cenab-ı Hakk’ın yaratma kudretinin üstün tecellilerinden biridir. Varlıkları, insanları, yeri ve gökleri farklı farklı yaratmak suretiyle Mutlak Sanatkâr, sanatının en güzel örneklerinden birini vermiştir. Ve bütün bunları, “eşref-i mahlukat” olan, yani yaradılmışların en şereflisi kabul edilen insanın hizmetine sunmuştur. İman ve akıl sahibi insan bu muazzam çeşitliliğin, alemlerin tek ve mutlak Rabbi olan Cenab-ı Hakk’ın eseri olduğunu bilir ve hayatını ona göre düzenler.
Bir başka ifadeyle tevdih ilkesi olmadan çokluğu anlamlandırmak mümkün değildir. Aynı ilke, insanî ve toplumsal düzen için de geçerlidir. Birbirinden farklı dilleri, milliyetleri, cinsiyetleri, kültürleri olan insanlık alemine baktığımızda muazzam bir çeşitlilik görürüz. Bu çeşitliliğin anarşiye ve kaosa/kargaşaya dönüşmesini engelleyen, insanlık vasfına bir ahenk, düzen,barış,huzur ve bütünlük kazandıran da yine tevhid, yani birlik ve beraberlik ilkesidir. Bu, yaradılış aleminin temel ilkelerinden biridir.
Toplumsal farklılıklar birlik ve beraberliğimize engel değildir. Allah’ın biz insanları, tek, münferit varlıklar olarak değil, başka insanlarla etkileşim içinde yaşayan toplumsal varlıklar olarak yaratmıştır. Alemde tek başına olan bir insanın, insanlık vasfını tam manasıyla hayata geçirmesi mümkün değildir. İnsanı diğer varlıklardan ayıran akıl ve dil özellikleri, ancak karşımızda düşünen ve konuşan bir muhatap olduğu zaman bir anlam kazanır. Akıl ve dil ile hitap etmek demek, karşımızda muhatap bulmak , diğer insanlarla beraber ve bir arada olmak demektir. .
İnsanlar ve toplumlar arasındaki farklar da ilâhi hikmet ve rahmetin bir tecellisidir. Nasıl alemdeki farklılık bir ahenk ve düzene işaret ediyorsa, insanlar ve milletler arasındaki farklılıklar da bir hikmete dayanmaktadır. Bu farklılıklardan birini alıp mutlaklaştırmak, yüceltmek ve başkalarına karşı bir üstünlük gerekçesi olarak kullanmaya kalkışmak İslâm’ın ruhuna aykırıdır ve ancak ayrışma, fitne ve çatışmaya neden olur.
Hem iman noktasından hem de toplumsal düzen açısından farklılıklarımızı bilerek ve onları kucaklayarak, hayır işlerinde yarışmak ve insanlığın huzuru için mücadele etmek zorundayız. Bu bizim insan olarak aslî görevimizdir.
Ama bunu yapmak için birlik ve beraberlik içinde düşünmemiz, hissetmemiz, akletmemiz ve amel etmemiz gerekir. Hem insanlık , hem de bir milletin bireyleri olarak birlik ve beraberlik ruhunu yaşatabildiğimiz sürece başarıya ulaşabiliriz. Müslümanın bakış açısına göre bu üç kategori arasında bir çelişki yoktur. Yani biz aynı anda hem insanız, hem müslümanız hem de bir milletin mensubuyuz.
İnsanî ve toplumsal düzlemde birlik ve beraberlik, birbirinden farklı olan unsurların bir araya gelmesiyle oluşur. Allah alemde hiçbir şeyi tıpatıp aynı yaratmadığı gibi farklı yaratması yine rahmetinin ve yüce sanatının bir tecellisidir. Farklılıklar hiçbir zaman birlik ve beraberliğin önünde bir engel değildir. Birlik ve beraberliğin tekdüzelik ve tektiplik olduğunu zannedenler, farklılıkları mutlaklaştırarak işi ayrımcılık, kavmiyetçilik, ırkçılık noktasına taşıyabiliyorlar.
Birlik demek, aynı ideal uğruna, aynı yüksek değerleri hayata geçirmek için, aynı hedefe doğru yürümek demektir. Birlik, farklılıklarımızı kucaklayarak ama son tahlilde onları aşarak daha yüksek ideallere doğru kanat açmaktır. Kendi kimliğimizi kaybetmeden ama o kimliğe de hapsolmadan erdemli bir toplum inşa etme gayreti içinde olmaktır.
Etnik kökenimiz ne olursa olsun, biz her şeyden önce insanız ve müslümanız. Yani Allah’ın dinine ve iradesine teslim olmuş, yeryüzünde Allah’ın halifesi olma görevini üstlenmiş akıl, irade ve vicdan sahibi varlıklarız. Bu özelliklerimizi unutur ve etnik kimliklerimizi öne çıkartırsak, hele hele bu kimlikler üzerinden başkalarına üstünlük taslamaya kalkışırsak, Allah korusun, kendi sonumuzu getirmiş oluruz.
Biz Türkiye’nin birlik ve beraberliği dediğimizde, kavmî ve dil farklılıklarını yok sayan, onları asimile etmeye çalışan bir birlik ve beraberlikten bahsetmiyoruz. Bizim kastettiğimiz açıktır: Farklılıkları bir zenginlik, ilâhi bir lütuf kabul ederek, aynı yüce idealler etrafında kenetlenmek… Farklılıkları inkâr ve reddetmek ne kadar yanlışsa, onları mutlaklaştırarak işi kavmiyetçiliğe ve ırkçılığa vardırmak da o kadar yanlış ve tehlikelidir.
İslâm aleminin ve müslüman milletlerin bugün birlik ve beraberliğe her zamankinden daha çok ihtiyacı var.Yukarıda açıklamaya çalıştığım değerlerrin kıymeti bilinmez ve yaşantımıza tatbik edilmez ise huzursuzluklar devam edecektir.İnandığımız gibi yaşamak şiarımız olsun.
e saglam
11 yıl önce
Hocam agzina saglik, Allah bu milletin birligini ve dirligini bozanlara firsat vermesin.
Cevapla
Beğendim (0)
Beğenmedim (0)
E TUĞ
11 yıl önce
Bu günlerde bu tür dilek ve temennilere daha çok ihtiyacımız var.Hocam yüreğine sağlık.
Cevapla
Beğendim (0)
Beğenmedim (0)
umut
11 yıl önce
ne mümkün zulm ile bidad ile imhayı hürriyet, çalış, idraki kaldır muktedirsen ademiyetten
Cevapla
Beğendim (0)
Beğenmedim (0)
2
az bulutlu
Namaz Vakti
22 Kasım 2024
İmsak | 05:41 | ||
Güneş | 07:09 | ||
Öğle | 12:13 | ||
İkindi | 14:44 | ||
Akşam | 17:07 | ||
Yatsı | 18:30 |